Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Mehmet Ali AYDIN


HATIRALAR HATIRLANDIKÇA-32

SEBEN’DEN KALANLAR-3


Hani şair demiş ya: “Artık demir almak günü gelmişse limandan. Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.” Bende yavaş, yavaş Seben’den kalanlara elveda demeye başlasam iyi olur. Birkaç hatırama değinerek yeni hatıralara yelken açmaya başlasam iyi olacak.

Seben’de unutulmazlar arasında Fuat Hocamın annesi Hatice teyzemi anmasam olmaz. Allah rahmet eylesin kendisi çok kısa bir süre önce aramızdan ayrılarak rahmeti rahmana kavuştu. Mekânı cennet olsun. Seben’de kendi evim gibi gittiğim nadir evlerden biri de Hatice teyzemin evi idi. Sağ olsun, kendisi de her fırsatta beni çok sevdiğini dile getirirdi. Hatta bana:” Hoca seni biz çok sevdik, yarın, öbür gün buradan gider de bizi unutursun. Bu nedenle senin bizi unutmaman için seni burada baş göz etmemiz lazım ki, bir tarafın buralı olsun ve bizi unutmazsın” derdi.

Dediğini de az daha gerçekleştiriyordu. Onun ısrarlı girişimleri ile hiç taraftar olmasam da bir nişanlılık olayı yaşamıştım. Fakat ayrı dünyaların insanı olmamız nedeniyle daha işin başında “düğmeyi yanlış iliklemiş” sonu da haliyle en kısa zamanda ayrılıkla bitmişti. Böylece Hatice teyzemin hayalleri de son bulmuştu. Hatice teyzemin bana yaptıkları belki de bir annenin evladına yaptıkları ile aynı idi. Bir kez daha rahmet diliyorum.

Seben’de unutulmaz arkadaşlıklarım oldu, çok kaliteli ve değerli insanlarla tanıştım, hala da çoğu ile çeşitli mecralarda iletişimim devam ediyor. Hepsi birbirinden değerliler. Ama ikisini ayrıca burada zikretmezsem bunca yazıyı boşuna yazmışım gibi addederim. İkisi de ben Seben’de göreve başladığımda henüz öğrenci idiler. Sonra ikisi de meslektaşım oldu ve eğitim ordusunun seçkin neferlerinden oldular. Bunlarla Seben’de iken ayrılmaz üçlü gibiydik. Fuat Bayramoğlu ve Muhittin Özçelik (Not: İsimler alfabetik sıraya göredir. Yanlış anlamalar olmasın) Hala da görüşmek istediğimde öncelikle bu iki isim aklıma gelir. Birlikte sayfalara sığmayacak anılarımız var. İkisinin de evlerine teklifsiz gidebildiğim insanlardı.

Okulda çarşamba günleri öğleden sonra 2 saat rehberlik, bir saat te eğitsel kol saatleri olurdu. Bu derslerde şartlar müsait olduğu zamanlarda sınıf öğretmeni olduğum sınıflarla güzel havalarda yakın mesaide bulunan piknik alanlarına gider, burada öğrencilerin evlerinde hazırlayıp getirdikleri pasta, börek ve benzeri yiyecek ve içeceklerle birlikte bir güzel ziyafet çeker, oyunlar oynar ve eğlenceler düzenlerdik ve aralarındaki kardeşlik, arkadaşlık, dayanışma ve dostluğu pekiştirirdik. Ayrıca aralarındaki bağın da kuvvetlenmesine ve birlikte hareket etme alışkanlığı kazanmasına yardımcı olurdu.

Coğrafya derslerine ve Turizm derslerine girdiğim için genelde “Gezi ve İncele Kolunu” alırdım. Muntazam olarak her ay güzel bir duvar gazetesi çıkarır, yurdumuzun güzel köşelerini tanıtır ve buradan öğrencilere hediyeli bulmaca ve sorular yöneltir, bilenlere çeşitli hediyeler verirdim. Yine ihtilalden sonra, kolun öğrencilerine bir gezi düzenleme sözü verdim ve her kes her hafta derse gelirken bir lira getirsin ve kol başkanına versin ve sene sonunda biriken paralarla bir gezi yaparız dedim. Yıl sonu geldiğinde biriken paraların üzerini de ben tamamlayarak, o yıllarda yeni açılan Kartalkaya kayak tesislerini ziyaret etmeye karar verdik. Resmi işlemleri tamamlayıp olur aldıktan sonra ziyareti gerçekleştirdik.

Seben o yıllarda genelde siyasi düşüncesi ne olursa olsun muhafazakâr bir yapıya sahipti ve anne ve babalar özellikle kız çocuklarının böyle gezilere gitmesine çok sıcak bakmazlardı. Gezi gündeme gelince, aileler çocuklarına: “Sizi geziye kim götürüyor, hangi öğretmenle nasıl gideceksiniz” gibi sorular soruyorlar pek tabii olarak. Çocuklarda “Mehmet Ali Aydın hocamızla gideceğiz” deyince; anne ve babalar da. “Tamam o zaman problem yok, gidebilirsiniz” dediklerini öğrencilerim bana iletince onların bu güven ve itimadından dolayı çok mutlu olmuştum.

Evlenme işi her gündeme geldikçe, ötele yolunu seçiyordum, ne de olsa sütten ağzım yanmıştı ve yoğurdu üfleyerek yiyordum. Gençliğimizde oldukça haşarı bir delikanlılık dönemi yaşadık, hayatımız hem macera olunca, başımızdan da epey gönül olayları geçmişti. Fakat artık yaş da kemale ermeye başlamıştı ve evlenme zamanı da geliyordu.

Nihayet, rahmetli annemin ısrarlı çabaları nedeniyle, görmesem de tanımasam da bana bir kısmet buldular ve bende benden hiç beklenmeyen bir davranışla, hiç görmediğim biri ile evlenmeye evet dedim ve 1982 yılı yazında aileler arasında nişan, nikah ve resmi işlemlerden sonra evlenmiş olduk. Hayat arkadaşım, hafız, Kur’an Kursu Öğretmeni idi. Önce eş durumundan eşimi Seben’e almak istesem de Seben’de henüz stajyerliği kalkmamış bir öğretmenin olması nedeniyle bu mümkün olmadı. Bu defa ben eş durumunda Giresun- Alucra’ya tayin istedim ve 1983 yılı yazında Alucra İmam-Hatip Lisesi’ne tayinim çıktı ve böylece acı, tatlı anılarla dolu olan altı yıllık Seben maceramızın da sonuna gelmiş oldu.

Artık ver elini Alucra. Bakalım bizi yeni yerde neler bekliyor.

06 MAYIS 2021

Mehmet Ali AYDIN