Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Mehmet Ali AYDIN


HAYVANLARIN DİLİNİ BİLEN ADAM

HAYVANLARIN DİLİNİ BİLEN ADAM


Kazandığı ile bir türlü huzura kavuşamayan çok hırslı bir adam, aniden ölen hayvanlarının ziyan oluşunu bir türlü hazmedemiyormuş. Bunların ölecekleri zamanı daha evvelden öğrenip erken önlem almak istiyormuş unun için Süleyman Peygambere başvurmuş:

-Bana dua et de senin gibi ben de şu hayvanların dilini öğreneyim… diye günlerce yalvarmış. Süleyman Peygamber de bunca ısrar karşısında nihayet ona dua etmek mecburiyetinde kalmış. Ondan sonra ihtiraslı adam, hayvanların çıkardığı acayip sesleri anlamaya başlamış.

Bir gün kapısında kedi ile köpeğin konuşmasını dinlemiş:

Kedi köpeğe:

-Benim önüme dökülen ekmek kırıntılarına dokunma. Yarın ağanın ineği ölecek, onun leşini çöplüğe atacaklar. Bolca yer karnının doyurursun! Demiş.

Bunu duyan hırslı adam, derhal atına binmiş, ineği pazara götürüp bir fakire satmış. Tabii ölmesi mukadder olan inek, böylece o fakirin elinde ölmüş.

Hırslı adam, ziyandan kurtulmanın sevinci içinde, yine kedi ile köpeği dinlemeye devam etmiş. Onlardan bu defa da şunları duymuş:

Köpek demiş ki:

-Hani ya yalancı! Ağanın ineği ölecekti de ben de doyasıya bir et yiyecektim ya?

-Sorma köpek Kardeş. Ağa ineği pazara götürüp sattı. O da bir fakirin elinde öldü. Ne ise sen üzülme. Şimdi sıra ağanın atında. Zat ölecek, o zaman afiyetle karnını doyurursun.

Bunu duyan Ağa, yine pazarın yolunu tutmuş. Oldukça yüksek bir fiyata atını satmış. Büyük bir sevinç içinde dönüp evine gelmiş. Kendi kendine:

-Hayvanların dilini öğrenmek bana iyi bir kar getiriyor, diyormuş. Yine can kulağı ile kedi ile köpeği dinlemeye başlamış.

Bu defa köpek öfke ile kediye sormuş:

-Kedi kardeş! Beni sen hep kandırıyorsun, hani Ağanın atı ölecekti?

-Yalan söylemedim, dediğim doğru. Ağa kurnaz çıkıyor, ölecek hayvanlarını hemen satıyor. Zatı da sattı, o da alan kişinin elinde öldü. Ama bu defa sana kesin bir müjde veriyorum. Ağa bundan kaçamayacak, sen de ben de tam bir hafta ziyafet içinde krallar gibi yaşayacağız.!..

- Neymiş o müjde, çabuk söyle de açlığıma iyi gelsin!

-Müjdem şu ki, bu hafta içinde Ağanın öküzü ve keçisi değil, bizzat kendisi ölecek!

Hayvanların ölmesi, ağaya gelecek büyük bir belaya engeldi. Ama o hayvanları satıp malına bela gelmesini engelleyince, bela bu sefer doğrudan doğruya canına gelecek. Konu komşu cenaze evine yemekler getirecek. Ağanın ardından yemekler yapılıp, etler dağıtılacak. Biz de bunların artıklarından bol bol yer, içer, keyfimize bakarız.

Bunu duyan mal canlısı Ağada müthiş bir telaş başlamış. Ne yapıp ne edeceğini şaşırmış. Malını da mülkünü de bir anda unutup can derdine düşmüş.

-Bütün servetimiz vereceğim, bir beni kurtarsın, demiş.

Fakat onun bütün çırpınışlarına rağmen Azrail gelmiş. Ağanın canını, helal, HARAM TANIMADAN KAZANDIĞI SERVETİNİN İÇİNDE ALMIŞ. Geri bıraktığı malları mirasçılarına pay edilmiş, ağanın kendisine de huzur-u ilahide hesabını vermek düşmüş.

Sizin olmayacak şeylere fazla ehemmiyet verip, sonra da onların hesabını vermekten kendinizi koruyun. Unutma çıplak geldiğin bu alemden sadece kefen denilen bez parçası ile gideceksin. Sadece bir kefen için hırsla dünyaya kapılıp, servet biriktirerek miras bırakmak akıllı işi değil. Mirasını bıraktıkların senin emeklerin üzerine sefa sürerken, sen onun hesabını verecek ve belki de kazandığın yolların meşru olamaması nedeniyle azabını çekeceksin.

Sen sen ol, taşıyabileceğin yükün altına gir. Yoksa çok ağır bir yükün altına girip ezilmek de var. İnsana hırs ve tamahın verdiği zararı hiçbir şey veremez. Dünyevi arzu ve heveslerini biraz törpüle. Bu gün dünyada ki felaketlerin sebebini kaynağı, bizim doymak bilmez arzu ve emellerimiz değil mi? Bizden başka hangi canlı türü yaratılış gayesinin dışında bir hayat sürüyor ve süfli emellerinin peşinde koşarken içinde yaşadığı dünyayı cehenneme çeviriyor.