Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Mehmet Ali AYDIN


HATIRALAR HATIRLANDIKÇA-36

SERÜVEN BAŞLIYOR


Artık Alucralıyız. İmtihan dönemi bitti, biz de düğünümüzü yaptık. Eşyalarımızı yerleştirdik ve izinlerimiz bitince, eşim Kur’an Kursundaki görevine, bende okuldaki görevime başladım. Bir yandan derslere giriyor, bir yandan da öğretmenleri ve öğrencileri tanımaya çalışıyorum. Okulda normal liselerdeki gibi kız öğrenci yok, tamamı erkek öğrenci. Öğrenciler üzerinde meslek dersleri öğretmenlerinin kesin bir hakimiyeti var. Meslek dersleri öğretmenleri ile diğer öğretmenler arasında da samimi bir diyalog ortamı yok.

Hatta bazı meslek dersleri öğretmenleri kendi değerlendirmeleri doğrultusunda neredeyse Müslüman olarak görmüyorlar desem abartı sayılmaz. Bunu da matematik öğretmeni Hüseyin hoca en iyi yaşayanlardan biri, zaman zaman karşılaştıklarını anlatırdı ama inanılacak gibi değildi. Okula alışıp, çevreyi tanıdıkça varlığımı fark ettirmeye başladım. Aktif biri olmam nedeniyle öğrenciler arasında yavaş yavaş varlığımı hissettirmeye ve onlarla sağlıklı bir iletişim kurmaya başladım.

Özellikle yatılı öğrencilerin hayatı okul ile pansiyon arasına sıkışmış ve onların başka işlerle uğraşmalarına pek imkân verilmiyordu. Kısa süre içerisinde onları spora özellikle futbola irtibatını sağlayıp, okulun yakınlarında bulunan geniş nadasa bırakılmış tarlalarda maçlar düzenlemeye başladım ve böylece büyük çoğunluğu kimi seyirci, kimi oyuncu olarak sahaya çekmeyi başardım. Monoton hayatlarına biraz farklılık gelmiş oldu.

Bu bazı arkadaşlarımızın çok hoşuna gitmedi, öğrenci üzerindeki kontrol ve otoriteyi yavaş yavaş kaybettiklerini anladılar. İlk önce sahaya diktiğimiz kale direkleri kesildi, yeniden diktik yine kesildi ve yeniden diktik ve öğretmenler odasında kale direklerini yeniden diktiğimi ve bir daha kesilirse yapanları bildiğimi ve gerekeni yapacağımı belirttim ve bir daha direklere dokunan olmadı. Zamanla futbol ailemiz genişledi, kahvehanelerde vakit öldüren gençlerde aramıza katıldı, yaşlılar da seyir için gelmeye başladı. Öğretmen arkadaşların bir kısmı da bizimle beraber hareket edince karşı tarafın yapacak bir şeyi kalmadı.

Okul Müdürümüz Mehmet Yaylı’nın da bu konuda hakkını yememem lazım, zaten meslek dersleri öğretmenlerinin çoğundan ağzı yandığı için özellikle beni hemen her konuda desteklediler. Kısa sürede komşularımızla da iyi ilişkiler kurduk ver kaynaşmayı başardık. Uzun kış gecelerinde komşu ziyaret ve oturmaları gerçekleşmeye başladı. Karşı komşumuz itfaiye binasında oturan ve itfaiyede çalışan Yeşil Ahmet’i ve eşi Filiz hanımı da unutmamamız gerekir. Çok yakın zamanda kaybettiğimiz Ahmet kardeşime de Allah’tan rahmet, eşine de sabırlar diliyorum. Kısa sürede Alucra’da çok iyi komşular ve dostlar edindik.

Bu arada Hüseyin hocayı da unutmamak gerekir. Siyasetle fazla işi olmayan, öğrencileri için çırpınan ve çok zor olmasına rağmen imam-hatip öğrencilerine matematik öğretmek için çırpınan biri. İmam-Hatiplerde genelde meslek dersleri birinci sırada olduğu için diğer dersler hep ikinci planda kalır. Bu nedenle bizim işimiz zordur. Bir de o dönem şartlar bugün ki gibi değil. İmam-Hatip okullarına genelde köy çocukları ve diğer okullara gidemeyip gelen öğrenciler çoğunluktadır.

Hüseyin hocam aynı zamanda okulun Beden Eğitimi öğretmeni ve bando eğitmenidir de. Bir kusuru vardır biraz sola meyillidir. O nedenle kendini sağ kesime bir türlü kabullendirememiş, ben geldikten sonra benimle arkadaşlık etmeye başlayınca bu defa da sol kesimdeki arkadaşları Hüseyin hocayı defterden sildiler. Hüseyin hoca garibim “iki cami arasında beynamaz” misali iki arada bir derede kaldı.

Aradan yıllar geçmesine rağmen halen dostluğumuzun devam ettiği birkaç arkadaşımdan biri olarak kaldı. İkimiz son sınıftan birkaç tane öğrenciye boş zamanlarımızda ve akşamları o henüz o sırada bekar olduğu için onun evinde o matematik ve fen, ben de sosyal bilimlerden üniversiteye hazırlık dersleri verdik. Onlardan biri olan Rüştü Dövenci, üniversite sınavlarında hukuk fakültesini kazanmıştı. Bugün halen İstanbul’da avukatlığına devam eden çok sevdiğim öğrencilerimden biridir. O dönemdeki öğrencilerimizin neredeyse tamamı boşta kalmayarak çeşitli görevlere atanmış, halen bir kısmı çalıştığı gibi, bazıları da bizimle birlikte emekliler kervanına katıldılar.

Kısa süre içerisinde okulda varlığımı hissettirmiş, bizim ikinci sınıf öğretmen olmadığımızı kabul ettirmiştim. Öğrencilerin bile bize bakışları ve davranışları değişmiş, okula yeni bir hava gelmişti. Allah’a şükür, eşim hafız ve Kur’an Kursu Öğretmeni, ben elimden geldiği kadar dinini yaşamaya çalışan aynı zamanda sosyal, kültürel ve sportif yönü olan biri idim. Bu da çoğuna göre fark yaratıyordu. Ayrıca uzun yıllar gittiğim yerlerde amatör takımlarda futbol oynamıştım. Voleybol, masa tenisi ve atletizmle de ilgim vardı.

Okula yeni gelen öğretmenlerle hemen diyalog kuruyoruz, ona yalnızlığını hissettirmiyoruz. İdarenin verdiği harici görevleri de en güzel şekilde yapınca kısa sürede kısır döngüyü kırdık. Kış mevsiminde okulun önündeki düzlükte zeminin karla ve buzla kaplı olduğu saha oynadığımız yarı kayak şeklindeki futbolu da unutmak mümkün değildi. Artık hem Alucra’ya hem de okula alışmıştım. Alucra o yıllarda mahrumiyet bölgesi idi. Biz o mahkumiyetin içinde kendimize güzel bir ortam oluşturmak ve yeni bir dünya kurmak için elimizden geleni yapıyorduk ve yapacaktık.

14 TEMMUZ 2021

Mehmet Ali AYDIN