Mehmet Ali AYDIN

Tarih: 05.10.2022 09:14

HATIRALAR HATIRLANDIKÇA -58-

Facebook Twitter Linked-in

Askerliğimizin ilk günleri düzen, tertip, içtimaa, takım arkadaşları ile tanışma, bölüğün tanıtımı, askerliğin önemi, uyulması gereken kurallar, emir komuta zincirinin önemi gibi klasik askeri bilgilendirmelerle geçti. Bizler de yavaş yavaş bölüğümüze alışmaya başladık, bizim gibi kısa dönem olan birinci bölükteki tanıdıklarla irtibat kurduk. Gündüz eğitimi bitince bölüğün bahçesinde top oynayan arkadaşlarımız vardı. Birgün bende oyuna dahil oldum, kaleye geçtim ve yaptığım kurtarışlarla kendimi gösterdim.

Bunun faydasını da gördüm. Bölük personel Astsubayı Bekir Bey de futbolla ilgili olunca bölük takımı kuruldu bende kaleyi teslim aldım, böylece kısa sürede kendimi kabul ettirmiş oldum. Askerlik sırasında diğer bölüklerle maşlar yapmaya başladık. Bekir Astsubay bizim dolaplarımızı da kontrol ettiği için arkadaşlar kendisine “Dolapçı Bekir” adını vermişlerdi.

Bizim dönemimizin ilk bir ayında bölüğün çamaşırhanesi ve hamamı tamirde olduğu için bizi haftada bir gün Isparta merkezde bir hamama götürüler ve orada banyo ve temizlik işlerini hallederdik. Güzel bir tesadüf oldu, bölüğün terzisi benim Seben Lisesinden öğrencim çıktı kendisi bölüğün usta kadro erlerinden olduğu için her konuda bana yardımcı olmaya çalıştı. Ankara’dan Balgat’taki akrabalara gidip gelirken tanıştığım biri de birinci bölükte çavuşmuş, onu da bulunca işlerim biraz daha kolaylaştı. Hatta ilk günlerde birisi kepimi aşırmış kepsiz kalmıştım çavuşum sağ olsun hemen bir kep ayarladı da bende kepsiz kalmaktan kurtulmuş oldum.

Her yerde bir adamın olacak ya askerde bu çok daha önemli. Daha ilk hafta bir sabah içtimaında bölük komutanı gerekli olan elemanları ayırmaya başladı. İçinizde matematik öğretmeni olan var mı? Diye sorunca birkaç tane çıktı ve onlara siz ayrılın. Arkasından Fizik, Biyoloji, Kimya, Edebiyat var mı? Diye sordu onları da ayırdılar ve o arkadaşlar gittiler. Biz onları askerliğin sonuna kadar göremedik. Her biri asker çocuklarına branşları ile ilgili ders vermeye gittiler diye duyduk. Birde TRT Türk Müziği sanatçısı arkadaşımız varmış onu da Isparta Ordu Evine gönderdiler ve orada sanatını icra ederek askerliğini bitirdi. Yine birkaç tane de Harita Kadastro mühendisi arkadaşımız da poligon alanının kabartma haritasını yapmakla görevlendirildiler, onlarda askerlik bitinceye kadar o işle meşgul oldular. Geri kalanımızda askerlik görevini yaptık.

Temmuz ayının sonlarına gelmiş, biz tam bir asker olmuştuk, nihayet bir ayımız dolunca yemin merasimine katılarak tam asker olduk. Yemin merasiminden sonra nöbet görevleri de yazılmaya başlandı. Biz boş kalmayalım diye tuvalete, çeşmeye ve nerede bir boşluk varsa oralara nöbet yazmaya başladılar.

