Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Mehmet Ali AYDIN


HATIRALAR HATIRLANDIKÇA-15 GAZİLİ YILLAR-2

HATIRALAR HATIRLANDIKÇA-15 GAZİLİ YILLAR-2


Artık okula başladık yavaş yavaş derslere ısınıyoruz. Her dersi ayrı sınıflarda görüyor ve hocaların ayağına gidiyoruz. İlk zamanlar her şey normal seyrinde, birbirimizle tanışıyoruz. Bir ders beraber olduğumuz arkadaş, arkasından başka bir sınıfta derse giriyor, biz farklı sınıfta derslere giriyoruz. Aradan çok fazla bir zaman geçmedi, yeni gelen öğrencilere propaganda faaliyetleri başladı.

Ben o sıralar ideolojik saplantıları olmayan biriyim ki hala da öyleyim, sadece solun her türlüsüne karşıyım. Oda bizim ailenin geleneksel yapısından kaynaklanan bir durum. Benim yetiştiğim aile ortamı ve sülalem genelde dindar ve İslami hassasiyeti olan bir yapıya sahip. Tek parti döneminde Babam, annem, dedem ve ninelerim çok eziyet çekmiş, horlanmış, yokluğun, fakirliğin ve kıtlığın her türlüsünü görmüş ama tanıdıkları CHP’li ailelerin de bolluk içinde yüzdüğüne şahit oldukları için oldum olası “tek parti zihniyetinden” nefret etmişlerdi.

Onların yaşadıklarını belki biz yaşamadık ama hep dinledik, daha sonra da Menderes’e ve Demokrat Partililere 60 ihtilalinden sonra yapılanları çocuk olmama rağmen bire bir şahit olmam nedeniyle ve ihtilalin yapılmasında da CHP öncülük ettiği için o zihniyet benim için hep uzak durulması gereken bir zihniyet oldu.

O yıllarda da Gazi Eğitim’de sol zihniyet hakimdi. Ve onlar şimdiye kadar tabir caiz ise; “sağcı sineğin” uçmasına bile müsaade etmemişler. Ben ve benim gibi bazıları bu durumu bilmediklerinden olsa bu okulu tercih edip kayıt olmuşuz. Daha üst sınıflarda olup da sesini çıkaramayanlarında yavaş yavaş ortaya çıkmasıyla okulda artık gruplaşmalar başladı. Önceleri karşılıklı slogan atmalarla başlayan olaylar daha sonra fiziki mücadeleye dönüşmeye başladı.

Bizim okulu bilenler bilir, o zamanlar 11 bölüm var ve geniş bir alanda farklı binalarda eğitim görüyoruz. Seçmeli derslerimiz de var, o dersleri de farklı bölümlerin ders hanelerinde görüyoruz. Ben de seçmeli derslerimin iki tanesini Beden Eğitimi bölümünden aldım ve o ders saatlerinde o bölüme gidiyorum, benim gibi başkaları da var. Her gittiğimizde o bölümde okuyan öğrencileri, daha doğrusu öğretmen olacakların çoğunu ders sonunda duşa giderken kızlı erkekli anadan üryan görüyorduk. Bu bile oradaki ahlaki çöküntünün ne kadar rezalet olduğunu gösteriyordu. Utanma, arlanma ne yazık ki rafa kaldırılmıştı.

Okulda artık okulun açık olduğu günlerde olaysız gün yok. Bir tane de korkak ve beceriksiz müdürümüz var, en ufak bir olaydan sonra okulu iki gün, üç gün, dört gün tatil ediyor. Olay Pazartesi yaşanmışsa tatil dört gün, ona göre değişiyor. Olaylar başlar başlamaz okula yığınla polis geliyor, biz sağcılar ilk zamanlar kırk iki kişiyiz ama karşımızda yüzlerce militan var. Ben o zamana kadar böyle şeyler yaşamamışım, gariban Anadolu çocuğu. Ama birden kendimizi tarafların birinde ve olayların içinde bulduk.

Olaylar başlayacağı zaman biz stratejik öneme sahip havuz başını tutuyor, bölümlerin birbiri ile bağlantısını kesiyoruz. Karşılıklı tehditler, arada saldırılar, sonra polis müdahalesi ve okul boşaltılıyor. Biz de her defasında direniyor ve okulun önce solculardan boşaltılmasını istiyor ve de sağlıyorduk. Tabi ki bu solcuların işine gelmiyor, bu defa da polise “Katil Polis”. Faşist Polis” diye bağırarak slogan atıyorlar, bu da bizim işimize geliyor ve polis biraz da bize daha kibar davranıyordu. Tüm bunlar olurken olayların başlayacağını anlayan tarafsız olduklarını ileri süren gruplar hemen okulu terk ediyorlardı.

Bir süre sonra artık sol görüşlü öğrencileri hakimiyetlerini kaybedince okulu terk ettiler ve o öğretim yılı bir daha okula uğramadılar. Tüm bunlar olurken o zamanlar telefon bir şey yok, ailem gelen gidenler ya da mektupla haberleşiyoruz ve devamlı bana “Aman ha oğlum, olaylara sakın karışma” diye tembihlerde bulunuyorlar.

O yılın ikinci dönemi yurt hayatı bizim için zor gelmeye başladı, yurtlara saldırılar oluyor, her gece kurşunlar konuşuyor, Yurtların bulunduğu sokakta can emniyeti yok. Biz Keşaplı olan Kazım ve Selahattin’le eve çıkmaya karar veriyoruz ve Yenimahalle 5. Durak Oğuzlar Sokak’ta 81/A nolu zemin katı tutuyoruz. Evin üç odası var, tuvalet ve banyo berbat ama bizi idare der diyoruz ve birer odaya aldığımız bizi idare edecek kadar ufak tefek eşya ile göçü atıyoruz.

O zamanlar Yenimahalle’de bizim için tekin bir yer değil, hele 5. Durak ve çevresi hiç değil. Biz, burada okul bitinceye kadar birkaç defa evimiz kurşunlansa da kalmayı başardık. Aynı sokakta bizim gibi Ülkücü olan birkaç tane daha ev olduğu için bizi çok fazla rahatsız edemediler. Biz de her zaman tedbiri elden bırakmadık.

Çok fazla uzatmadan kalanları bir başka yazının konusu edeceğiz diyerek konuyu burada noktalayalım.