Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Mehmet Ali AYDIN


HATIRALAR HATIRLANDIKÇA-33

SEBEN’DEN KALANLAR-4


Artık Seben maceramızın sonuna gelelim. İlkler unutulmadığı için Seben’le ilgili heybede epey birikinti oluşmuş, tamam bitti derken aklıma yeni yeni şeyler geliyor ve bunlarda kayıtlara geçsin istiyor insan. Çünkü hepsinin bir yaşanmışlığı ve hatırlanması gerekliliği var gibi.

Bizim dönemimiz ülkenin en karışık dönemlerinden biriydi. Liseler ve Üniversiteler neredeyse anarşi üssü gibiydi. Okula kim hakimse diğer grubun o okulda okuma hakkı yok gibiydi. Bizim okuduğumuz dönemde, okuldan ayrılan ve terk edenlere “Güneş Motel” olayı sonunda hükümet kuran Ecevit, okuma hakkı tanıdı ve bunların çoğu kırk beş (rakamla 45) günde Eğitim Enstitülerini bitirip öğretmen oldular. Kimisi mühendis, kimisi başka alanlarda okullarını bitirerek hayata atıldılar.

Düşünsenize adam kırk beş günde öğretmen oluyor, lisenin birine atanıyor ve öğrenci yetiştiriyor. Kırk beş günde sebze yetişmiyor ama bizde öğretmen olunabiliyor. İşte öyle kırk beş günlüklerden Salih adında biri Seben Lisesine Matematik öğretmeni olarak atanmıştı. Bende müdür yardımcısı olarak ona ders verirken bu durumunu dikkate almış ona göre vermiştim. Aradan çok zaman geçmeden lise ikinci sınıf edebiyat şubesinden birkaç öğrenci gelerek bana: “Hocam size bir şey söyleyeceğiz ama bizde kızmayacaksınız”, dediler. Tamam olur söyleyin dedim.

Öğrenciler: “Hocam bizim matematik öğretmenimiz bir tuhaf, tahtaya bir konu yazıyor ama başka bir konu anlatıyor, onu da yanlış anlatıyor. Mesela tahtaya “Fonksiyonlar” yazıyor ama “Logaritmayı” anlatıyor onu da yanlış anlatıyor” dediler. Ben de tamam çocuklar siz şimdi gidin ben gerekeni yapacağım dedim. Daha sonra öğretmeni çağırıp durumu kendisine anlattım ve kendisini yetiştirmesini, okulumuzda tecrübeli matematik öğretmenlerinin bulunduğunu ve onlardan yardım almasını ve bu konuda kendisine yardımcı olacağımı söyledim. Öğretmenimiz ne dese iyi: “Hocam bana matematik değil de, Resim, Müzik ve Beden Eğitimi dersleri verseniz olmaz mı?”. Bende bunların olabileceğini ama öncelikle maaş karşılığı olarak matematik derslerine girmek zorunluluğu olduğunu anlattım.

Allah’tan arkadaşımız kısa sürede nişanlanıp evlen ve eş durumundan memleketi Adapazarı’na tayin oldu, biz ve okulumuz kurtuldu ama, bir başka okul ve başka öğrencilerin başı yandı ve bu ve benzeri binlerce örnek yaşandı ve eğitim bu olaydan çok kötü yara aldı.

Yine okulumuza 80 ihtilali öncesi bir de müzik öğretmeni atandı. Hal, hareket ve tavırları ile öğretmenden ziyade bir militan görüntüsü veriyor ve okulda çoğunu huzursuz ediyordu. Hademeler odasında oturuyor, orada saz çalıp türkü söylüyor ve “Bariton” bir sese sahip olduğu içinde dinlerken rahatsız ediyordu. Çoğunlukla da ö dönemin komünist ozanlarının parçalarını çalıp söylüyordu. Bir gün hademelerden biri gelip “Hocam biz bundan rahatsızlık duyuyoruz, bunun öğretmenler odası yok mu, gitsin orada oturup çalıp söylesin” dedi. Ben de kendisini bu konuda ikaz; öğretmene yakışır bir tavır sergilemesini söyledim. Yoksa sonunda kendisi ile “Papaz” olacağımı kesin bir dille ikaz ettim.

Bir süre geçtikten sonra lise sınıflarından birinde derste öğrencilerle “kadın, erkek eşitliği üzerine” bir tartışma başlıyor, müzik dersiyle bunun ne alakası varsa. Kız öğrenciler kadınların, erkek öğrenciler de erkeklerin üstün olduğunu tartışırken, bizimkisi araya girerek konuya noktayı koyuyor ama rezalet bir şekilde. Biz de: “Kadın iki yerde kullanılır; bir mutfakta iki y….ta”. Sınıfta değil hiçbir yerde böyle adi bir cümle kurulamaz. Teneffüste sınıfın kız öğrencileri ağlayarak odama geldiler ve durumu olduğu gibi anlattılar. Bende sınıfın bütün öğrencilerini çağırıp olayın doğruluğunu teyit edince, velileri okula çağırıp, durumu onlara da anlattım ve şikayetçi olmalarını ve dilekçe yazarak okula başvurmalarını istedim.

Veliler kısa sürede şikâyet dilekçelerini bana ulaştırdılar, bende bir üst yazı ile >Bolu Milli Eğitim Müdürlüğüne gönderdim. Derhal müfettiş görevlendirildi, soruşturma, ifade ve savunmalar alındıktan sonra soruşturma kısa sürede tamamlandı ve öğretmen görevden alındı, soruşturmanın selameti açısından açığa alındı ve sonra bizden gitti. Sonrası ne oldu bilemiyorum.

Nihayet daha önce de belirttiğim gibi 83 yılı yazında eş durumundan tayinim Alucra İmam-Hatip Lisesine çıktı. Bende götürebileceğim eşyalarımı paketledim, tayin emrini tebellüğ ettim ve memlekete gelerek eşyalarımı almak için komşumuz Gülom Ahmet (Ahmet Yiğit) abiyle konuşarak eşyaları almak için bir gün kararlaştırdık ve Seben’e hareket ettik. Bu yolculukta bize Gülom Ali (Ahmet abinin kardeşi) ABİ, Halam oğlu Şerafettin Aksoy ve Cemilin Mehmet eşlik ettiler. Yolculuğumuz oldukça maceralı geçti. Gerede yakınlarında arabamızın vites kolu çıktı. Tosya derelerinde balık avlayıp yedik. Seben’e varınca Celtikdere’ye balık avlamaya gitsek de sivrisinek taarruzu nedeniyle geri döndük.

Eşyalarımızı arabamıza yükledik ve gece dönüş yolculuğumuz başladı. Taşlıyayla’da gece far ışığına yakalanan tavşanı yakalamak için arabadan inen Ali Abi tavşanı yakalayamadığı gibi kan ter içinde geri dönmek zorunda kaldı. Nihayet ertesi gün sabah saatlerinde yolculuğumuzu sağ salim tamamladık ve böylece bizim Seben maceramız da sona ermiş oldu.

Artık yeni yeni maceralara yelken açma vakti gelmiş ver elini Alucra de dedik.

16 MAYIS 2021

Mehmet Ali AYDIN