Bugün, 19 Eylül 2024 Perşembe

Abdulkadir DEMİR


GERÇEKLER

GERÇEKLER


 

 

Çiçeklerin çöplerden 

Daha güzel olduğunu 

Sineklere kanıtlayamazsın.

 

“Keşke insanımıza, abdesti

Bozan şeylerin yanında 

Biraz da imanı bozan 

Şeylerden bahsedilseydi.”

 

Din adamı yoktur, 

Adamın dini vardır, 

O da, Kur’an olmalıdır!

 

İslam’ın temeli ahlâk, 

Ahlâkın özü bilgi, 

Bilginin özü akıldır.

Akılsızın kıblesi olmaz, 

Güçlü gördüğü her yere 

Secde etmeye kalkar!

 

"ÖYLE DİYORLAR"

Havalar ne zaman tahammülü zor derecede ısınsa, aklıma Ali Ulvi Kurucu'nun şu hatırası gelir: 

Annesi, çok sıcak bir Ramazan günü, öğle ile ikindi arası vakitte genç Ali Ulvi’yi kadayıf almaya gönderir. Medîne çarşısında birkaç dükkân dolaşan ama hepsini kapalı bulan Kurucu, nihayet Nablus muhacirlerinden Sâlih Efendi adında bir zata gider. O sırada 80 yaşlarında olan Sâlih Efendi, kirada oturduğu evin avlusuna bir ocak yapmış, kömürle yaktığı sacın başında, öğle sıcağında kadayıf dökmektedir. Hava belki 50 derecedir, arada esen sam yelleri de yüzleri yalayıp geçmektedir. 

Ali Ulvi siparişinin hazırlanmasını beklerken, Sâlih Efendi’ye “Hocam, bugün biraz sıcak galiba, değil mi?” der. İhtiyar adam munis ve müşfik gözlerle karşısındaki gence bakıp tebessüm ederek, sadece tek bir kelime söyler: "Yekûlûn" (Öyle diyorlar). 

Genç Ali Ulvi, dersini almıştır:

"Bak, ne kullar var. Sen öğle namazına gittim diye bir iş gördüm sanıyorsun, hava sıcaklığından şikâyet ediyorsun. Sâlih Efendi, yaşına ve ilmine rağmen, kimseye muhtaç olmadan ailesini geçindirebilmek için, Ramazan günü kızgın ocağın başında çalışıyor. Üstelik sıcaktan şikâyet etmek şöyle dursun, tavrıyla takdir-i ilâhîye karşı takınılması gereken edebi de öğretiyor!"

Hasan-ı Basri Hazretleri'nden kıymetli nasihatler...

Hasan-ı Basrî Hazretleri'nin güzel sözleri ve nasîhatleri meşhur olup, pek tesirlidir. Bu sözlerinden bir kısmı şunlardır:

Bir mecliste bir genç kahkahalarla katıla katıla gülerken, Hasan-ı Basrî oraya uğradı ve delikanlıyı çağırdı: “Oğlum! Sırat’ı geçtin mi?” deyince; “Hayır!” dedi. Hasan-ı Basrî; “Gideceğin yerin Cennet veya Cehennem olduğunu biliyor musun?” diye sorunca; “Hayır!” dedi. “O hâlde bu kahkaha nedir?” dedi. Gencin bu hâdiseden sonra bir daha güldüğü görülmedi.

“Dünyâ üç gün gibidir. Geçen gün, geçip gitmiştir artık. Geri döndüremezsin. Ondan ümit kesilmiştir. İkinci gün, içinde bulunduğun gündür. Bunu ganîmet ve fırsat bil. Üçüncüsü ise gelecek olan gün ki, sen ona ulaşır mısın belli değil. Belki de gelecek olan güne kavuşamadan ölürsün.”

“Kalbin fesâda uğraması, bozulması altı şeyden olur:

1) Tövbe etmek ümidiyle günah işlemek,

2) İlim öğrenip onunla amel etmemek,

3) Amel ettiklerinde de ihlâsı gözetmemek,

4) Allahü teâlânın verdiği nîmetlere şükretmemek,

5) Allahü teâlânın taksim ettiği rızka râzı olmamak,

6) Ölüleri defnedip ibret almamak, öleceğini düşünmemek, âhiret için azık hazırlamamak.”

“Ey insan! İnsanların çokluğuna bakıp da aldanma! Çünkü sen yalnızsın, yalnız öleceksin, kabre yalnız gireceksin, yalnız kabirden kalkacaksın ve kendi hesâbını vereceksin.”

Birgün Hasan-ı Basrî hazretlerine birisi gelip: “Filan kimse, seni çekiştirdi, gıybet etti.” dedi. Buyurdu ki; “Sen o zâtın evine niçin gitmiştin.” Adam; “Misafir olarak dâvet etmişti.” dedi. “Sana ne ikrâm etti?” deyince; “Çeşitli yemekler ve meşrûbât.” diye cevap verdi. Hasan-ı Basrî hazretleri; “Bu kadar yemekleri, içinde sakladın da, bir çift sözü saklayamayıp bana mı getirdin!” buyurdu.

 Daha sonra kendisinin alehinde konuşan kimseye, bir tabak tâze hurma ile birlikte, özür dileyerek, şöyle haber gönderdi: 

“Duyduğuma göre sevaplarını, benim amel defterime geçirmişsin! İsterdim ki, karşılık vereyim! Kusura bakmayın! Bizim hediyemiz sizinki kadar çok olmadı.”

     HAYIRLI CUMALAR