Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Olgun YÜKSEL


HARBİYELİ ALDANMAZ

HARBİYELİ ALDANMAZ


 

      Bu söz 1962 ve 1963 yılında iki kez darbe girişiminde bulunan ve 1964 yılında başka bir harbiyeli 2. Cumhurbaşkanı ve o dönemin başbakanı İsmet İnönü'nün ABD'den dönüşünde hava alanında idam kararı uygulansın talimatı ile terki hayat eden Albay Talat Aydemir'e aittir.  Kurmay Albay rütbesindeki Talat Aydemir 22 Şubat 1962 tarihinde İsmet İnönü hükumetine karşı başta Harp Okulu öğrencileri olmak üzere Ankara'daki birliklerinde desteğiyle darbe girişiminde bulunmuş ancak diğer birliklerin onu yarı yolda bırakması sonucu darbe girişimi başarısız olmuş ve anlaşmalı bir şekilde darbe girişimine son vererek anlaşma gereği hakkında herhangi bir soruşturma yapılmayıp emekli edilmiştir. Bir yıl sonra emekli olmasına rağmen dışarıdan Kara Harp Okulu öğrencilerini tekrar organize ederek ikinci kez darbe girişiminde bulunmuştur. Ancak yine başarısız olunca yakalanmış ve idama mahkum edilerek son kararı İsmet İnönü vererek 1964 yılında infaz edilmiştir. Sevaplarıyla günahlarıyla gitmiştir. Gerçek anlam da cuntacı olan bu Albay için almış olduğumuz terbiye gereği Allah Rahmet eylesin diyorum. 

      Hatıralarını okuduğum da anladığım, cuntacı olduğu kadar da iyi Müslüman’dır. Benim takıldığım bu albayın hatıra defterinin son paragrafına not olarak yazmış olduğu  "Harbiyeli Aldanmaz" dip notudur. Bu cümle, Ben 1986 yılında silahlı kuvvetlerde astsubay rütbesi ile göreve başladığımda özellikle 1970 öncesinde mezun olmuş subayların dilinde genç subaylara sık sık söylenilen uyarı niteliğinde bir slogandı. Kanaatimce "Harbiyeli Aldanmaz" cümlesi Kara Kuvvetlerindeki subaylar için özgüveni tanımlarken bazıları için ise megalomanlığın da kaynağıydı. Devam eden süreçte aşırı özgüven ve megalomanlığın, zincirleme hataların oluşmasına da zemin hazırladığını değerlendiriyorum. 

      1986 yılında askeri liselerin giriş sınavlarında usulsüzlüklerin yapıldığı ve soruların çalınarak şimdinin FETO'cüleri, geçmişin Fethullahçı Cemaatinin eline geçtiği ve bu sayede blok olarak 70-100 civarında öğrencinin, soruları cevaplarıyla birlikte ezberlemek suretiyle askeri liselere girdiğini MİT isimleriyle tespit etmiş ancak dönemin Genel Kurmay Başkanı Org. Necdet Üruğ, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Necdet Öztorun, Okullar Daire Başkanı Tuğgeneral Doğu AKTULGA, Kuleli askeri Lisesi Komutanı Kurmay Albay Yaşar BÜYÜKANIT değerlendirmişler ve bunlara herhangi bir işlem yapmaya gerek duymamışlar. Gerekçe olarak ise o dönemin askeri liselerinin eğitim sistemi içinde eğitilerek iyi bir Atatürk'çü subay olarak yetiştirilebileceğine kanaat getirmişler. 

