Bugün, 12 Aralık 2025 Cuma

Abdulkadir DEMİR


GERÇEK MUCİZE: İNSAN OLARAK KALABİLMEK

GERÇEK MUCİZE: İNSAN OLARAK KALABİLMEK


 

Bir zamanlar bir bilgeye sormuşlar: "Bir mucizeye tanık olduk, bir insan suyun üstünde yürüyordu!"

Bilge cevap vermiş: "Bu bir mucize değil… Tahta da su üstünde yüzebilir."

Sonra başka biri çıkmış: "Biz daha büyük bir mucizeye şahit olduk; bir insan uçuyordu!"

Bilge yine sakinlikle yanıtlamış: "Bu da bir mucize değil. Kuşlar da uçabiliyor."

Şaşkın kalabalık sormuş: "Peki nedir gerçek mucize?"

Bilge duraksamadan söylemiş: "Yalan konuşmamak, haram yememek, zayıfı ezmemek, zulme sessiz kalmamak, doğayı sevmek, yeşili korumak, ormana ve vahşi hayvana saygılı olmak... Gerçek mucize insan olarak kalabilmektir."

Gerçekten de öyle değil mi? Asıl mucize, günümüzde insan olarak kalmayı başarabilmek…

Bugün çevremizde “insan” sıfatını hak eden kaç kişi kaldı? Artık neredeyse her gün “insanlıktan çıkmış” davranışlara şahit oluyoruz. Yalanlar, sahtekârlıklar, entrikalar..

Ne aslandan ne kurttan korkuyoruz artık. En büyük korkumuz, başka bir insana denk gelmek.

“İnsan” olmak sadece biyolojik bir tanım değil. Bir duruş, bir sorumluluk, bir vicdan meselesi. Ama ne yazık ki biz bu kimliği hızla kaybediyoruz. Kimi “Para çıktı, mertlik bozuldu” diyor. Kimi “İnsan nankördür, doymaz” diyor. Belki de hepsi doğru.

Ama asıl gerçek şu: Biz bu dünyada “insan olarak kalmayı” beceremedik.

Ormanları kestik, vahşi hayatı yok ettik, tarlalara beton döküp doğayı bitirdik.

Denizlerdeki canlıları, derelerdeki yaşamı yok ettik. Ortak yaşam alanlarımızı göz göre göre mahvettik.

Yetmedi… Gazze’de, başka coğrafyalarda toprak savaşlarına, soykırımlara göz yumduk. Hem yapanlar hem susanlar... Nasıl insan kalabildik? Kendi içimize bu soruyu sorabiliyor muyuz?

İşte bu yüzden o bilgenin sözü kulağımda çınlıyor: “Gerçek mucize insan olarak kalabilmektir.”

Mucizeler peşinde koşarken, en basit ama en zor olanı unuttuk: İnsanca yaşamak.

İnsanca düşünmek. İnsanca davranmak.

Gerçek mucizeyi kaybettiğimiz bu çağda, yeniden insan olmayı hatırlamak dileğiyle…

Bir bilgeye demişler ki:

“Falan kişi suyun üstünde yürüyor.”

Bilge demiş ki:

“Bu hiç önemli değil,

çünkü tahta parçası da suyun üstünde yüzer.”

Demişler ki:

“Falan kişi uçuyor.”

Demiş ki:

“Bu da önemli değil, çünkü sinekler de uçar.”

Sormuşlar:

“Peki mucize nedir?”

Demiş ki:

“Mucize, insanların arasında yaşayıp onların eziyetlerine sabretmek, ahlakını kaybetmemek, yalan söylememek, Harama el uzatmamak, ihanet etmemek, hile yapmamak, gıybet etmemek, kalp kırmamak, insanların hayatlarına ve evlerine karışmamaktır.

Gerçek mucize, insan kalabilmektir.”

PAHALI EVLER

Gelin, hep beraber kıyametin kopmasını geciktirelim, yani insan olalım!

 Evler pahalı, İçindekiler ucuz!

İtibarını eşyadan alan, dışı içinden pahalı olan, mobilyalarını dininden daha çok sevenler! 

Dünyanın ömrünü ne kadar uzatabilirler?

Büyük şehirlerin küçük insanları evinin perdesini çekmiyorlar artık! 

Yatak kıyafeti ile sokak kıyafetinin Farkı kalmadı!

 Zaman geçmiş değil; 

Tövbe kapısı açık, Günah lekesini Çıkaran ilacın adı; 

“Dua”ve Tövbe”dir. 

İçine biraz “yumuşatıcı” gözyaşı katarsanız, hiçbir günahınız kalmaz!

Dünyada mekan,ahirette iman”.. 

Yıllar boyunca bu sözü duyduk büyüklerimizden. 

Hatta faizle ev satacaklar, bu sözü küpe ettiler kulaklara..

Emlâkçı ve bankacılar atasöz gibi durmaksızın hatırlattılar bu sözü.

Bu nasıl saçma sapan bir sözdür? 

Bu söz bizim atalarımıza ait olamaz… 

Bu söz gibi onlarca hatta yüzlerce söz, bize sonradan, bizden olmayanlar tarafından, mallarını, mülklerini, din adına sözde aklamak için sokuşturulmuş sözler.

İman,insana bu dünyada lazım.

Burada imanın olursa ahirette mekânın olur. Ahiretteki mekân cennettir. Cennette imana ihtiyacı olmaz insanın, çünkü orada artık yoldan çıkamaz.

Sözün doğrusu şu olmalı değil mi?

“Dünyada iman, Âhirette mekân.