Değerli okurlar, son yazımda da açıkladığım gibi işim nedeniyle yazılarımı düzenli gönderemediğim bir gerçektir. Bu hafta havaların yağmurlu geçmesi nedeniyle denetim faaliyetlerine ara verip evde güncel gelişmelerden biraz yazmak istedim. Hemen başlayalaım.
2500 yıl öncesinde Sun Tzu usta derki, “ Çok sayıda ödül dağıtılıyorsa köşeye sıkıştılar demektir. Çok fazla ceza verdiklerinde yıprandılar anlamına gelir” 20 yıllık AKP iktidarının ilk kez son bir yıldır iyileştirici tedbirler aldığına tanıklık ediyorum. Normal şartlarda tavrını sürekli zenginden yana koyan iktidarın artan enflasyon, hayat pahalılığı ve halkın düşen refahını bir nebze olsun nefes aldıracak gelir artışını sağlayan tedbirlerini yerinde ve olumlu bulduğumu ifade etmeliyim. İlk kez bu seçim AKP için bu kadar zor geçecek. Sonuç ne olur bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa 6’lı masa denilen yapının bu güne kadar bir aday üzerinde uzlaşamamış olması tam bir garabettir. 240 sayfalık mutabakat metnin de 9 ana başlık altında 2000’den fazla madde üzerinde anlaşmışlar, ancak Aday üzerinde anlaşamamışlar. O 240 sayfalık, 2000’den fazla maddeden oluşan mutabakat metnini ben okumadım. Kaç seçmen okuyacak çok merak ediyorum.
500 yıl önce yaşamış İtalyan General Machiavelli derki, “Bir yasanın (Kanun) testi, sosyal organizasyonu sürdürme, bozulmayı önleme, kontrol etme ve toplumların güvenlik ve refahını ilerletmeye olan katkısıyla ölçülür. Eğer bir kanun toplumsal bir davranışı etkili bir şekilde kontrol etmesi gerekliyse bu, bir yöneticinin keyfi bir isteği olamaz. Her bir yasa herkese eşit uygulanır” İşte beni ürküten tüm mesele iki dudak arası yönetim sistemlerinin hâkim olmasıdır. Bunlar otokritik rejimlerdir. Dolayısıyla bana daha da otoriterleşmeyi vaat eden hiçbir yapı ile yan yana gelmem mümkün değildir. Demokrasi’nin hızlı karar alabilecek sistemlerini yerleştirerek toplumsal mutakabatla kurulacak, yönetimi vaat eden ve Ülkemizin temel sorunları belli iken, bu sorunlar üzerinden özellikle denetlenebilen devlet ve güçler ayrılığının yeniden tesis edilerek, hukuk devleti sisteminin yeniden kurulması, Partizanlığa son verilerek liyakatli atamalar, Milli Teknoloji hamlesine devamı ve güvenceyi içeren net bir duruş, her ne pahasına olursa olsun PKK ve FETÖ dâhil her türlü Terörle Mücadeleyi kararlılıkla vaat eden, küreselcilerden ayrışmış, milli bir siyaset belgesi ortaya koymaları yeterdi. 2000’den fazla maddelerde bu kadar ayrıntılarla milleti boğmanın ne anlamı var? Bana göre şimdiden geçmiş olsun.
İran, Aerbaycan ile savaş istiyor
Türklerin savaş sanatında, “Bir türk birliği düşmanın önünden hep kaçıyorsa ve yer değiştiriyorsa bu düşman korkusu sebebiyle değil, çarpışmaya girmeye acelesinin olmaması sebebiyledir. Türkler olağan zamanlarda hep böyle yaparlar.” Yine bir başka bir yerde “ Hasmını uzaktan ok yağmuruna tutmak Türkler için çoğu kez savaşın kendisidir.” Silahlar ve teknolojiler değişse de taktikler ve savaş stratejilerinin benzerliklerinin aynı olması kültürel DNA’ların yansıması olarak değerlendiriyorum. Gerek Türkiye gerekse Azerbaycan Savaş için acele etmiyor. Gerek Batı’da Yunanistan üzerinden gerekse Doğu’da en hassas olduğumuz konu Azerbaycan sürekli sıkıştırılıyor. Önce Ermenistan üzerinden, sonrasında İran’ın sürekli taciziyle karşılaşıyor. Can Azerbaycan dik duruşunu gösteriyor. Tahran Büyükelçiliğini kapattı ve Savaş ise Savaşa da hazır olduğunu gösteriyor. Büyük elçilik saldırısı basit bir saldırı değildir. İran istihbaratı Azerbaycan’a 3500 ajan yerleştirmiş ve Azerbaycan İstihbaratı bunların tamamını tespit etti. Dahası bu istihbarat elemanlarının 700 adedi Azerbaycan’lı bayanlar ile evlenmişler. İşte o istihbarat elemanlarından bir tanesi Tahran Büyükelçiliğini bastı. İran acilen Azerbaycan ile savaş istiyor ve Zengezur koridorunun açılmasını önlemek, onlar için hayati konu oldu. O koridorun açılması bizim içinde hayati öneme sahip. Dolayısıyla oyalamaya devam ediyoruz. Eğer bir taraftan birileri geri adım atmaz ise savaş kaçınılmazdır. Anlayacağınız Ukrayna’dan sonra Avrupa’da yayılmasını beklediğim savaşın Rusya’nın Silahlı Kuvvetlerinin fiyaskosu sonrası yayılma emaresi bizim tarafa doğru evrildi. Bir yıl önce “Çanlar Türkiye için çalıyor” başlılığıyla yazdığım yazılardaki ön görülerim maalesef batıdan değil doğudan kapıştırılarak gerçekleşeceğe benziyor.
Rusya-Ukrayna Savaşı bitmeyecek. 2500 yıl önce Sun Tzu demiş ki “Düşmanlarını hafife alan ve tek başına bildiğini okuyan birisi, kaçınılmaz olarak küçük gördüğü diğerlerine esir düşer” Daha ne desin. Kalın sağlıcakla.