      Bu deyyusların hile ile askeri okula öğrenci olarak alındığı bilinmesine rağmen muhtemelen Silahlı Kuvvetlere yönelik sansasyonel olumsuz toplum algısı yaratacağı endişesi ile askeri öğrenciliklerine dokunulmayıp, devamına karar vermiş olabilirler. Daha öncesinde de küçük gruplar halinde blok girişler tespit edilmiş ancak ne hikmetse onlara da dokunmamışlar. 12 Eylül’ün faili komutanların ABD’ye olan aşklarını da göz önünde bulunduracak olursak muhtemelen dokunmayın denmişte olabilir. Nede olsa  "Harbiyeli aldanmaz" 

      12 Eylül 1980 sonrası askeri okul giriş sınavlarına girenlerden biri de benim. İhtilal yönetimi devam ederken, büyük bir heyecanla tek bir sınava girdim. O ise astsubay hazırlama okulu sınavıydı, kazandım okula başladığım gün, eyvah nereye düştüm dediysem de dönülmez akşamın ufkunda bir girdik ve bir daha da, ne kadar uğraşmış olsam da çıkamadık. Amaçsız, ufuksuz, geleceği olmayan, fırsat eşitliğinin olmadığı, ABD'deki 1800’lü yılların sonu ile 1900’ler de zencilere verilen özgürlüğün örneğine benzer beyazlar ile zenciler arasında sosyal statü farkı kadar kast sistemine şiddetle maruz kaldık. Şükürler olsun ki, acısıyla tatlısıyla, yaşadıklarımızla başımıza kötü hadiseler gelmeden TSK sisteminden emekli olarak bir gün dahi uzatmadan ayrıldım. Bu gün dahi en fazla ağrıma giden, bu günün o günlerde cemaatten olduklarını bilmeden fetö’cü olan o subayları komutan bilip onlara “komutanım” diyerek hitap etmek zorunda kalmış olmamdır. Bizi bunlara maruz bırakan o günün komutanlarını ise lanetle anıyorum. 

      2009 yılında Harbiyelilere konuşma yapan dönemin Genel Kurmay Başkanı İlker BAŞBUĞ’un konuşması hala gözlerimin önündedir. Merak edenler  You Tube’dan izleyebilirler. Bunların %70’i fetöcülükten  subay iken atıldılar. Neler yaşadı bu Ordu. 

      Günümüz TSK’sı hakkında hiç bir fikrim yoktur. Elbetteki yukarıda ki paragraflarda anlattıklarım benim ilk göreve başladığım 37 yıl öncesinin Silahlı Kuvvetlerine aittir. Ancak günümüz TSK’sı hakkında, buna inanın, iç hizmetine yönelik moral ve motivasyonları nedir? Nasıl yürüyor hiç bir bilgiye sahip değilim. Dahası Ordu’nun içi ile hiç ilgilenmiyorum. Askeri stratejiler ise ilgi alanımdır. Zaten stratejiler üzerine yazıyorum. Fakat son günlerde herkes gibi, bende haberlerde okuduğum Piyade Okulundaki kursiyer teğmenlerden bazılarının Atatürk’ümüzün ölüm yıldönümünde yakalarına takmak üzere verilen fotoğrafını, buruşturarak cebine attıklarını gören Atatürk’ümüzün askeri, yani bizim askerimiz Teğmenlerin ise bunların yaptıklarına tepki gösterdikleri, hatta şikayet ettikleri, bu süreçte ise kavga ettikleri haberlere düştü. El Sonuç! tepki gösteren teğmen evlatlarımız açığa alınmışlar, muhtemelen Ordu ile ilişikleri kesilecektir. Ancak büyük ihtimalle herhangi bir cemaat üyesi olduklarını değerlendirdiğim olmasa dahi beyinleri Atatürk düşmanlığı ile yıkanmış oldukları aşikar olan, cumhuriyet ve demokrasiye olan bağlılıkları şüpheli, subay diyemeyeceğim bu şahıslar devam ediyor olacaklardır. Siyasi muktedirlerin fikriyatına da uygun olan yeni subay tipi, geleceğin Ziya ÜLHAK’ları olacağı konusunda ise hiç bir kuşkum yoktur. 

Neticeten “Harbiyeli Aldanmaz” 

  Allah Yüce Türk Milletini Baki kılsın. Tanrı Türkü Korusun. Kalın sağlıcakla.