Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

Mehmet Ali AYDIN


HATIRALAR HATIRLANDIKÇA-10 LİSE YILLARI-3

HATIRALAR HATIRLANDIKÇA-10 LİSE YILLARI-3


Nedense insanın o dönemleri daha iyi hatırlamasından mıdır, yaşadıklarının hayatında iz bırakmasından mıdır, o yıllara ait anıları daha fazla hatırında kalıyor. Bir de bizim lise yıllarımız oldukça renkli geçti, ondan da olabilir.

Lise ikinci sınıfta bizim zamanımızda iki bölüm vardı, Edebiyat bölümü, Fen bölümü. Benim de matematik ve geometri derslerin fena değildi ve o nedenle de Fen bölümünü seçtim. Fakat bölümün ana derslerinden olan fizik dersi ile aram hiç olmadı. Biyoloji ve kimyayı bir şekilde hallediyor ama fizikten hep bütünlemeye kalıyordum.

Lise ikinci sınıftayız sınıf öğretmenimiz İngilizce öğretmenimiz İsmail Bey, sene başında bizleri boylarımıza uygun olarak sınıfta oturttu. Ön sıralarda kız arkadaşlarımız, hemen arkalarında boylarına göre erkek öğrenciler oturuyor. Benim de o yıllar boyum oldukça kısa ve hemen en uzun boylu kızların arkasında oturuyorum. Adı Kerim olan ama Cüneyt Arkın özentisinden dolayı onu taklit eden, saçlarını onun gibi tarayan Cüneyt Kerim dediğimiz arkadaş ta benim arkamda oturuyor.

Cüneyt Kerim kızların arkasında oturmak istiyor ve beni de devamlı rahatsız ediyordu. Bir gün derste arkadan bana vurunca, bende önümde ve arkamda bulunan sıralardan ellerimle kuvvet alarak Cüneyt Kerim’e bir vole çaktım ve iki sıra arkaya düştü. Sınıfta bir gürültü ve kargaşa, arkasından idareye şikâyet ve bütün idare sınıfa doldu. Bu arada sınıf öğretmenimiz İsmail Bey’de geldi.

Sınıfımızda birlik ve beraberlik olduğu için kimse kimseyi ele vermedi. Ama sınıf öğretmenimiz olaya kafayı taktı ve ”ben mutlaka bunu yapanları bulacağım, İsmail Hoca külyutmaz” dedi ve sınıftan çıktı gitti. Bir ders sonra İsmail Bey’in dersi var. İsmail Bey derse girmeden önce teneffüste arkadaşın biri tahtaya “İsmail Bey külyutmaz, mangal yutar” yazmıştı. Hocamız derse girip tahtayı okuyunca çıldırdı.

Lise ikinci sınıfta Psikoloji dersi var ama yeterli branş öğretmeni yeterli olmayınca Rüştü Bey diye bir avukat ücretli olarak bizim sınıfa derslere girmeye başladı. Boylu, boslu ve oldukça yakışıklı biri idi. Bizim sınıfta da Allah için çok güzel kız arkadaşlarımız vardı. Okulun en popüler sınıfı idi. Bu öğretmenimiz bizim derslere girdiği süre içinde Zeliha diye bir arkadaşımız vardı, onunla arkadaşlığı ilerletmiş ve daha sonra da onunla evlendiler.

Lise son sınıfta Fizik dersinden tek derse kalmış ve o sena ikmal imtihanları ve tek ders imtihanlarında verememiş ve bir sene boşta kalmıştım. Ertesi yıl üniversite sınavlarında İmtihanlara girmeden yaptığımız tercihler neticesinde birinci tercihime girecek puanım varken 18. Tercihim olan “Gazi Eğitim Enstitüsü- Sosyal Bilgiler Öğretmenliği” bölümünü kazanmıştım. Ama fizikten de tek dersim vardı. Fizik dersimize lakabına Cesi dediğimiz Gazi Bey geliyordu.

İmtihan gününden iki-üç gün önce sonuçlar gelmiş ve ben Üniversiteye gitmeye hak kazanmıştım. Bu kısa süre içinde fizikten beş-altı konuyu iyice çalıştım. İmtihandan bir gün öncede Gazi Hocamızı okulda ziyarete gittim ve durumu kendisine durumu anlattım ve bundan sonra fizikle bir işimin olmayacağını söyledim ve bana kolaylık yapmasını istedim. O da bana “nereleri biliyorsun” dedi ben de bildiğim yerleri sıraladım ve bana “ o kadar bilmeyle fizikten geçilir mi?” deyince sınıf geçmekten artık ümidimi kaybettim.

İmtihan günü fizikten kalanları Spor salonuna doldurdular, son sınıftan kalanları da arka sıralara aldılar. İmtihan kâğıtları dağıtıldıktan sonra, teksir edilmiş halde soruları da verdiler. Sorulara baktığımda hocamız sağ olsun 6-7 tanesini benim çalıştığım yerlerden sorarak bana kıyak yapmıştı. Bende kolayca soruları yaptım ama hocamız yanıma gelerek durumumu sordu bende şimdilik sıkıntı yok dedim. Sonra herhangi bir şey olursa diğer fizik öğretmenimiz göstererek “ona tembih ettim, sana yardımcı olacak” dedi.

Ben soruları cevapladıktan sonra, benim gibi son sınıfta fizik zedelere cevapları gösterdim ve onların da fizikten kurtulmalarına yardımcı oldum. Böylece sadece bana kıyak yapılmasını da önlemiş oldum. Herkes fizik dersinden sınıfını geçti.

Ben de okulu bitirmiş ve “Gazi Eğitim Enstitüsü ”ne kayıt yaptırmaya hak kazanmıştım. Hâlbuki o yıllarda biraz içine kapanık birisi olarak Basın Yayın Ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’na gitmek istiyordum ve birinci tercihimde bu idi. Ama nedense on sekizinci tercihime en yüksek puanlarla giren öğrencilerden birisi oldum. Bölümü de çok iyi bir derece ile bitirdim.

Benden puanları düşük olan birçok tanıdığım tercihlerinden hiç birini kazanamamış ve daha sonra ön kayıtla mühendisliklere girmişlerdi. Demek ki benim öğretmen olmam da kaderin bir cilvesi imiş.