Ağustos ayının ilk günleri 30 Ağustos Zafer Bayramı törenleri için resmi geçit yapacak tören kıtasına birinci ve ikinci bölüğü bir araya getirerek seçme yaptılar. Fizik olarak uygun olanlardan bir yürüyüş takımı oluşturdular ve beni de o takıma seçtiler. Ağustos ayı boyunca Tugay Komutanın önünden geçerken 6 dakika sürecek bir geçit resmi için bir aya boyunca çalıştırdılar. Nihayet Zafer Bayramı etkinliklerini falso vermeden atlattık.

Bu arada Kurban Bayramı tatili için bizleri memleketlerimize izine gönderdiler. Dönüşte Bölük Üsteğmeni ile tanışmak şerefine nail olduk. Biz başladığımızda başka bir yere göreve gitmiş, biz bayramdan döndüğümüzde o da bölüğe geri gelmişti. Bölük eğitim alanında toplandık, sayım yapıldı. Sonra kendini tanıttı. Biraz da bize hava attı. Sonra bize hitap ederek, uzun süren bir izinden döndüğümüzü ve bu nedenle eğitim açığı oluşabileceğini kısa sürede bunu gidereceğini söyledi. Arkasından da “sıra açıl, marş” komutunu verdi. Sıralar açıldı. Birinci sırada yer alan her mangadan 25 kişi, toplamda yüz kişiye “yat ve nizami sürünerek eğitim alanı sonuna kadar devam” dedi. Birinci sıra yatıp sürünmeye başladı, ortalık toz duman. İkinci sıra yat ve sürün, onlarda sürünmeye başladılar ama içlerinden biri çok kilolu olması nedeniyle biraz süründü ve olduğu yerde yığılıp kaldı. Ortalık karıştı, ana baba gününe döndü. Bizde fırsattan istifade o karışıklıkta sürünme numarası ile karşı tarafa geçtik.

İçimizde çok ağır toplar vardı ve onlar bu konuyu gündeme getirerek üsteğmeni şikâyet ettiler ve çok geçmeden üsteğmen bizim bölükten başka bir bölüğe kaydırıldı ve biz bitirinceye kadar bir daha göremedik. Siyasetçiler, avukatlar, hakimler ve daha pek çok üst düzey bürokratlar bizimle birlikte askerlik yapıyorlardı ve herkesin de tanıdıkları vardı. Dolayısıyla üsteğmenimizin bizimle birlikteliği çok kısa sürmüştü. Çok zayıf ve belinde tabancası çizgi roman kahramanı “Ret kit “in tabancası gibi durduğu için kısa zamanda adını “Ret kit” takmışlardı.

Bu arada unutmadan belirtmekte yarar var. Namaz kılmak konusunda oldukça müşkülat çektiğimizi de belirteyim. Merdiven altlarında ve kartonlar üzerinde namaz kılıyorduk. Eğitim alanın da ise genelde ikindi namazı denk geldiği için ara molalarda ağaçlar arasında ve otların üstünde kılmak zorunda kalıyorduk. Zaten çok da vakit namazı kılan arkadaşımız yoktu. Koca bölükte 10-15 kişi kadar ancak vardık. İlk zamanlarda bölük komutanı ile ilgili olarak dini konularda bölükte kadrolu usta askerlerden işittiklerimiz hiç te müspet olmayınca Cuma namazlarına da gidemedik.

Nihayet bir cuma günü vakit namazı kılan arkadaşlarımı sözleştik ve alay merkezinde bulunan camiye Cuma namazına gittik. Eğitime 15-20 dakika kadar geç geldik. Bölük yedek subayı bizi ayırdı ve kızgın güneşin altında tam iki saat ayakta bekletti. Nihayet bölük komutanı eğitim alanındaki ofisine teşrif edince galiba durumumuzu ona ilettiler. Biraz sonra da asteğmen bizi eğitim alanına davet etti. Asteğmenimizin adı Ali idi ve edebiyat öğretmeni idi. Bazen karşılıklı sohbet sırasında bize hava atar ve “benimle mi geldiniz” derdi. Bizde yok sizinle gelmedik ama sizde bizimle gidemeyeceksiniz derdik.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —