Abdulkadir DEMİR

Tarih: 07.06.2024 09:06

HATIRALARI YAŞAMAK YAD ETMEK GÜZELDİR

Facebook Twitter Linked-in

 

 

Herşey yerliyerinde, değişmeden dursaydı eğer, söz ustası der miydi;

Geçmiş zaman Olur'ki, Hayâlî Cihan DEĞER''

Bir an acı duyar insan, sevmişse biraz eğer

Anlar ki geçenlerin rüyaymış hepsi meğer

Rüya olsa bile o günlerin hayali cihan değer

Hangimiz yaşamadık o “Hayali cihan değen” geçmişi…

 

 

Halit Tanrıver’le Yalı Camii çay bahçesinde bir zamanlar Esnaf Cami’de beraber olduğumuz günleri yad ettik.

Bu vesileyle bir anımızı da paylaşayım istedik;

O dönem tek görevliyim, bazen  sabah namazını  aksatıyor biz olmayınca yerimize kırati okuyuşu güzel olan bizimde referansımızla esnaf odalar birliğine güvenlik koruması ile işe alınan Halit  kardeşimiz mihrap görevini yapıyordu.

Biz de malum o zamanlar hem dernek başkanlık hem de sendika başkanlık görevi yürütüyor örgütlenme çalışmasına gece gündüz demeden koşturuyorduk.

Hızlı ve çevik olduğumuz zamanlar kulakları çınlasın O dönemin Müftü yardımcısı Mehmet Yapıcı dönemin murakıbı Hilmi Kalafat’ı beni denetlemek için hemen hemen gün aşırı sabah namazına gönderiyor defteri imzalıyor derken bir gün eşref saatime denk geldi  dedim ki Halit kardeş ben yokken murakıp gelip deftere beni yok yazarsa onu elinden tut cami çıkışında dereye doğru götür ıslayıp ıslayıp ne yapacağını bilirsin dedim. 

Emin olun hiç abartmıyorum murakıbın rengi attı şok oldu dedi ki;

Benim ne suçum var Müftü Yarımsısı, buraya gideceksin diye bana görev yazısını elime veriyor diye dert yanmaya başladı. 

Dedim tamam bu korku yeter içimden o zaman söyle o müftü yardımcısına Abdulkadir hoca gemileri yakmış o Müftü Yar. makamına gelir yer yerinden oynatırım dedi aynen söyle dedim.

Sonucu merak edenler Hatıralarım kitabım çıkmasını bekleyecekler.

Laf aramızda biz şimdikiler gibi gözlerimi kaparım vazifemi yaparım gibi günü kurtarma gibi bir başkanlık yapmadık. Bunun içinde bedel ödedik.

Neyzen Tevfik der ki;

"Ayağa kalk ey ehli- vatan dediler, kalktık.

Puştlar oturdu, biz ayakta kaldık.

Ne ceket kaldı, Ne metelik cebinde ceketin Kurtaracağız diye geldiler, İçine ettiler memleketin.

Bize de dediler ki zamanında “ Bu düzen böyle gitmez Dernek başkanlığına gel dediler geldik Dernek yeterli gelmiyor Sendika kuruldu başkanlığı yap dediler yaptık. Mazlumun garibin elinden tut dedik tuttuk İdarenin haksızlıklarına karşı vur masaya yumruğunu dediler vurduk.

Bazı içinde hainlik olanlar kumpas kurdu kumpası başlarına geçirdik.

 Yüksek mahkeme Danıştayı kazan, seni hakkını iade edeceğiz dediler. Kazandık.. 

Sonra hepsi sus pus olup düzenin baştakilerin yalakaları oldular.

 

Biz FETÖ vari bir çeteyle bir yapıyla mücadele ettik.

Ama şunu bilmenizi isterim;

“Geçme namert köprüsünden, ko aparsın sel seni. 

Yatma çakal yatağında, ko yesin aslan seni"

 

Sözünün tam da gereğini yapanlardanız evallalah….

