Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Mehmet Ali AYDIN


GELDİĞİMİZ NOKTA

GELDİĞİMİZ NOKTA


Sevdiğim ve değer verdiğim bir kardeşim bir video ve ekinde aşağıdaki bilgileri göndermiş. Videoyu izledim, bir sahil şehrimizde sahilde iftar etmek isteyen insanlara, sahile yakın evlerin birinden hoparlörden yaşları 16-17 civarında olan birkaç genç ezan sesi veriyorlar ve oldukça yüksek desibelden. Hem ezan okunuyor hem de akılları sıra bu zırtapozlar ezanla dalga geçip gülüyor hem de sahilde oruçlarını erken açan insanlarla da akılları sıra dalga geçiyorlar. Tabi ki akıl varsa.

İşte bana gönderilen metin ve hocam bu konuda mutlaka yazacaklarınız vardır diye gönderiyorum diye de not düşmüş.

“Tik Tok’un kural tanımayan saçma ve saygısız akım videolarına bir yenisi daha eklendi, sahilde iftar yapmak için hazırlanan vatandaşlara vaktinden önce hoparlör ile ezan sesi dinletip orucunu bozdurdular. Sadece onlar etkilenmedi sesi duyan yüzlerce insanında orucu bozulmuş oldu. Yetmemiş gibi pişmiş kelle gibi sırıtıp videoyu yayınladılar. Tik Tok gibi platformlar üzerinden yürüttükleri Z kuşağı projesi toplumsal kodlarımıza zarar vermeye devam ediyor.”

Ayrıca bir de ilave yapayım. Birde bu terbiyesizliğe kırk altı bin dört yüz beğeni yapılmış. Şuraya bakar mısınız? Hani biz de bir söz var: “Bir deli kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkaramaz” diye. Durum bu ne yazık ki. Anne işte, baba işte çocuk kreşte olunca anne ve babanın kim olduğu belli değil. Belki siz çocuğun doğmasına vesile olduğunuz için biyolojik baba, belki de anne doğurduğu için biyolojik anne olabilirsiniz ama sizin çocuğunuzu sadece daha çok kazanayım, çocuğuma daha iyi hayat hazırlayayım derken çocuğunuzu kaybediyorsunuz.

Artık çocuklarımızın anne ve babası bizler değiliz. Kiminin ki İstigram, kimini ki Facebook, kiminin ki Tik Tok, kiminin ki evimize soktuğumuz ne idiğü belirsiz bakıcı, kimini ki verdiğimiz kreşteki hoca kılıklılar. Onların yetiştirdiği, sizin de sahip çıkamadığınız ve kendinize göre onun için her imkânı hazırladığınız çocuklarınız sizin sonunuzu hazırlıyor haberiniz olsun.

Sizin anne kucağı ve baba ocağı gösteremediğiniz çocukların da sizin için ilerde yaşlanınca kalacağınız yeri hazırlıyorlar. Ne demek istediğimi özellikle sosyete geçinenler için söylüyorum “Huzur Evlerini” arada ziyaret etsinler de anlasınlar. Orada zamanında el bebek gül bebek büyüttükleri çocuklarının sonun da düşünsünler. Tabiat boşluk kabul etmez, sizin boş bıraktığınız yerleri başkaları anında doldurur da sizin haberiniz olmaz, ruhunuz duymaz. Sonraki pişmanlıklarınız zamanında yaptığınız ihmalkarlık ve hatalarınızı ortadan kaldırmaz.

Sosyal medyanın kurbanı olup ellerinden akıllı telefonlarını düşürmeyen çocuklarımızın akıllarını kullanma becerilerinin de köreldiğini, robotlaştıklarını ve yalnızlığa mahkûm olduklarını artık bilmeyen yok. Ama daha iki-üç yaşındaki bebeler bile akıllı telefonlarda oyun oynamaya teşvik ediliyor. Yeter ki sussun, ağlamasın, ayrıca bizi rahatsız etmesin diye eline telefonu verip bir de oyun açarak sözüm ona çocuğumuzu memnun ediyoruz. Acaba gerçekten öyle mi bir düşünmek lazım.

Sosyal medyanın dehlizlerinde nerelere daldığı, kimlerin oyuncağı olduğu belli olmayan çocukların gelecekle ilgili tasavvurları da o dehlizlerde gördüklerinden ibaret olacaktır. Yaşadığı toplumun bütün değer yargılarına karşı yabancı olacak, dini, milli, örfi ve geleneksel olan her şeye karşı çıkacak ve yaşadığı toplumu inkâr edecektir. Uluslararası emperyalizmin de istediği budur. Kendisine, ailesine, toplumuna ve değerlerine yabancı ama kendi uşağı olan mankurtlara yetiştirmek.

Fetö denilen hain örgütte bunu yapmadı mı? Çoğu zengin ailenin çalışkan çocukları olmak üzere, zeki ve başarılı ne kadar çocuk varsa toplayıp kendisine mankurtlara yetiştirmediler mi? Sosyal medya da bunun aynısını yapmak, ülkelerin geleceği olan gençleri çeşitli oyunlarla uyuşturup kendine köle yapmak sonra da sahipsiz kalan ülkelere çökmek istiyor. Biz ebeveynler de bu değirmene el birliği ile su taşıyoruz.

Hayatı sosyal medya olan beyni dumura uğramış genç beyinler bugün vakitsiz ezan okutarak milletin orucunu bozdururlar, yarın başka bir halt karıştırarak millete iftira atıp evini yuvasını dağıtırlar, bir toplumda silahsız ve savaşsız ancak böyle yıkılır.

Siz ister farkında olun, isterseniz olmayın ama içinden çıktığı topluma, onun değerlerine, inancına, milli değerlerine ve dini değerlerine yabancı yeri geldiğinde onlarla alay eden bir gençlik geliyor. Bunlara ister “Z” kuşağı, ister “Y” kuşağı isterseniz başka bir şeyler deyin ama yarınımızın garantisi olacak gençler böyle yetişiyor haberiniz olsun.

Geçen bir yazımda da belirtmiştim bu gençlerin büyük bir kısmı yalancılığı ve iftiracılığı mahkemeler tarafından defalarca tescillenmiş ve tazminata mahkûm edilmiş birinin peşinde lider diye gidiyor bilin istedim.