Bugün, 18 Nisan 2024 Perşembe

Mehmet Ali AYDIN


HATIRALAR HATIRLANDIKÇA-17

ELVEDA ANKARA


Üç yıl boyunca acı, tatlı hatıralar yaşadığımız Ankara’da artık sona doğru yaklaşıyoruz. Yıl 1977 olmuş, bizde artık son sınıfın ikinci dönemindeyiz. Yaza bir aksilik olmazsa okul bitecek. O kadar karışık, anarşi, terör ve buhranlı günlerde ben yine de geriden hiç ders bırakmadan artık son döneme gelmiştim. Bizim gibi gariban Anadolu çocuklarının zaten okumaktan başka şansımızda yoktu.

Ben altı çocuklu bir ailenin en büyük çocuğuyum, rahmetli babacığım zar zor ailemizi geçindirmeye çalışan bir insan, annem ev hanımı. Yani okumasam babama zar zor yetişen bağ bahçeden payıma düşenle geçineceğim ya da bilek gücü ile çalışmak zorunda kalacağım. O nedenle tek seçenek okumak kalıyor. Lise de tembelliğin şahını yapan ben iş üniversiteye gelince pabucun pahalı olduğunu anlamakta zorlanmadım.

O yıllarda doğalgaz olmadığı için Ankara’da ısınma işi kömürle sağlanıyordu. Hava kirliliği neredeyse insanı zehirleyecek düzeye erişiyordu. Sabah giydiğiniz beyaz gömleğiniz akşama renk değiştiriyordu. Şehir bozkırın ortasında bir gecekondu şehriydi. Şimdi şehrin en önemli merkezlerinden biri olan Çukurambar’da geniş buğday tarlaları ve nadasa bırakılan geniş alanlar vardı. Biz oralarda hafta sonları futbol oynardık. Şimdi benim top oynadığım yerlerde çok katlı gökdelenler yükseliyor.

Yenimahalle ile Keçiören arasında geniş çayırlar vardı artık oralarda çayırlar yok. Yerini betona terk etmiş. Hafta sonları ve bazen de müsait olduğum günlerde Yenimahalle’ye bağlı Yahyalar Köyü vardı. Köyün girişinde bir çeşme ve hemen yanı başında bir söğüt ağacı vardı. Yanıma radyomu, ders kitaplarımı alır, söğüt ağacının dibinde çeşme başında tek başıma ders çalışırdım. O günler ne güzel günlerdi.

Nihayet ders kesimi ve sonrasında bitirme sınavları dönemi geldi. Sınavlara girmeye başladık ve hepsinden de yüksek notlar alarak okulu bitirdik. Artık bir öğretmen adayıyız. O karışık dönemde okulu derece ile bitirmek çok da kolay olmasa gerek ama zoru başardık.

Sınavları bitirince atanmak için gerekli evrakları hazırlamaya başladık. Yine tam teşekküllü hastaneden “Yurdun her yerinde görev yapabilir” raporu almamız gerekiyordu, “Dışkapı Hastanesinden” bir haftalık uğraş sonunda heyet raporunu aldık, diğer evrakları da tamamladık. Tesadüfe bakın ki yıllar sonra bu yılın başında son numaramız olan kızıma da aynı hastaneden aynı raporu bu defa iki günde aldık.

Evrakları tamamladık, mezuniyet belgemizi aldık ve Millî Eğitim Bakanlığı’na başvurumuzu yaptık ve üç il seçme hakkımızı da kullandık ve ilk tercihim tabii güzellikleri ile meşhur ilimiz Bolu idi. Artık bekleme modundayız, atanmamızı bekliyoruz. Atanmalar şimdi olduğu gibi yapılmıyor, ilan falan yok, yılda bir defa atanma yapılıyor o da yaz tatilinde. Atanmalarda öncelik devlet bursu ile okuyup mecburi hizmeti olanlarda, daha sonra bizlere yani burssuz okuyanlara atanma sırası geliyor.

Artık Ankara’da kalmama gerek yoktu. Evi boşaltıp eşyalarımı bir arkadaşa bıraktım ve memlekete döndüm. Aradan epey zaman geçti okullar açıldı ama bizim durumla ilgili ses seda yok. Bende sabırsızlanıyorum, acaba ne oldu diye. 1977 Eylül ayının ortaları, birlikte okuyup mezun olduğum arkadaşın biri ile tesadüfen karşılaştım. Durumunun ne olduğunu sorduğumda; atandığını ve göreve de başladığını söyleyince bende bu defa harekete geçerek durumumu öğrenmek için Ankara’ya gidip bakanlıktan durumumu öğrendim. Atamamız temmuz ayında yapılmış ama bu gün ki gibi iletişim olmayınca bizimde durumdan haberimiz olmamış.

Hatta nerdeyse göreve başlamadığım için kararnamemin iptali bile söz konusuymuş, bana hemen gidip göreve başlamamı söylediler, kararnamenin bir suretini de verdiler. Bolu ili Seben ilçesi Seben Lisesi’ne Sosyal Bilgiler öğretmeni olarak atanmışım. Hemen o gün hareket ederek Bolu’ya oradan da Seben minibüslerine binerek Seben’e hareket ettim.

Seben ile Bolu arasında yer alan Aladağlar, doğal güzellik olarak son derece muhteşem manzaralar arz ediyor insana. Bolu ile Seben’i sanki bu dağ silsilesi iki ayırıyor, Bolu’da Karadeniz bölgesi özellikleri varken Seben’de sanki İç Anadolu Bölgesi özelliği var. Ama Seben son derece şirin ve güzel bir Anadolu kasabası. Okul da bir avlunun etrafında dört binadan oluşuyor. Ana bina iki katlı burada idare odaları ve sekiz sınıf var, karşısında hem Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’nün hem de iki tane sınıfın bulunduğu tek katlı bir bina var. Avlunun bir köşesinde de İş Atölyesi ve laboratuvar olarak kullanılan iki katlı bir bina ve ana bina ile İş Atölyesi arasında iki katlı bir lojman var.

Okul şehir merkezinde değil de Bolu’dan gelirken girişe yakın bir yerde kurulmuş küçük şirin bir okul. Okula geldim, evraklarımla birlikte göreve başlamak için geldiğim de aylardan Ekim ve ayın 5. Günü olmuştu. Kararnamem okula geldiği için beni de gelmemi bekliyorlarmış. Göreve başlamam ayrı bir hikâye olduğu için onu bir başka yazıya bırakıyorum. Devamında görüşmek üzere.