Bugün, 11 Haziran 2025 Çarşamba

Kemal MENCELOĞLU


HEM YUSUF OLALIM, HEM DE YUSUF KALALIM!

HEM YUSUF OLALIM, HEM DE YUSUF KALALIM!


Yusuf muazzam örnek, Kur’an bize anlatır,

Yaşadığı olaylar çok pasları parlatır.

 

İnsan dürüst olmalı, her ne olursa olsun,

Hak yolunda olanlar Rabbim’den rahmet bulsun.

   

     Yüce Kitabımızda Mevlamız bizim için çok farklı kıssalara yer vermekte, ibretlik levhaları önümüze sermektedir. Her birisi yolumuzu aydınlatır, kışları bahara, geceleri sabaha çevirir. Yüzlerce anlatılan kıssalar içinden en güzeli  “Ahsen’ül Kasas” olarak belirtilen Yusuf kıssası verilmektedir. Gerçekten Yusuf Süresinin derinliklerine inince Yusuf Peygamberin başından geçen herbir olay bizlere çok büyük dersler verir.

    Birgün kalkar ve babası Yakup Peygambere,     “ Ey Babacığım! Ben, rüyada on bir yıldız ile güneş  ve ayın bana secde ettiklerini gördüm.” (Yusuf,4) dediği andan itibaren çok sırlı olaylar hayatında birer birer geçit yapmaktadır. Babası da o andan itibaren ona daha büyük bir ihtimam gösterir ama, tabi ki olacakları önleme şansı olmamıştır.

     Yusuf Peygamber, kardeşlerle, parayla, makamla, kadınla, zindanla, şöhretle imtihan edilmiş; hepsinden de Rabbimin lütfuyla başarıyla çıkmıştır. Bir insanın başına gelebilecek muhtemel bütün zor sınavlar Yusuf (as) ın başından geçmiştir.

     

        KARDEŞLERİN İHANETİ

     Başta bahsettiğimiz rüya olayından sonra babası tarafından sevilen, korunan ve kollanan Yusuf kardeşlerinin kıskançlık duygularının hedefi haline gelir. Hased ve kıskançlık duygusu o kadar ileri boyutlara ulaşır ki, on kardeş bir olup-bütün itirazlarına rağmen -babalarını da ikna ederek onu öldürmek için dağa götürürler. O ortadan kaybolursa babalarını bütün sevgisini kendi üzerlerine çekebileceklerini düşünürler. Çok acıdır ama gerçek de budur.

Yusuf gibi kardeşi kuyuya atan gafil,

İnsanlık kafilesinde hem zalim hem de cahil.

    Kardeşleri Yusuf’u öldürmeye cesaret edemezler ama çölün ortasında yolun kenarında bulunan kuyuya atarlar. Babalarına da Yusuf’un kanlı gömleğini götürürler. “ Ağlayarak babalarının yanına varırlar. Ey babamız! Ne söylesek inanmayacaksın ama biz yarış ederken Yusuf’u eşyalarımızın başına bırakmıştık. Bir de baktık ki, onu kurt yemiş.”(Yusuf 17)

     Hz. Yakup, “ Evlatlarım, nefisleriniz sizi aldatmış.  Ben size götürmeyin, onu kurda kuşa yem edersiniz dememiş miydim? Bu nasıl bir kurtmuş ki, Yusuf’umu yemiş de gömleğini hiç dişlememiş. Fakat artık bana güzel bir sabır düşer. Söylediklerinize karşı ancak Allah’ın yardımına sığınırım.” Diyerek inanmadığı olayı Allah’a tevekkül ile birlikte sineye çekmiş, sabırla hayırlı bir sonucu yıllar boyu beklemiştir.

 

       KUYUDAN SARAYA GİDEN YOL

    Yoldan geçen kervancılar su için kovayı uzattıklarında su yerine kuyudan ay gibi parlayan Yusuf’u çıkarırlar. Mısır’a götürüp köle diye satarlar. Onu Sultan satın alır ve hanımına” Buna güzel bak, umulur ki bize yararı dokunur, ya da onu evlat ediniriz.” Diyerek güzelce tembihte bulunur. Çünkü bu ailenin çocukları olmuyordu.

    Yusuf, Saray’da köle olarak başladığı hayatın devamında sevilen, sayılan ve ilgi odağı haline gelen bir insan oldu. Çocukluk çağı yerini buluğ ve gençlik çağına bırakırken güzelliği ve özelliği dillere destan oluyordu.

        

           YA ZİNDAN YA DA SARAY

Nefis azgın bir şeydir, insanları azdırır

Amel defterine bolca günah yazdırır

      Kralın karısı Züleyha, Yusuf’a göz koymuş, ona aşık olmuştu. Mutlaka bir şey yapıp onu elde etmeli, Yusuf’u başkalarına yâr etmemeliydi. Kur’an bu olayı bütün çıplaklığıyla bizlere anlatır ve bu olaya da “ Kur’an kıssalarının en güzeli” der. Hz. Peygamber Efendimiz de :” Bana kardeşim Yusuf’tan güzellik verilmiştir” buyurur.

