Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Mehmet Ali AYDIN


HATIRALAR HATIRLANDIKÇA-39

ALEMİ NİCE BİLİRSİN


Artık yol hikayelerinden okula dönme vakti geldi sanırım. Daha önce normal lisede altı yıl çalışmışım ama farklı bir program uygulayan imam-hatip okuluna gelince her şeyin farklı olduğunu gördüm. Burada yoğunluk meslek derslerinde ve bizim derslerimiz olsa olur, olmasa da olur formatında. Bana düşen bizim derslerimizin de hayatta işe yarayacağını ve önemli olduğunu öğrencilerime kavratmak ve bizim derslerin de önemli olduğunu benimsetmek.

Kısa süre içinde kendimi kabul ettirmeyi başardım. Hatta öğrencilerimden birisi hatıralara yaptığı yorumda çok güzel bir konuyu gündeme getirmiş ve “hocam siz bize ilk defa sopasız da öğretmen olunabileceğini gösterdiniz”. Bir başka öğrencim ise “hocam yediği dayaklar yüzünden bir sürü (onun deyimiyle 100lerce) arkadaşımız okulu terk etti. Sevgi, saygı ve muhabbetle de eğitim öğretim yapılabileceğini göstermenin gerekli olduğu da böylece anlaşılmış oldu. Dayakla eğitim ve öğretim olmadığı ve başarı sağlanamayacağını öğrencilerimin yorumu ortaya koymuş oldu.

Okulda benden başka Bülent Bey, Muzaffer Bey ve Mürsel Bey olmak üzere üç tane daha sosyal bilgiler öğretmeni var ve onlar Alucralı ve benden yaşlı ve tecrübeliler. Uzun yıllardır da bu okulda görev yapmışlar. Dersler başladı ve orta birinci sınıfa da dersim var lise son sınıfa da. Derslerimde farklı farklı. Hele son sınıfa haftada 11 saat derse giriyorum ve onlarla da oldukça iyi bir iletişim kurdum.

Birinci dönemin sonuna doğru Aralık ayın da yeni atamalar sonunda okuluma coğrafya öğretmeni olarak Hasan Varol atanınca benim girdiğim coğrafya dersleri ona verildi. Tabi bu arada Türkçe, İngilizce ve Beden Eğitimi derslerine bile giriyorum. O dönemde yeni gelen stajyer öğretmenler bir öğretmenin nezaretine verilir ve onunla birlikte stajyerlik dosyası hazırlanır, yönetmelikler dosya haline getirilir. Hasan Hocam stajyerlik dosyasını kendi hazırlaması gerekiyor ve sayfalar dolusu bu dosyayı hazırlamak için o zaman onda ne kaynak var nede imkân. Dolaysıyla dosyayı hazırlamak da bana düştü.

Öğretmenliğe başladığım yıllarda rahmetli Hasan amcamın Almanya’dan gelirken getirip de bana hediye ettiği “Olivetti” marka bir daktilom var ve “F” klavye bir daktilo, şeritli ve genelde ben kırmızı ve siyah iki renkli.

Dikkat çekmesi gereken kısımları kırmızı ile normal kısımları da siyah ile yazıyorum. Arada rehber öğretmen olmam nedeniyle Hasan hocanın derslerine de giriyorum. Stajyerlik bir yıl devam ediyor ve bir yılın sonunda rehber öğretmeni raporu ve okul müdürünün görüşleri doğrultusunda stajyerlik kalkıyordu. Yılı dolunca Hasan hocamın stajyerliği de kalkmış oldu.

Okulumuza 1984-85 öğretim yılı başında yeni bir stajyer öğretmen daha geldi. Manisa Akhisarlı Hasan Doğan Hıdıroğlu. Branşı Beden Eğitimi olmasına ve Beden Eğitimi derslerine Hüseyin Tekten girmesine rağmen okul müdürümüz Mehmet Yaylı, bir önceki stajyerlik işlemlerimi başarılı bulmuş olacak ki onun da rehber öğretmenliğini bana verdi. Bir yıl içinde onun da stajyerlik dosyasını hazırladı ve onunda stajyerliğini kaldırmış olduk. Aynı kanun ve yönetmelikleri, bir öğretmenin yapması gerekenleri, yıllık, günlük ve haftalık planları yeniden üçer nüsha hazırlayarak stajyerlik dosyasını tamamlamış olduk. Üç nüshanın biri stajyer öğretmende, bir nüshası rehber öğretmende ve bir nüshası da okul müdüründe kalıyordu. Ve oldukça meşakkatli bir işti ve ben temiz, itinalı ve güzel olsun diye daktilo ile hazırlıyordum.

Bugün hala çoğu öğretmen arkadaşlarımla olduğu gibi onlarla da iletişimim devam ediyor. Bu arada o yıllarda öğrencim olan ve çeşitli yerlerde görev yapan öğrencilerimle hala iletişimimiz devam ediyor, onu da belirtmeliyim.

Alucra’da hafta sonları genellik arkadaşlarla beraber balığa gitmek de hobilerimizden biri idi. Havanın güzel olduğu zamanlarda ya traktörlerle ya da jeeplerle sık sık balığa giderdik. Ben genel olarak kırmızı benekli alabalık dışında dere balıklarını yemeyi sevmem ama tuttuğum balıklarla arkadaşlara ziyafet çekerdim.

Yukarda belirttiğim gibi son sınıftaki öğrencilere en fazla derse giden ben olunca onlarla ilişkilerimizde daha samimi bir ortamda bir öğretmen öğrenci ilişkisi yanında bir ağabey kardeş ilişkisi gibi olurdu. Senenin son günleri ve artık mezun olacaklar ve birçoğu çeşitli yerlerde imam, müezzin ya da din görevlisi olacaklar. Bir gün derste onlara:

“-Beş vakit namaz kılanlar yalansız ve dolansız lütfen parmağını kaldırsın.” Dedim

Üç-beş kişiden fazla parmak kalmayınca ben de biraz da şaka ile karışık:

“-Okul bitip, imtihanı kazanıp, bir köye imam hatip olarak atandığınızda hangi yüzle millete imamlık yapacaksınız. İmam demek önder demek, yol gösterici demek, onlara hangi yolu göstereceksiniz dedim ve biraz şaka ile karışık onları fırçaladım. Sonra da sizden anlaşılan o ki imam olmaz ama ezan okuma ve namaz kıldırma memuru olur.” Dedim. Fakat bugün gördüğüm kadarı ile onlar kendilerini gayet güzel yetiştirip, mesleğinin hakkını vererek din görevlisi olarak çeşitli yerlerde çalışıyorlar. Mesleğini yapmayanlarda farklı alanlarda kimisi kamuda, kimisi özel sektörde çok güzel mevkilerde çok güzel işler başarıyorlar. Yani bizim emekler ve fırçalar işe yaramış gibi gözüküyor. Hepsine sevgi, muhabbet vd selamlarımı gönderiyorum.