Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Mehmet Ali AYDIN


HATIRALAR HATIRLANDIKÇA-43

HATIRALAR HATIRLANDIKÇA-43


SİYASİLERLE ARAM HİÇ OLMADI

Uzun bir zaman hatıralarımıza ara vermek durumunda kaldık. Malum Karadeniz İlkbaharla birlikte Eylül ayı sonuna kadar “işler-güçler” meselesi. Bu dönemde bağda bahçede çalışmak gerekiyor. Yoksa “bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur” misali bağ-bahçeye bakmak gerekiyor. Artık Sonbahara geldiğimize göre kaldığımız yerden devam edelim.

Alucra’da artık iki yılımız bitmiş, üçüncü yılımıza başlıyoruz. Okulumuz Müdür Yardımcısı Mehmet Naci Bey’in tayini İstanbul’a çıkınca haliyle müdür yardımcısı kadrosu boşalmıştı. Aslında o sen Müdürmüş de değişmiş, Mehmet Bey’in tayini çıkınca yerine Mahmut Ali Bey okulumuza Müdür olarak atanmıştı. Küçük yerlerde idarecilik yapmanın birtakım zorlukları vardır, her şeyden önce dost- düşman herkesin gözü sizin üzerinizde olur. Bir de oranın yerlisi değilseniz ve yerlilerden birinin gönlünde idarecilik yatıyorsa işiniz o zaman daha da zordur.

Müdür Bey bir gün öğretmenler kurulunu topladı ve öğretmenlere durumu açıklayarak, okulumuzda boş olan müdür yardımcılığı için toplandığımızı, herkesin müdür yardımcılığıyla ilgili yazıyı okuyup, sonra da istiyorum veya istemiyorum diyerek imzalamamızı söylediler ve yazı elden ele dolaşarak öğretmenlerin imzasına açıldı. Ben de dahil ekseri arkadaşımız bu konuya olumsuz baktığı için “istemiyorum” diyerek imza attık.

Sıra okulumuzun Sosyal Bilgiler Öğretmenlerinden Mürsel Ney’e gelince o yazıyı okuyup imzalamadan hemen yanındaki arkadaşımıza verdi. Arkadaşımız kendisine imzalamadığını hatırlatınca, daha sonra imzalayacağını söyledi ve o Hariç herkes “istemiyorum” diyen imzaladı. Sonra Mürsel Hoca yazıyı aldı ve “istiyorum” diyerek imzaladı.

Okul müdürü kimsenin istememesi ve sadece onun istemesinden çok da memnun olmadı. Belli ki onunla çalışmak istemiyordu. Toplantı sona erdi ve dağıldık. Bir gün sonra Okul Müdürümüz beni evden çağırarak okula gelmemi istedi. Okula geldim, odasına girdim ve bana bir dilekçe uzattı ve Müdür Yardımcısı olmamı ve dilekçeyi imzalamamı istedi. Bende kendisine benim duyuruda “istemiyorum” diye imzamın olduğunu söylediğim de bana:

“-Yok sen istiyorum diye imza atmışsın” dedi ve duyuruyu bana uzattı. Hakikaten imzamın karşısında “istiyorum” yazıyordu. Benim “istemiyorum” ibarem dak-sil ile silinmiş ve “istiyorum” yazılmıştı. Kendisine bunun çok ahlaki olmadığını ve yapamayacağımı anlatmaya çalışsam da faydası olmadı. Mürsel Bey’le kesinlikle çalışmayacağını ve kendisine bu konuda yardımcı olmamı istedi, mecburen kabul ettim.

Benim yazım vilayete gönderildi ve olay duyulunca Mürsel Hoca küplere binmiş. Okul Müdürünü tehdit etmiş, araya hatırlı adamlar koymuş ama nafile. Bir gün yanıma gelerek bana “seninle bir görüşebilir miyiz?” dedi. Bende benimle ne görüşeceksin ki, seninle benim görüşeceğim bir konu yok dedim. Ne görüşeceğiz ki dedim. Ben meseleyi anladım ve peki buyur ne konuşacaksın dedim. Müdür yardımcılığı meselesini gündeme getirerek benden vazgeçmemi istedi. Bende kendisinin istemesi ile bundan vaz geçmeyeceğimi ve okul müdürünün kendisi ile çalışmak istemediğini ve bu yüzden benim teklifimin yapıldığını anlattım ama kime anlatıyorsun ki.

Bir de utanmadan vaz geçmem için ne kadar istediğimi sormasın mı? Bende şalter attı. Sen kimsin ki bana değer biçiyorsun dedim. Bana tekrar “herkesin bir ederi vardır, söyle de bilelim” deyince ağzıma gelen bütün güzel kelimeleri sarf ettikten sonra kendisine “olmayan beyninin benim değerimi ölçmesi mümkün değil, hele senin gibi biri bana hiç değer biçemez” diyerek yanımdan uzaklaşmasını tehditkâr şekilde söyledim.

Bizim teklif yapıldıktan sonra, bir gün Alucra’dan minibüsle Giresun’a gidiyoruz. O dönemde Anavatan Partisi iktidarda ve yavuz Köymen’de Giresun milletvekili. Yolculuk sırasında minibüste her türlü konu konuşulur, ortalama dört saate yakın bir yolculuk yapıyorsunuz ve herkes birbirini tanıyor. Çoğu zamanda böyle ortamlara siyaset daha çok konuşulur. O sırada Anavatan Partisi yardakçılarından biri iktidarın yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatıyor. Ben de oldum olası böyle yalaşlıklara fıtık olurum. Açtım ağzımı, yumdum gözümü ve iktidarın yaptığı yanlışları ve yapması gerekirken yapmadıkları bir bir sayınca bizimkinin havası söndü.

Bu arada benim onay da bir türlü gelmiyor. Aradan epey zaman geçti basit bir müdür yardımcılığı onayı neden gelmez bir türlü anlamıyoruz. Bu defa Giresun’da ki tanıdıkları arayarak durumu araştırmalarını ve bilgi vermelerini istiyorum. Nihayet beklenen haber geliyor ve benim işim olmuyormuş. Nedeni de benim o yolculuk sırasında iktidar Partisi Anavatan hakkında yaptığım olumsuz konuşma ve yorumların milletvekiline ispiyonlanması ve onunda bu işe takoz koyması imiş.

Sayın vekil bizim partinin aleyhine konuşan birinin müdür yardımcısı olması mümkün değil demiş ve bizim işe el atarak engel olmuş. Halbuki ben vekili tanımam o da beni tanımaz. Üstelik ben de o seçimlerde başka seçenek olmayınca Anavatan Partisine oy vermiş biriyim. Ne yazık ki siyasilerle ömür boyu ilişkilerimiz bu minvalde yürümüş, onlar benden, ben de onlardan hiç hazzetmemişiz. Halen aynı durum devam ediyor.

O yaz zaten üç yılımız dolunca biz de Alucra maceramızı sonlandırıp tayinimizi istedik.