    Züleyha arzularına, kabaran nefsânî duygularına gem vuramadığı bir esnada bütün kapıları kapatıp, müsait ortamı hazırlayıp “Haydi, gelsene seninim!” Deyince, Yusuf, “Allah’a sığınırım, eşiniz benim Efendim, bana güzel baktı, ihanet edemem. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz. “ dedi. ( Yusuf, 23)

     Makam, mevki, güzellik, servet ve şöhret sahibi bir kadının haram teklifine red cevabı veren iffet abidesi Yusuf’u zor günler beklemektedir. Kapıdan kaçmak için koşan Yusuf’un peşinden yakalayıp gömleğini yırtan Züleyha , kapının dışında eşiyle karşılaşınca Yusuf’u kocasına şikayet etti. (Yusuf, 24) Hem suçlu hem güçlü dediğimiz olay işte tamamen budur.

     Herkes her şeyi anladı ama işte o noktada kadının şerefini kurtarmak için Yusuf zindana yolcu edilirken; haklının hukuku değil de güçlünün hukuku uygulanıyordu. Bugün de nice kuyular ve nice Züleyha’lar iffet ve şeref abidesi gençlerimizin önüne kale gibi dikilmekte; yollarını kesmekte, geleceklerini perişan etmektedir.

 

Dünya da bir Züleyha, arz-ı endam etmekte,

Güneş gurup edince, nasıl çekip gitmekte,

Fani olana değil, bakiye sen talip ol,

Ömür dediğin ne ki, bak eriyip bitmekte.

 

              MAHALLENİN KADINLARI

     Şehirde bazı kadınlar, “ Aziz’in karısı delikanlısının nefsinden murat almak istiyormuş, Yusuf’un sevdası onun kalbine işlemiş, aşkından yüreğinin zarı çatlamış. Karı belli ki çıldırmış” diyerek Züleyha’nın aleyhinde dedi kodu furyasına başladılar. Kulaktan kulağa sözler yayıldı, muhitte herkes bu olayı konuşuyordu.

     Zeliha, her yerde kendisinin bu hatasının konuşulduğunu, lafının edildiğinden haberdar olunca; ileri gelen bürokratların sözlerini ağızlarına pelesenk eden kadınlarını hazırladığı mükellef bir sofraya davet etti. Her birinin eline keskin meyve bıçakları verdi. Arkalarına döşekler dayadı ve Yusuf’u onların karşılarına çıkardı. Hepsi onu görünce hayran kaldılar, meyveleri kesecekleri bıçaklarla ellerini kestiler, akan kanları görünce farkına vardılar ve “Hâşâ, Allah’a yemin olsun ki, bu bir insan değil, şerefli bir melektir...” dediler.

 

     ZİNDAN, ZELİHA’DAN DAHA HAYIRLIDIR

     Zeliha dedi ki: “ İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun olmak istedim fakat o, bundan şiddetle sakındı. Andolsun ki, eğer o kendisinden beklediğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!” diyor ve arzusundan bir adım geriye çekilmiyordu.

     Yusuf da o zaman: “ Ey Rabbim! Zindan bana bunların teklif ettiklerinden daha hayırlıdır. Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, ben de onların sevdasına düşer, onlara meyleder cahillerden olurum.” Cenab-ı Hak da Yusuf’un duasını kabul etti ve onların hilelerini uzaklaştırdı.

    Yusuf, yıllarca haksız yere zindanda kaldı. Aristokratların şerefini korumak ve kollamak için bazılarının bedel ödemesi gerekiyordu. Bu bedel hiç bir vebali olmayan Yusuf’a düştü.

 

Haksızlar çıkmak için ararlar hep basamak

Onlarla mümkün olmaz huzurluca yaşamak

 

    KÖLELİKTEN BAKANLIĞA

    O, Allah ki kuluna ihsan eder,

    Götürür Mısır’a sultan eder

    Zindanda Yusuf saat yapmayı ve rüyaları tabir etmeyi öğrenir, Rabbim ona nasip eder. Yanından çıkıp Saray’a giden diğer iki mahkum, kralın gördüğü rüya için tabir edecek adam aranırken Yusuf’u hatırlarlar ve onu davet ederler. Yedi bolluk yılları takibinde de yedi kıtlık yılları olacağını, ekonominin sarsılacağını Yusuf haber verir. Öyleyse gel sen ekonominin başına geç, maliye bakanım ol ve millete hizmet edelim denir ve Yusuf böylece zindandan kurtulur.

    Kenan ilinde açlıktan ve yokluktan kıvranan, fakat Yusuf’u kuyuya atan kardeşleri buğday almak için Mısır’a kadar gelirler. Gelişlerini de gidişlerini de Yusuf yakinen takip eder. Onlar Yusuf’u değil ama Yusuf onları tanır. Yüklerini tamamlar, ücretlerini de içine koyar. Yani paralarını iade eder. Bir daha geldiğinizde bıraktığınız kardeşinizi de getirmezseniz size buğday vermem diyerek onları yolcu eder.

