Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Abdullah ALTAŞ


HABİL İLE KABİL MÜCADELESİ

HABİL İLE KABİL MÜCADELESİ


Bu başlığa aynı zamanda "Hak ve Batıl mücadelesi" de diyebiliriz. Yaşam sürecinde, gerek dünyada gerekse ülkemizde yaşadığımız, tanık olduğumuz tecrübe edindiğimiz olaylar, bize, hala " Habil ve Kabil" mücadelesinin devam ettiğini göstermektedir.

Hak ve Batıl, Habil ve Kabil mücadelesi dünyada sınırlar gözetmeyen, genetiği itibariyle sınır tanımayan bir yapıya sahiptir. Hak ve Batıl mücadelesi şu anda dünyanın en ölümcül hastalığı   olan "Korona"  engeli, dinlememektedir.

Hak ve Batıl mücadelesinin, tatili, devre arası, salgın hastalık engeli yoktur. Bunu görmekteyiz. "Kabil Genetiğinin" bir özelliği de herhangi bir ırkla, herhangi bir milliyete mensubiyetle, sınırlı olmamasıdır.

"Kabil Genetiğinin" diğer bir özelliği de "Erkek veya Dişi" gibi bir sınıflandırmasının olmayışıdır.

Peki "Habil Genetiği" nedir?

"Habil Genetiği" : Hakkaniyet sahibi olmak, objektif, uyumlu, affedici, yapıcı olmaktır... Bazı insanlar vardır, en güzel şartlarda yaşamlarını sürdürürler. Bu durum dünyada da böyledir, ülkemizde de böyledir. Bu tarz insanların yaşam zevkinden başka amaçları yoktur. Bu sınıf insanlar, çalışmazlar... Yorulmazlar... Hizmetlerini gören kişiler vardır... Ayakkabılarının bağını dahi bağlamak için yere eğilmezler... Yemekleri önlerine gelir...  Yüksek maaşları vardır. Bunların, dünya yansa bir kalbur samanı yanmaz... Bunlar cennet misali ortamlarda yaşarlar...  Bunlar, bulundukları ortamın kadrini ve kıymetini takdir edecek ruhani kapasiteden mahrumdurlar...  Bunlar şükretmezler...

Lakin, bunlar, bunca nimete rağmen  huzursuzdurlar. Bunların bir ideali vardır. O da, içlerindeki Kabil'in, Habil'i yok etmesi...

Bu tip insanların huzursuz, mutlu olamayışlarının sebebi "ruhi genetiklerinin" "Kabil genetiği" ne yatkın olmalarıdır.

Onlar için, içinde bulundukları güzel ortam önemli değildir. Onlar için önemli olan "Kabil genetiğinin" icra edilerek, uygulanarak, tatbik sahasına  konulmasıdır.

Bazı emekli amiraller, hükümete " Montrö" tepkisi bildirisinde bulunmuşlar. İhtimalki bu yüzdört emekli amiral tesadüfen hemen bir saat içinde toplanıp, çabuk bir şekilde fikir birliğine varıp bu bildiriyi yayınlamadılar. Bu yüzdört emekli amiralin en azından geriye yönelik orta vadede bir araya gelip konuştukları muhtemeldir. İhtimalki bunların arkasında gerek iç gerekse dış güçler cesaret veriyor olabilir ve bu bildirinin de ilan edilme zamanı kendilerine telkin edilmiş olabilir.

Avrupa ülkelerinde böyle bir teşebbüsün suç olduğunu ve hukuki karşılığının olduğunu biliyoruz.

Eğer hükümetimiz, yargımız bu davranışın ve bu kişilerin hukuki karşılığını vermez, "Habil genetiği" ile hareket eder, hoş karşılama affedici olma gibi özelliği ile karşılık verir, bu konuyu teğet geçerse, korkarım diğer tepki bildirileri sırada demektir.