Herşey yerliyerinde, değişmeden dursaydı eğer, söz ustası der miydi;
Geçmiş zaman Olur'ki, Hayâlî Cihan DEĞER''
Bir an acı duyar insan, sevmişse biraz eğer
Anlar ki geçenlerin rüyaymış hepsi meğer
Rüya olsa bile o günlerin hayali cihan değer
Hangimiz yaşamadık o “Hayali cihan değen” geçmişi…

Halit Tanrıver’le Yalı Camii çay bahçesinde bir zamanlar Esnaf Cami’de beraber olduğumuz günleri yad ettik.
Bu vesileyle bir anımızı da paylaşayım istedik;
O dönem tek görevliyim, bazen sabah namazını aksatıyor biz olmayınca yerimize kırati okuyuşu güzel olan bizimde referansımızla esnaf odalar birliğine güvenlik koruması ile işe alınan Halit kardeşimiz mihrap görevini yapıyordu.
Biz de malum o zamanlar hem dernek başkanlık hem de sendika başkanlık görevi yürütüyor örgütlenme çalışmasına gece gündüz demeden koşturuyorduk.
Hızlı ve çevik olduğumuz zamanlar kulakları çınlasın O dönemin Müftü yardımcısı Mehmet Yapıcı dönemin murakıbı Hilmi Kalafat’ı beni denetlemek için hemen hemen gün aşırı sabah namazına gönderiyor defteri imzalıyor derken bir gün eşref saatime denk geldi dedim ki Halit kardeş ben yokken murakıp gelip deftere beni yok yazarsa onu elinden tut cami çıkışında dereye doğru götür ıslayıp ıslayıp ne yapacağını bilirsin dedim.
Emin olun hiç abartmıyorum murakıbın rengi attı şok oldu dedi ki;
Benim ne suçum var Müftü Yarımsısı, buraya gideceksin diye bana görev yazısını elime veriyor diye dert yanmaya başladı.
Dedim tamam bu korku yeter içimden o zaman söyle o müftü yardımcısına Abdulkadir hoca gemileri yakmış o Müftü Yar. makamına gelir yer yerinden oynatırım dedi aynen söyle dedim.
Sonucu merak edenler Hatıralarım kitabım çıkmasını bekleyecekler.
Laf aramızda biz şimdikiler gibi gözlerimi kaparım vazifemi yaparım gibi günü kurtarma gibi bir başkanlık yapmadık. Bunun içinde bedel ödedik.
Neyzen Tevfik der ki;
"Ayağa kalk ey ehli- vatan dediler, kalktık.
Puştlar oturdu, biz ayakta kaldık.
Ne ceket kaldı, Ne metelik cebinde ceketin Kurtaracağız diye geldiler, İçine ettiler memleketin.
Bize de dediler ki zamanında “ Bu düzen böyle gitmez Dernek başkanlığına gel dediler geldik Dernek yeterli gelmiyor Sendika kuruldu başkanlığı yap dediler yaptık. Mazlumun garibin elinden tut dedik tuttuk İdarenin haksızlıklarına karşı vur masaya yumruğunu dediler vurduk.
Bazı içinde hainlik olanlar kumpas kurdu kumpası başlarına geçirdik.
Yüksek mahkeme Danıştayı kazan, seni hakkını iade edeceğiz dediler. Kazandık..
Sonra hepsi sus pus olup düzenin baştakilerin yalakaları oldular.
Biz FETÖ vari bir çeteyle bir yapıyla mücadele ettik.
Ama şunu bilmenizi isterim;
“Geçme namert köprüsünden, ko aparsın sel seni.
Yatma çakal yatağında, ko yesin aslan seni"
Sözünün tam da gereğini yapanlardanız evallalah….
Anadolu irfanı denilen şey deseniz, artık birçok insanın korkulu rüyası. Vicdansız bir hoyratlıkla eşdeğer yani.
Mevcut durumdaki böylesi belirgin bir çürüme, manipülasyonun yaşamlarımıza gereklilik gibi tutturulması, yozlaşma malumun ilanı..
Kuraklık, sadece suya hasretlik çekmek değil, iyi şeylerin, güzel şeylerin yok olması, bizi biz eden hasletlerin de kuruması demek.
Doğrular ile yanlışların, gerçekler ile yalanların, insanlık tarihi kadar eski kavgası, belli ki sürecek. Hem bir Japon atasözü şöyle der; “Yalan ancak inanmak isteyenlere doğru gelir.” Öyle ya da böyle, yaptığım mücadelenin finali, bu böyle bitmez, bitmeyecek İnşaAllah diyoru. Şimdilik Bu kadar kâfi. diyelim zamanı ve yeri gelince hiç bir şeyin eskisi gibi olamayacağı aşikar..
Esas ağlanması gerekenler gönlü ölenler:
“İnsanlar ne kadar da tuhaf! Bedeni ölenlere ağlıyorlar da gönlü ölenlere ağlamıyorlar.”
Vehb b. Münebbih
Büyüklük alameti:
“Sadelik, iyilik ve doğruluk olmayan yerde büyüklük yoktur.”
Tolstoy
Zaferi sağlayan sabır:
“Demir mıknatısa âşıktır, hep ona doğru koşar. Zafer de sabra âşıktır hep ona koşar.”
Sühreverdî
Kimi insanın ilkeleri vardır; kimi insanın hesabı...
İlkeleri olan niyetlerine göre yaşar; kendi olmak/kalmak için bedel öder.
Hesabı olan çıkarlarına göre yaşar; dâim sonuç almak için sürekli kendine ayar verir.
İlkeleri olan öz(ü)gürdür; hesabı olan mahpus...
(İhsan Fazlıoğlu)
MİNNET EYLEMEM!
Har içinde biten
Gonca güle minnet eylemem
Arabî, Farisî bilmem
Dile minnet eylemem
Sırat-ı Müstakim üzre
Gözetirim Rahim'i
İblisin talim ettiği
Yola minnet eylemem...
Bir acayip derde düştüm
Herkes gider kârına
Bugün buldum bugün yerim,
Hakk kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur
Şu dünyanın varına
Rızkımı veren Hüda'dır
Kula minnet eylemem...
Ey Nesimi can Nesimi
Ol gani mihman iken
Yarın şefaatkârım
Ahmed-i Muhtar iken
Cümlenin rızkını veren
Ol gani Settar iken
Yeryüzünün halifesi
Hünkâra minnet eylemem...
(Kul Nesimi)
Biraz da şiirlerle meramımızı anlatmaya ne dersiniz?
Tasalanma yiğidim; zaman bizden yanadır
Külümüzden yükselen duman bizden yanadır
Son durak, son ilahi ferman bizden yanadır
Dünya düşman olsa da, iman bizden yanadır
Kapıları açacak çoşkun bin niyaz kaldı
Ufka bir bak yiğidim, inkılâba az kaldı
Mahzenlerde beklemek ziyan artık, yiğidim
Fecr-i sâdık vaktidir; uyan artık yiğidim
Ateşlere girsen de, dayan artık yiğidim
Hakikate dönüyor rüyan artık, yiğidim
Zalimler için karar verildi; infaz kaldı
Ufka bir bak ilerle, inkılâba az kaldı.
(Nurullah GENÇ)
Cumanız mübarek olsun. Kalplere şifa, ruha sevinç, gönüllere aydınlık olsun.