Hz. Musa Medyen'e ulaştığında evi, işi ve eşi yoktu. Bir iyilik yaptı. Sonra gölgeye çekildi ve:
“Ey Rabbim bana lütfedeceğin her türlü hayra muhtacım" (Kasas/24) diye dua etti.
O gün güneş batar batmaz evi de oldu işi de eşi de oldu.
Derdinle, gamınla, kederinle, en kötü halinle yanına gidebileceğin bu durumda seni şefkatiyle saracak, kayan ayağını istikamete, çamura batan elini temizliğe, kararan gözünü sabır ışığına çevirecek kaç dostun varsa o kadar zenginsin! İmkan kudreti ve düşmemek kuvveti bile mezkur zenginliğe gıpta eder.
Abdurrahim Karakoç ne güzel demiş :
"Ne saklarım ne gizlerim
Yalnızca onu özlerim
Tabutta bile gözlerim
Bakar gider dosta doğru"
Yoruldun mu? Bunaldın mı? Tükendin mi?
Unutma! Her şey geçer, ömür de geçer. Bütün tartışmalar biter, bütün gündemler değişir. Bütün ünvanlar, koltuklar, makamlar geride kalır, bütün telaşlar son bulur. Hayat sensiz de akıp gider. Ne yaparsan yap herkesi razı edemezsin muhakkak bir eksiğin bulunur. Sen Allah'ı razı etmeye bak! Çünkü O seni asla yalnız bırakmaz.
E. Salkovic
-Gam ve kederi kendisine yük edinenler;
Kendinize acıyın, inanın Dünya öfkelenmeye, üzülmeye değmez. Siz, Allah katında Keremli (saygıya, iyiliğe, güzelliğe değer) insanlarsınız. Bazı insanlar dert küpü gibidir. Dünyanın bütün dert ve kederlerini içinde taşır. Hep hüzünlü, kederli ve gelecek endişesi içinde görürsün onları. Niçin?
-Allah sana İmanı nasib ettiğinden dolayı, O’nun katında Aziz bir kulsun. Ağırlığı; yeryüzü, gökyüzü ve içindekilerden daha değerli: “Le İlahe illallah” sözüne sahipsin. Yeryüzünde buna sahip olmayan milyarlarca insan var. Bu baha biçilmez hazinenin kıymetini bil, lezzeti ile yaşa, kendine eziyet etme…
-İbrahim Bin Edhem, gam ve kederi çehresine yansımış bir adama rastladı. Ona üç soru sordu:
1-Bu kainatta, Allah’ın istemediği bir şey olur mu? Adam, hayır, dedi.
2-Allah’ın sana takdir ettiği rızkından bir şey eksilir mi? Adam; hayır, dedi.
3-Allah’ın sana takdir ettiği ömründen, ecelin gelmeden bir lahza eksilebilir mi? Adam; hayır, dedi. İbrahim Bin Edhem: Mademki ecelin ve rızkın tayin edilmiş ve her şey Allah’ın iradesi dahilinde tecelli ediyor, bu gam ve keder niye?
-Gam ve kederleri depolamak ve gelecek korkusu yaşamak büyük bir musibettir, isabet ettiği kimseyi iflah etmez. Sebeplere sarıl ve üzerine düşeni yap, gerisini Allah’a havale et, O’na teslim ol. Bedenen ve ruhen rahatla, gelecek endişesine teslim olma!..
“Size isabet eden (sıkıntı, sarsıntı ve) musibetler; kendi ellerinizle kazanıp (yaptığınız yanlış işler ve kötülükler) yüzündendir. Üstelik (Cenab-ı Hakk hatalarınızın ve ihmalkârlığınızın) birçoğunu da affetmektedir.”
(Şûrâ Suresi 30)
Yani yüce Allah bize diyor ki; Ey insanlar! İster kendinize ister aile fertlerinize ister sahip olduğunuz malınıza yönelik bir musibetle karşılaştığınızda anlayınız ki, bu musibet sebepsiz değildir. Allah’a karşı ya da başkalarına karşı daha önce işlediğiniz suçlar ve günahlar sebebiyle Allah’ın size verdiği dünyalık cezadır. Ahiretteki ceza da ayrı olacaktır.
Bizler boşuna “ne ekersen onu biçersin” dememişiz. Demişiz de ne dediğimizin biz bile farkında değiliz.
Bizler farkında olsak da olmasak da başımıza geleni biçiyor ve topluyoruz. Hatta biçmek zorunda kalıyoruz. Fakat bu başımıza gelenlerin neden başımıza geldiğini düşünemiyoruz. Suçu hep insan hatalarına kavramlarına sığınıyor, gerçeklerden kaçıyoruz. Düşünemiyoruz ki; biz, her şeyden ve herkesten daha güçlü olan yüce Allah’a ve O’nun emirlerine uymaz, O’nun emirleri karşısında aczimizi ve güçsüzlüğümüzü itiraf etmezsek, her zaman bu tür felâketlerle karşılaşmamız mukadder olabilecektir. Zira O buyuruyor: “başınıza gelen her musibet, bizzat sizin işlediğiniz günahlar yüzündendir.” Başka yerlerde suçlu aramayın.
Bunu bir anlayabilsek! Bir kavrayabilsek! Bir ibret alabilsek ya!
.― İmam Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh cemaati kalabalık bir camide imamken, cemaatin kalabalık olması hoşuna giden birisi,
― Ey İmam söyle bakalım namaz kılanların yaklaşık sayısı kaç kişidir?
― İmam Ahmed cevap verir:
― Hiç kimse.
― Soruyu soran kendini tutamaz ve şöyle der:
― Körmüsün?
― İmam edeple kırmadan şöyle cevap verir.
― Kör!
"Kıbleye yönelip de yetimlere ve fakirlere sırtını dönen kimsedir."
― Kör!
"Allah için secde eden ama, kullarına büyüklenen kimsedir."
― Kör!
"Cami de ilk safta namazda, açların safında ve hakkı söylemekte kayıp olan kimsedir."
― Kör!
"Her gün sadaka verebilecek durumda iken, bir gün sadaka veren kimsedir."
― Kör!
"Yemekten oruç tutan, haramdan oruç tutmayan kimsedir."
― Kör!
"Kabe'de tavaf eden, ama fakirlerin etrafında tavaf etmeyi unutan kimsedir."
― Kör!
"Namaz kılan, oruç tutan, sonra ticarette, alışverişte insanları aldatıp dolandırandır."
― Kör!
"Namaz kılan, namazı kendisine fayda vermeyen kimsedir."
― Kör!
"Dinde işine geleni alan, işine gelmeyeni terk eden kimsedir."
― Kör!
"Her şeyi anlayıp bildiğini sanıp da, hiç bir şey bilmeyen kimsedir."