Gel, yokla kalbimi yâr diye batar
Olmadığın gönül bir yüktür bana
O sıcak gülüşün ruha can katar
Müteşekkirim ben Resul’üm sana
Dünyamıza teşrif ettiğin gece
Kim bilir ne sırlar çözüldü nice
Anlamaktan aciz, sanki bilmece
Bilmek istesem de uzaktır bana
Çölün ortasında kalmış gibiyim
Okyanus dibine dalmış gibiyim
Çok uzaktan bakan garip biriyim
Dağlar ve denizler tuzaktır bana
Ne Bilal’in oldum ne de Selman’ın
Acısını çektim eksik kalmanın
Engel oldu nefsim derin dalmanın
O gönüle girmek ıraktır bana
Yaşadığım her an hayal ederim
Bastığın toprakta toz olsam derim
Ümmet ordusunda ben bir neferim
Umudum, hayalim buraktır bana
Doğduğun o gece olmasa eğer
Düğümler seninle çözülmüş meğer
Zerre tebessümün her şeye değer
Doğmazsan bu gönül kuraktır bana
Uzaktan hasretle seni özlerim
Ravza’ya varınca doldu gözlerim
Lal olmuş gibiyim bitti sözlerim
Olmadığın her yer çoraktır bana
Her şeyin özüne sinmiş gibisin
Irağı yakını bilmiş gibisin
Allah’ın seçtiği muhtar birisin
Emrettiğin her şey duraktır bana
Sevilmek isterim hem yârin olmak
Edepli, ahlaklı hem narin kalmak
İrfan meclisinde azıcık durmak
Yüzün, gözün, özün meraktır bana
Mekke’de doğuşun umut aleme
Şairler, yazarlar aldı kaleme
Bilenler biliyor bilmeyene ne
Oturduğun otağ ocaktır bana
Medine’ye geldin devleti kurdun
Yavaş yavaş dünya olmuştu yurdun
Hem ensardın hem de muhacir oldun
Gönüller fethine başladı ordun
Şefkatle bakışın kucaktır bana