Anadolu irfanı denilen şey deseniz, artık birçok insanın korkulu rüyası. Vicdansız bir hoyratlıkla eşdeğer yani.  

Mevcut durumdaki böylesi belirgin bir çürüme, manipülasyonun yaşamlarımıza gereklilik gibi tutturulması, yozlaşma malumun ilanı..

Kuraklık, sadece suya hasretlik çekmek değil, iyi şeylerin, güzel şeylerin yok olması, bizi biz eden hasletlerin de kuruması demek. 

Doğrular ile yanlışların, gerçekler ile yalanların, insanlık tarihi kadar eski kavgası, belli ki sürecek. Hem bir Japon atasözü şöyle der; “Yalan ancak inanmak isteyenlere doğru gelir.” Öyle ya da böyle, yaptığım mücadelenin finali, bu böyle bitmez, bitmeyecek İnşaAllah diyoru. Şimdilik Bu kadar kâfi. diyelim zamanı ve yeri gelince hiç bir şeyin eskisi gibi olamayacağı aşikar..

 

    Esas ağlanması gerekenler gönlü ölenler:

“İnsanlar ne kadar da tuhaf! Bedeni ölenlere ağlıyorlar da gönlü ölenlere ağlamıyorlar.”       

      Vehb b. Münebbih

 

     Büyüklük alameti:

“Sadelik, iyilik ve doğruluk olmayan yerde büyüklük yoktur.”

    Tolstoy

      Zaferi sağlayan sabır:

      “Demir mıknatısa âşıktır, hep ona doğru koşar. Zafer de sabra âşıktır hep ona koşar.”

      Sühreverdî

 

Kimi insanın ilkeleri vardır; kimi insanın hesabı...

İlkeleri olan niyetlerine göre yaşar; kendi olmak/kalmak için bedel öder.

Hesabı olan çıkarlarına göre yaşar; dâim sonuç almak için sürekli kendine ayar verir.

İlkeleri olan öz(ü)gürdür; hesabı olan mahpus...

(İhsan Fazlıoğlu)

 

MİNNET EYLEMEM!

Har içinde biten 

Gonca güle minnet eylemem

Arabî, Farisî bilmem 

Dile minnet eylemem

Sırat-ı Müstakim üzre 

Gözetirim Rahim'i

İblisin talim ettiği 

Yola minnet eylemem...

 

Bir acayip derde düştüm 

Herkes gider kârına

Bugün buldum bugün yerim, 

Hakk kerimdir yarına

Zerrece tamahım yoktur 

Şu dünyanın varına

Rızkımı veren Hüda'dır 

Kula minnet eylemem...

 

Ey Nesimi can Nesimi 

Ol gani mihman iken

Yarın şefaatkârım 

Ahmed-i Muhtar iken

Cümlenin rızkını veren 

Ol gani Settar iken

Yeryüzünün halifesi 

Hünkâra minnet eylemem...

(Kul Nesimi)

 

Biraz da şiirlerle meramımızı anlatmaya ne dersiniz?

 Tasalanma yiğidim; zaman bizden yanadır 

Külümüzden yükselen duman bizden yanadır 

 

Son durak, son ilahi ferman bizden yanadır 

Dünya düşman olsa da, iman bizden yanadır 

 

Kapıları açacak çoşkun bin niyaz kaldı 

Ufka bir bak yiğidim, inkılâba az kaldı 

 

Mahzenlerde beklemek ziyan artık, yiğidim 

Fecr-i sâdık vaktidir; uyan artık yiğidim 

 

Ateşlere girsen de, dayan artık yiğidim 

Hakikate dönüyor rüyan artık, yiğidim 

 

Zalimler için karar verildi; infaz kaldı 

Ufka bir bak ilerle, inkılâba az kaldı.

(Nurullah GENÇ)

 

Cumanız mübarek olsun. Kalplere şifa, ruha sevinç, gönüllere aydınlık olsun.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —