Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Mehmet Ali AYDIN


HATIRALAR-14

GAZİLİ YILLAR


Biraz aradan sonra hatıralarımıza devam edelim dedim. Malum çoluk, çocuk çoğalınca, bir de araya pandemi illeti girince işler bazen insanın planladığı gibi gitmiyor. Fırsat bulamadığımız da oluyor. Arada da olsa yazmaya devam edelim ve geçmişi unutmayalım dedim.

1974 yılında girmiş olduğum üniversite imtihanında Lise Fen bölümü mezunu olmama rağmen sözelden 376, fen den 369 puan almış ve ÖSYM’nin imtihana girmeden tercih yaptırmasının azizliğine uğramış ve en son tercihim olan Gazi Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Gece Bölümüne yerleştirildim.

O zamanlar bugün ki kadar Üniversite ve bölümler olmadığı gibi, Üniversite hazırlık için dershaneler de yoktu. Belki parası olan aileler çocuklarının iyi bir üniversiteye yerleşmesi için özel öğretmenler tutuyorlardı ama bizim gibi garibanların neyine.

Belki rahmetli babamın okumaya karşı aşırı ilgi ve alakası olmasa okula bile gidecek durumumuz yoktu. Rahmetli mekânı cennet olsun her zaman “yeter ki siz okuyun ceketimi satar okuturum” derdi. Bizim dönemimizde köyümüzden Üniversiteye giden gençlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Köy deyince o yıllarda bizim köyün nüfusu 3000 kişi civarında ve kalabalık bir köydü.

Köroğlu’nun deyimi ile “Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” misali geçim derdi başladı ve köylerden de göç başlamış oldu. Şu an bizim köyde toplam nüfus 500 ü geçmez. Yıllar boyu artacak yerde eksilmiş. Zaten Giresun’da yaşayan nüfustan çok Giresun doğumlu İstanbullu var dersem gerçek anlaşılmış olur.

İmtihan sonuçları gelmiş, kayıt zamanı da belli olunca gerekli evrakları hazırlamaya başladık, bizim için en önemlisi “Yurdun Her Tarafında Görev Yapabilir” ibaresi taşıyan heyet raporu almaktı. Giresun Devlet Hastanesinden bu raporu almak mümkün değildi, çünkü bazı poliklinikler yoktu. Bizde diğer evrakları tamamladıktan sonra Ankara’ya gidip raporu oradan aldık ve tam bir hafta süren bir mesai harcadıktan sonra.

Gerekli evrakları tamamlayarak, Ankara Beşevler’de bulanan Okula gidip kaydımızı yaptırdık. Gece bölümünü seçmemin nedeni de belki gündüz iş bulur, çalışır, masraflarımı çıkarır ve aileme yük olmaktan kurtulurum düşüncesiydi. Hatta bunun için Giresun Milletvekillerinden biri ile giderek görüştük, bize yardımcı olacağını söyledi, gayet iyi karşıladı ama hala bana iş buluyor. Allah rahmet eylesin çoktan asli vatanına döndü. Zaten o tarihten sonra politikacılara inanmamayı ve güvenmemeyi öğrendim. Allah’tan da onlara hiç işim de düşmedi. Düşse bile ben onlardan bir şey istemedim.

Okula kayıt olduktan sonra sıra barınma işine, kalacağım yere gelmişti. O zamanlar İl Özel İdarelerinin büyük şehirlerde “Öğrenci Yurtları” oluyordu. Giresun Öğrenci Yurdu’da Ankara’da Seyranbağları’nda bir bina idi. Rica minnet kaydımızı yaptırdık ve okul açılıncaya kadar memlekete geri döndük.

Nihayet okulun açılma zamanı geldi, biz de birkaç gün önceden Ankara’ya geldik, yurda yerleştik, ufak tefek de olsa ihtiyaçlarımızı aldık. Yurt ortamı şimdiki gibi değil, her odada 5-6 kişi kalınıyor, yurtta sabahları kahvaltı, akşamları yemek çıkıyor. Temizlik dersen hak getire ama başka seçenek de yok. Kredi Yurtlar kurumunun da yurtları var ama oralara girmek ayrı bir dert.

Okullar açıldı, biz okula başladık, önce ODTÜ uygulanan kredili sistemle derslere başladık, üç yıl diye girdiğimiz okul başladığımız sene dört yıla çıkarıldı. Yeni bir sistemin ilk öğrencileri biziz. Kimse sistemi tam anlamıyla bilmiyor, bir belirsizliktir gidiyor. Dersleri ve hocaları biz seçiyoruz ama hiçbir hocayı tanımıyoruz. Gerçi ikinci sene bu sistem yürümeyince terk edildi ve eski normal sisteme dönüldü.

O dönem Ülkemizin en karanlık dönemlerinde biri idi, anarşi, terör, sağ-sol kavgaları, ekonomik sıkıntılar, istikrarsız koalisyon hükümetleri, memurların hükümete göre tavır aldıkları ve vatandaşa tepeden baktıkları bir dönem. Memlekette fakirlik kol geziyor, en iyi durumda olanlar yine memurlar sayılır, ne de olsa belli bir gelirleri var. Karadeniz köylüsü fındıktan elde ettiği geliri bir yıl boyunca kullanıyor yetiştiremeyenler, tüccarlardan faizle para alıp, gelecek senenin fındığını toplamadan tüccara ipotek ettiği günler. Bizim aile zar zor geçiniyor, rahmetli annem ve babam gündelik işlerde çalışarak aile bütçesini denkleştirmeye çalışıyorlar.

Allah ikisinden de razı olsun, kuşağımızdan bir kuruş haram para geçirmediler, alın teri ile kazanıp bizleri helal lokma ile yetiştirdiler. Allah’a şükür bizde onların yolundan gidiyoruz, şimdiye kadar bankadan maaşşında bir şey çekmedim, çocuklarımı da aynı şekilde yetiştirdiğim için Allah’a ne kadar şükretsem azdır.

Biraz uzattım, inşallah bir dahaki sefere okul yılları ve o yıllardaki yaşananları kaleme almaya devam ederiz. Şimdilik bu kadarla idare edelim.