Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Mehmet Ali AYDIN


HATIRALAR HATIRLANDIKÇA-9 LİSE YILLARI-2

HATIRALAR HATIRLANDIKÇA-9 LİSE YILLARI-2


Bizim lisede okuduğumuz yıllar ülkenin en karışık dönemlerinden birine rastlıyordu. Özellikle 1960 İhtilali ülkemizde sol dediğimiz kesimin oldukça güçlendiği ve bu arada da pek çok fraksiyona bölündüğü yıllardı. Bunların içinde kimisi Leninci, kimisi Maocu, kimisi Fidel Castrocu daha bilmem neci bir sürü sol ideolojiyi savunan ne idüğü belirsizler ülkenin gündemini oluşturma peşindeydi.

Bunların en tehlikelileri 1969 yılında kurulan DEV-GENÇ (Devrimci Gençlik Federasyonu), Mahir Çayan ve arkadaşlarının kurduğu THKP-C (Türkiye Halk Kurtuluş-Cephesi), Ayrıca ordunun içinde de Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur’un bilgisi dahilinde orduda başlayan sol kadrolaşma neredeyse “Devrim Anayasası” hazırlayacak hale gelmişti.

Memlekette kazan kaynıyor, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in özellikle ordunun içinde meydana gelen olaylardan hiç haberi bile olmuyordu. Çanlar artık onun için çalmaya başlamıştı. 1960 ihtilalinden sonra kışlasına çekilen asker yeniden sahalara inmek için sabırsızlanıyordu. Bizim son sınıfa geçtiğimiz yıl 12 Mart Muhtırası ile Süleyman Demirel başbakanlıktan ayrılmak zorunda kalmıştı. Ordu içindeki bazı subaylar yönetime tamamen el koymak ve ülkemizde sol bir hükümet kurmak için her türlü hazırlığı yapmıştı ama Memduh Tağmaç paşa buna izin vermedi.

O günlerde bizim fazla ideolojik takıntımız olmadığı için bunlara çok da anlam veremiyorduk. Okul içinde gerek öğretmenlerden, gerekse öğrencilerden solun militanlığını yapan ve okulda sol havası estiren azımsanamayacak bir grup vardı. Fakat o dönemde de öyle dirayetli hocalarımız vardı ki onlara meydan bırakmıyorlardı.

Bunlardan biri de Beden Eğitimi öğretmenimiz Emin Hoca idi. Şimdi yaşı seksen beşin üzerinde olduğunu tahmin ettiğim Emin Hocamız o zamanlar 35 yaş civarında idi ve Emin Hocadan korkmayan ve çekinmeyen öğrenci olduğunu sanmıyorum. Öğrencilik dışı işler yaptığınız, disiplinsiz davrandığınız zaman elinden kurtulmak mümkün değildi. Dövdüğü zaman da adam gibi döverdi.

Emin Hoca okulda bir ekoldü ve ona saygı duymayan bir öğrenci yoktu, kimi sevdiği için, kimi de korktuğu için. Boş derslerde beni sınıftan alır, spor salonunda o şut çeker, ben kalecilik yapardım.

Okulun zemin katında erkek öğrenciler tuvaleti vardı. Burası da erkek öğrencilerin genelde sigara içme yeri idi. Emin Hocamız zaman zaman buraya baskın yapar, tuvaletin kapısını tutar ve “herkes sigarasını hazırlasın ve şuraya bıraksın” derdi. Sonra da; “ben ararsam sonuçların ne olacağını biliyorsunuz” derdi. Hemen hemen kimin sigarasını nereye sakladığını bilir ve eliyle koymuş gibi alırdı. Sonra topladığı sigaraları kantinci Avni’ye verir ve karşılığında macunlu pasta alır ve bize göstere göstere yerdi.

Bazen de bizler sigara içenler okulun arkasında ki boşlukta bu işi yapardık. Bir gün yine okulun arkasında kaçamak yaparken idarenin baskınına uğradık ve benim gibi bazı uyanıklar Spor Salonunun arkasındaki boşluktan kaçmaya çalışırken Emin Hoca da o çıkışta bekliyormuş. Kafasını köşeden çıkaranın kafasına odunu indiriyordu. Bu arada benim kafaya da bir odun indi ve yıldızlar uçuştu. Kafam şiş bir vaziyette sınıfa girdim. Sırama oturdum. Az sonra Emin Hoca gülerek sınıfın kapısından içeri girdi ve bana dönerek “aydın nasıl oldu, iyi oturtabildim mi?” diyerek bir de benimle gırgır geçti.

Onun gibi öğrencilerinin her derdi ile ilgilenen hoca biraz zor bulunur…