Değerli okurlar, uzun süredir yazamadığım için özür dilerim. Eğer bir iş yerinde veya bir ofiste yazdıklarımı okuyabiliyorsanız, muhtemelen işinize kısa bir ara vermişsinizdir veya bir dinlenme esnasında yazılarım gözünüze ilişmiştir. Bende hobi olarak yazdığım yazılarıma hayat mücadelesi içinde bazen uzun soluklu ara vermek zorunda kalıyorum. Almanların Auschwitz’te ki gaz odalarının bulunduğu kampın girişinde “Çalışmak özgürleştirir” yazar. Bizde daha özgür olabilmek adına çalışmaya devam ediyoruz. Aman yanlış anlamayın beni kimse zorla çalıştırmıyor ve ben yaptığım her işi hobiye dönüştürmeyi başaramaz ve keyif almaz isem kesinlikle o işte çalışmam. (TUREB) Turist Rehberleri Odaları Birliğinin yönetim kurulunun üyelerinin, Başta Başkan Hakan EĞİNLİOĞLU olmak üzere tamamı benim çalışmalarımdan ayrıca keyif aldığımı bildiklerinden beni gerçekten özgür bırakarak çalışma imkânı sağladılar. Devam ediyorum. Buradan onlara da selam olsun.
Değerli okurlar bir hafta içinde önce Türkiye’nin en doğusundaydım. Artvin ve sonrasında Rize’deydim. Rize’deki arkadaşlarım doğal olarak AKP’liler. Benim kendileriyle aynı fikirde olmadığımı da bilirler, ancak onların şakacı, esprili yapılarıyla birleşik AKP’ye sempati duymasam da bana antipatik gelmiyor. Rize’de ki havayı soluduğunuz da zannedersiniz ki Reis %70-80 tüm Türkiye’de siler süpürür. Arkasından Türkiye’nin en batısı Çanakkale’ye geçtim. Açıkça ifade etmeliyim, Rize’deki AKP’liler kadar Çanakkale’deki AKP’lilere özellikle Karadenizli olanlarına istisnalar hariç olmak üzere ısınamadım. Fazla detaya girmekte istemiyorum. Rize’deki AKP’liler doğal ve yapmacık olmayan karakterleri, yerine göre doğrudan eleştirebiliyor olmaları, hatta entelektüel yapıları itibariyle, batıda tanıdığım AKP’lilerden oldukça fazla ayrıştıklarını düşünüyorum. O nedenle Çanakkale’de yaşarken çok fazla içlerinde olamadım. En son Çanakkale’de iken partileri ayırmadan doğrudan Millet İttifakının eski üyesi partili arkadaşlarımla bir araya geldim. Çanakkale’den şöyle bir doğuya baktığımda zannedersiniz ki CHP ve İYİ Parti %70-80 silme götürür. Anlayacağınız bulunduğunuz yerler de ki siyasi hava yerel olarak birbirinden oldukça farklıdır ve bunun genelde de böyle olduğunu düşünmek çok yanıltır. Bunun altını özellikle Rize’deki AKP’li arkadaşlarım için ve Çanakkale’deki CHP ve İYİ Partili arkadaşlarım için çiziyorum. Devam.
Çanakkale’de İYİ Parti’den milletvekili aday adayı genç bir kızımızla tanıştım. Kendisi avukat. Çok saygılı olduğu kadar, duruşunu, kendine olan özgüvenini, hitabetini, diksiyonunu mükemmel buldum. Zişan ÖZAYDIN. Allah seni ailene ve sevdiklerine bağışlasın, yolun açık olsun. Umarım karar vericilerde sendeki ışığı görmüşlerdir. Görmüş olmalarını dilerim.
Değerli okurlar benim geçmiş yazılarımdan gençlere olan hissiyatımı biliyorsunuz. Defalarca “Şimdiki Gençler” başlığı altında “bumer” olarak nitelendirilen bizim kuşağın gençlerimize yönelttikleri eleştirileri, bende şiddetle eleştirdim. Sümerlerden başlayarak, 2800 yıl öncesinden Hesiodos’un, 2400 yıl öncesinden, Sokrates’in ve daha bir çoklarının kendi döneminin gençleri hakkında neler söylediklerini yazmıştım. Bir örnek daha yazayım. Hipokrat; (M.Ö: 460-370) bildiğiniz Tıp Doktorlarının göreve başlarken ettikleri yeminin adı Hipokrat Yemini’dir ve ismini bu kişiden almıştır. Şöyle söylemiş: “Bu günün gençleri geçmişe saygı duymuyor, ya da gelecek için bir ümide sahip görünmüyor” Anlayacağınız değerli Bumer yoldaşlarım binlerce yıldır insanlık, gençlikten şikâyetçiler. Hiç mi, gençliğinizde sizden şikâyet eden büyüklerinizi hatırlamıyorsunuz? 30-40-50-60 yıl geriye giderek aynaya bakın.
Uzun sözün kısası benimde “ümidim gençliktedir” Kalın sağlıcakla…