D. Mehmet ŞEKEROĞLU

Tarih: 15.04.2025 09:39

FİRAVUNLUĞUN PLANLARI VE ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE

Facebook Twitter Linked-in

 

Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu siyasî, sosyal ve ekonomik çalkanışları tümüyle tanımlayan bir ad bulmamız mümkün olabilir mi? Hepimizi şaşırtmakta olan bu (şaka gibi!) gelişmelerle ilgili her teşhisimiz, gerçeğin sadece bir bölümünü yansıtabilir, ancak. Yine de bir "ad koyma" çabasıyla olup bitenleri anlamaya ve irdelemeye çalışalım:

1. Küresel Çete, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de, (ilk bakışta tesbit edebildiğim) dört alanda derinden, kıyasıya bir saldırı yürütmektedir. Etik dışı bir pervasızlıkla uygulanan bu emperyalist/ firavuncu saldırılar özetle şunlardır:

a) Küresel Çete (Şirketokrasi), emperyalist yayılma ve sömürme güdülerinin önünde engel olarak gördüğü laik ve üniter (ulus) devletleri yıkarak, yerlerine mikro kimliklerin oluşturduğu küçük etnik veya dinsel/ bazıları şehir devletçikleri şekline oluşumlar kur(dur)ma peşindedir. (Buna, Lübnanlaştırma veya bölünmüş Yugoslavyalaştırma da diyebiliriz). Onyıllardır Mustafa Kemal'le ve TC'nin laik ve üniter yapısıyla boğuşulup durulması bundandır. Milli Devlet hassasiyetleri, Mustafa Kemal aydınlığına saygısı olmayanlarla, liyakatsizlerin önemli mevkilere getirilmeleri bundandır... Küresel Çete, sadece ulus devletleri değil; aile kurumunu, kadın erkek ilişkisini ve dinlerdeki ahlâkî duruşu da imha etme peşindedir. Eşcinselliğe, erkek düşmanı feminizme verdiği destek; "Dinlerarası Dialog"dan (FETÖ), "Transhümanizma"dan ve "Homo Deus"tan (Yuval Noah Harari) söz etmesi bundandır.

b) Küresel Çete, tüm dünyada, gerçek paranın yerine digital/ sanal paranın hâkim olmasını istemektedir. Böylelikle (örneğin Çin'deki gibi) digital köle durumuna getirilecek olan büyük insanığın ipi, digital parayı istediği gibi kontrol eden Çete'nin eline geçecektir.

c) Çete; fakir ülkelerin verimli topraklarına, enerji kaynaklarına, sularına, madenlerine çökmek için, öncelikle o ülkelerdeki tarım ve hayvancılığı imha etme, o ülkeleri (verdiği) borç yüküyle köleleştirme peşindedir.

d) Yine; dünyadaki tüm insanlar hakkında açık veya gizli veriler/ bilgiler biriktiren Küresel Çete'nin, bu bilgileri Çete amaçları doğrultusunda değerlendiren yapay zekâyı etik değerlerin üstüne yerleştirmesi ve bununla insanlığı topyekün tâkip ve kontrol altına almayı, hatta "lüzumsuz" (!) saydıklarını imha etmeyi planladığı açık bir gerçektir.

Yukarıda dört madde halinde kısaca özetlemeye çalıştığım bütün bu imha planlarına, toplu olarak, firavunun planları adını verebiliriz.

Ama, her Firavun'un karşısında bir Musa; her Golyat'ın karşısında bir Davut; her Hızır Paşa'nın karşısında bir Pir Sultan Abdaĺ; her emperyalist saldırının karşısında da bir Mustafa Kemal vardır. Dolayısıyla:

2. Türkiye'nin/ Türk Milleti'nin karakterinde (Mustafa Kemal'in ifadesiyle) "Özgürlük ve bağımsızlık!" niteliklerinin bulunması durumu söz konusudur. Bu, Küresel Firavunluğun Türkiye'yle ilgili kesin teşhislerini ve planlarını kadük kılabilecek bir özelliktir. Mustafa Kemal'in bu bağlamdaki sözleri şunlardır: "Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir. Ben, milletimin en büyük ve ecdadımın en kıymetli mirası olan istiklâl aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenlerce bu aşkım mâlumdur." 

*

Türk Milleti'nin büyük çoğunluğunun Mustafa Kemal'le özdeşleştirdiği "Özgürlük ve bağımsızlık" ihtiyacı ve bilinci içinde olduğu süphesizdir. 

Müesses Firavunluk'un Türkiye'yle ilgili planları varsa, Türk Milleti'nin de kendi bağımsızlığı ve özgürlüğü konularında planları vardır. Şüphesiz.

KÖR NOKTA KÖŞESİ 

"Manidar"lıklar listesi: 

1. Ana muhalefet liderlerinden bazılarının, konuşmalarında, emir-komuta merkezlerinin emriyle hareket ederek, "Türk Milleti" kavramını kullanmaktan ısrarla kaçınmaları son derece manidar'dır. Tıpkı, iltidardakilere bir zamanlar, "Milliyetçiliği ayaklarımızın altına alıyoruz!" dedirtilmesinin tamamen manidar olması gibi.

2. FETÖ sanığı olarak yargılanan ve hapis cezası alan Prof. Dr. Mümtaz Er Türköne'ye ve yine Müesses Nizam'ın Türkiye ayağının "seçilmiş" (!) gazetecisi Mehmet Ali Birand'a onyıllar öncesinden, Abdullah Öcalan'ın TBMM'de ağırlanacağı sinyalinin verdirilmiş olması da oldukça manidar'dır! Dolayısıyla, bir zamanlar ellerinde yağlı urganlarla dolaştırılanların bugünkü şaka gibi "barış"çı girişimleri, aslolan oyunun planlı bir teferruatı gibi görünmektedir ve bu da manidar bir durumdur.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —