Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Mehmet Ali AYDIN


HATIRALAR HATIRLANDIKÇA-23

HAYAT SÜPRİZLERLE DOLU


Öğretmenlikten ümidimi kesmiş artık yeni okuluma ağırlık vermiştim. Ankara-Balgat’ta oturan bir akrabamızın yanında kalıyor ve okula devam ediyordum. Etliye sütlüye karışmadan derslere giriyordum. Arada Seben’li bir avukat olan ve Ulus’ta Bent Deresine inen caddeye yakın bir yerde yazı hanesi olan Mehmet Çelik’in yanına uğruyor onunla muhabbet ediyordum. Aynı zamanda onun yanına gelen Sebenlilerle de görüşüyor en yeni havadisleri alıyordum.

Avukat Beyin maddi ve manevi anlamda çok iyiliklerini gördüm. Allah razı olsun, mekânı cennet olsun. Zaman zaman maddi anlamda sıkışınca kendisinden küçük miktarlarda da olsa borç alırdım ama ödemek isteyince de kesinlikle almazdı. Halbuki beni o kadar da iyi tanımıyordu ama Seben’den gelenlerden durumu öğrenince sanıyorum yapılan haksızlıklara o da tahammül edememişti.

Günler böyle geçerken Ecevit hükümeti de beceriksizlikler yüzünden meteliğe muhtaç etmişti. Maaşlar bile zamanında ödenemez hale gelmişti. Bu arada TBMM’de boşalan beş milletvekilliği için 14 Ekim 1979 tarihinde ara seçimler yapılmış ve bu seçimleri Adalet Partisi 5-0 kazanmıştı. Üstelik Ecevit kalesi sayılan Edirne, Muğla ve Aydın’da hezimete uğramıştı. Seçimleri hezimetle kaybeden Ecevit, kamuoyu baskısı, muhalefetin direnişi ve beceriksizliği nedeniyle 12 Kasım 1979’da istifa etmek zorunda kaldı.

Zaten önceden hazırlıklı olan Süleyman Demirel Milliyetçi Hareket Partisi ve Milli Selamet Partisinin dışardan desteği ile azınlık hükümeti kurdu. Ve güvenoyu aldı. Artık sıra Ecevit ve yandaşlarının bozduklarını düzeltme zamanı idi. Demirel hükümeti kurup güven oyu alınca Ecevit’in sürdüğü memurlara hem görevini hem de itibarını iade etmeye başladı. Bu arada Seben Lisesinden sürülen Sıtkı Bey ile İsmail Bey Bolu’ya Milli Eğitim Müdür Yardımcısı olarak atandılar.

Seben’den gelen bir grup arkadaş beni bulup, her şeyin ayarlandığını ve bakanlığa dilekçe vermemi ve tekrar Seben’e dönmemi söylediler. Onlarla beraber Ortaöğretim Genel Müdürüne gittik, görüştük ve dilekçemi hemen vermemi ve tayinimin yapılacağını belirtti. Ben artık öğretmenlik yapmayı pek düşünmüyor, okulu bitirmeyi istiyordum. Hatta olaylar nedeniyle rahmetli Babam bana: “Canını sıkma oğlum, bu zamana kadar seni devlet bakmadı. Ben baktım, gerekirse elimde avucumda ne varsa satar yine bakarım” demiş ve bana moral vermişti. Ben ise bu yaşta baba parası yemek istemiyordum. Zaten babamın durumu çok iyi değildi ayrıca benden başka beş kardeşim daha vardı.

Dilekçemi verdim ve artık tayin bekliyorum. Bekle Allah bekle bir türlü bizim tayin çıkmıyor. Aradan bir buçuk ay geçti aralık ayının son günlerine yaklaşıyoruz hala bir ses yok. Balgat’ta genelde gençlerin devam ettiği bir kahvehane de tanıdıklar vasıtası ile Âdem Çangal adında bakanlıkta çalışan bir delikanlı ile tanışıp, durumumu anlattım. Bana çalıştığı kat ve odanın numarasını verdi ve yarın yanına gelmemi söyledi. Ertesi gün yanına gittim, hemen atamaların yapıldığı komisyon odasına girdi ve benim dilekçemi buldu. Dilekçem bütün dilekçelerin altına konmuş üzerine kırmızı kalemle belgelerin eksik olduğu yazılmış ve öylece kalmış.

Âdem kardeşim eksik belgeleri bir kâğıda yazarak en kısa zamanda tamamlayıp getirmemi istedi. İstenilen belgeler; savcılıktan iyi hal kâğıdı, Verem Savaş Derneğinden röntgen filmi ve raporu, sağlık ocağından rapor. Siyasala kaydolurken iyi hal kağıdından iki nüsha almıştım ve henüz altı ayı dolmamıştı, onu hallettim. Raporu da üç gün içinde aldım ve Adem’e verdim, o da evraklarımı dilekçeme ilave etti ve komisyona verdi. O zaman komisyonlar Cuma günleri toplanır ve mevcut dosyaları görüşür ve gerekeni yapardı.

Bizim dosyada o hafta görüşülecek dosyalar içinde idi ve bir günde benim için üç defa kararname yenilendi. İlk iki kararname yanlış maddelerden çıkarılmıştı ve sonunda doğru maddeden doğru kararnamem çıktı ve kararnamemi aldım ve doğru Bolu’ya. O zamanlar öğretmenler nokta tayin yapılmaz, il emrine verilir ilde dağıtım yapılırdı. 30 Aralık 1979 günü Bolu’ya geldim, kararnamemi elden Valiliğe, oradan da Milli Eğitim Müdürlüğüne havale ettirdim. Milli Eğitim Müdürlüğündeki arkadaşlar bana: “Bolu’da hangi okulu istersen verelim, hatta seni bir okula müdür yapalım, burada kal.” Dediler.

Ben de Seben’e gideceğimi, orada kan döktüm, onu temizlemem gerektiğini söyledim. Bana yapanlara yapacaklarım var, kısa sürede olsa oraya gideceğimi belirttim. Onlarda hemen Seben’e kararnamemi yazdılar. O akşam Bolu’da kaldım ertesi sabah Seben’e hareket ettim. 31 Aralık mesai yanlış hatırlamıyorsan yarım gündü. Kaymakamlıkta minibüsten indim, kaymakamlığa çıktım, kaymakamın makamına girdim, beni sürdürenlerden biri karşımda duruyordu.

Beni görünce ezildi, büzüldü ve utanmadan: Başınıza gelenlere çok üzüldüm” dedi. Ben de belli oluyor zaten dedim. Bir haksızlığa uğradım şimdi onu yapanlarla hesaplaşmam lazım dedim. Kararnamemi okula havale etti. Okulun kapısından içeri girdim ve hemen koridorda Müdür Mehmet Bey’le karşılaştım, bana hoş geldin diyerek elini uzatınca ben de eline kararnameyi tutuşturdum. Bir kararnameye baktı, bir bana baktı yüzü şekilden şekile girdi. Artık hesap görme zamanı gelmişti.