    İkinci gelişlerinde Bünyamin’i babalarından isteyerek Mısır’a gelmeleri kolay olmaz. Hz. Yakup onlara güvenmemektedir. Çünkü Yusuf’un başına gelenler ortadadır. Buna ilaveten Yusuf’un öz kardeşi olan Bünyamin’in acısına katlanamaz. Babalarına:” Eğer küçük kardeşimizi götürmezsek bakan bize buğday vermeyecek” diyerek ikna ederler. Yusuf kardeşini yanına oturtur ve “ Haberin olsun ben senin kardeşinim. Şakın onların yapacaklarına üzülme!” (Yusuf,69) diyerek ikazda bulunur.

     Şehirden çıkarken bir plan yaparak bir su tasını kardeşinin yüküne koydurur. Herkes arandıktan sonra da Bünyamin’in yükü aranır ve su tası bulunur. Hepsi yükleriyle birlikte bakan beyin huzuruna çıkarılır. Sorgulamayı bizzat Yusuf yapar. O günün kanunları gereği hırsızlık yapanın cezası en azından sahibine bir yıl kölelik yapmaktır. Yusuf için kardeşini yanında bırakabilmemin başka da bir yolu yoktur.

 

          RABBİM İFTİRADAN KORUSUN

      Yusuf’un ağabeyleri dediler ki:” Eğer bu tası Bünyamin çalmışsa, bundan önce de diğer kardeşi (Yusuf) çalmıştı.” O zaman bunu Yusuf içine attı ve onlara belli etmedi. Bir kenara not etti. İhanet ve iftira ancak bu kadar olabilir. “Siz gerçekten kötü bir durumdasınız. Allah her şeyi biliyor fakat siz neler isnat ediyorsunuz.”(Yusuf,77) diyerek onların bu tavrını kınadı.

     Kardeşlerini bırakarak babalarının yanına dönen on kardeş ikinci bir mahcubiyet yaşadılar. Çünkü ana-baba bir olan hem Yusuf hem de Bünyamin onların ihanetine uğradılar. Yusuf’u için yıllardır ağlayan Yakup artık Bünyamin için de ağlayacaktı. Fakat bu hasret o kadar çok sürmeyecekti.

    Ağabeyler, paralarının az olduğunu , çocuklarının aç olduğunu az bir bedelle yüklerini tam vermesini Yusuf’tan rica ettiler. Yusuf onların yüklerini doldurarak gönderdi.  Babaları oğullarına, haydi gidin de Yusuf’u ve Bünyamin’i bütün gücünüzle arayıp bulun. Çünkü Allah’ın rahmetinden ümit kesenler, ancak kafirler sürüsüdür. (Yusuf,87) Yakup yıllarca oğlu Yusuf için gözyaşı dökmüş, buna da bizzat oğulları sebebiyet vermiştir.

 

Ben bir Yakup idim kendi halimde

Mevla’nın adı vardı dilimde

Kaybettim Yusuf’u Kenan ilinde

Ağlar Yakup ağlar Yusufum diye

     Kardeşlerini aramak için gelen Yakub’un oğullarına Yusuf:” Siz cahillik döneminizde Yusuf’a ve kardeşine ne yaptığınızı biliyor musunuz?!” diye sorunca şaşkınlık içinde, yoksa sen Yusuf musun? dediler. Evet ben Yusufum bu da kardeşim Bünyamin. Allah bize lütfu ile nimet verdi. Gerçekten kim Allah’dan korkar ve sabrederse, kuşkusuz Allah iyilerin emeğini zayi etmez. Koca koca adamlar:” Yemin olsun ki Allah seni bize üstün kıldı. Doğrusu biz büyük suç işledik. “ diyerek itirafı zünub ettiler.

 

                BUGÜN KINAMA YOK

    Bunca ihanete rağmen Yusuf onlara dedi ki:” Bugün size kınama yok, Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir.” Hz Peygamberimiz de Mekke’yi fethettiği gün Kureyşin azgınlarına ben de size kardeşim Yusuf’un dediğini diyorum:” Hepiniz serbestsiniz, haydi gidin. Bugün kınama yoktur” diyecekti. Yusuf ayrıca; “ Şu benim gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun. Gözleri görecek duruma gelir. Bütün ailenizi bana getirin.”(Yusuf,92-93) diyerek onları Kenan iline gönderdi.

     Kervan Mısır’dan yola çıkınca babaları yanındakilere, “ Eğer bana bunamış demezseniz inanın ben Yusuf’un kokusunu alıyorum!” dedi. Onlar da, vallahi sen hâla eski şaşkınlığındasın, diyorlardı. Netice de ana-baba ve oğullar Yusuf’un yanına vardılar. Anasını ve babasını kucaklayıp yanına aldı. Buyurun Mısır’a Allah’ın izniyle güven ve huzur içinde oturun diyerek mutlu sona ulaştılar. Başta bahsedilen rüya bugün gerçek oldu. Hepside Yusuf’un huzurunda saygıyla eğildiler.

 

Yusuf olmakta, Yusuf kalmakta zordur,

Fakat bilen için bu en doğru yoldur.