Bugün, kardeşi kardeşe düşüren Kerbela gibi bir vahşeti yaşamış olan ümmetin, içi boşaltılmış sadece slogan hâline gelmiş, birlik ve beraberliğe değil, her türlü ötekileştirici, ayrıştırıcı söylem ve bakıştan uzak, kendini üstün ve haklı görme hastalığından sıyrılmış bir gönülle birbirine sıkı sıkı kenetlenmeye ihtiyacı vardır. Her türlü mensubiyetliği, asabiyeti arkasına alıp kardeşliği öncelemek, fitne tohumlarının ırk ve mezhep kılıfıyla sunulduğu bir çağda önemli bir kalkan görevi görecektir.
"Başta HZ. Hüseyin(r.a.) olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmet, canileri de lanetle anarız.
Tüm yeryüzünde ve bütün zamanlarda ne adına ve kimler tarafından yapılırsa yapılsın işlenen tüm zulümleri kınama bütün mazlumların acılarına ortak olma ve kesinlikle zalimlere meyletmeme hususunda yüce Rabbimizden bizlere ortak bilinç, birlik ve dirlik ihsan etmesini niyaz ederim.
"Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız) sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra ondan da yardım göremezsiniz!
(Hud-13)
Kerbela’nın tetikçileri iktidar uğruna, zevk ve ikbal uğruna hertürlü dini ve gayri dini malzemeyi kullanabilecek zalimlerdir.
Bunlar her çağda her yerde olabilirler.Bunların ilkeleri yoktur. Davaları yoktur. Din ve iman umurlarında değildir. Kutsal tanımazlar. Nefislerini ilahlaştırmışlardır.
Bunların meşrebi mezhebi aidiyeti, yoktur.
Kerbelaların olmaması için; olayları akılla, şuurla ve vicdanla tartma noktasına gelmeliyiz.
Zulüm gücü elinde bulunduranın yaratılanlara haksızlık etme hakkını kendinde görmesidir. Alnı secdeye değip de yüreği adalete değmeyenlere inat, dilinden zikir düşmeyip de eliyle saltanat kuranlara rağmen Muhammedî duruş gösterip mazlumların sesi, güvenci olmanın yiğitlik meydanıdır Kerbela.
Bu yaşanan ortak acı tecrübe, duyarlılığımızın artmasına, basiretlerimizin açılmasına, her türlü ayrıştırıcı, ötekileştirici ifadelerin yaydığı fitne ateşine karşı kardeşliğimizin güçlenmesine, yarınlara birlik içinde girebilmemize vesile olsun.
Davaları uğruna serden geçen yiğitlerin, başlarını feda ettiği bu onurlu mücadele ümmetin silkinip dirilmesi için ders olsun.
Selam olsun Hüseyin’e…
Selam olsun Ehlibeyt’e…
Selam olsun her türlü mensubiyetliği bir tarafa bırakıp kardeşliği önceleyenlere…
Yeniden başımız sağ olsun…
"Ol Hasan hazretlerine zehr içirdi eşkiyâ
Hem Hüseyn oldu susuzlukdan şehîd‐i Kerbelâ
İkisidir asl u nesl‐i cümle âl‐i Mustafâ
Ben onun âline evlâdına kurbân olayım
Ben onun evlâd u ensâbına kurbân olayım..."
(Niyazi-i Mısrî Hazretleri)
EHL-İ BEYT
Kerbelâ katillerinin
Akıbeti ne oldu?
Hüseyin(a.s)’i Katledenler;
Şimdi ne haldedir?
Kerbelâ’dan sonra
Ehli Beyt ile savaşan biri;
“Hiç pişman değilim,
Hiç belâ görmedim.”
Demiş, ama bakın
Sonunda nasıl ölmüş;
Kandil sönmeye başlamış,
Adam onu yakmak için
Fitille oynarken,
Ateş parlayıp adamın
Elbisesini tutuşturmuş,
Canını kurtarmak için,
Fırat nehrine atlamış
Fakat ne yanmaktan,
Ne de boğulmaktan
Kurtulabilmiş maalesef!
O günden beri Fırat,
Hâlâ kan akıyor!
Kimisi yanıyor,
Kimisi de boğuluyor!
KERBELÂ’DA OLSAYDIK!
İki Cihan serveri efendimiz şöyle buyurdu;
“Cebrail bana haber verdi,
Hüseyin Fırat kenarında
Şehit edilecek,
Orası Ker-vü Belâdır, Kerbelâ dır.”
Muharremin onuncu günü
Fırat, kan renginde akıyor.
Kerbelâ da bir torun,
Dedesinden elli yıl uzakta,
Ehli beytin çiçekleri
Birer birer soldu.
Ya Rasülallah!
Biz asırlar sonra geldik,
O gün Kerbelâ’da olsaydık;
Ashabının, Seni koruduğu gibi,
Biz de ehli beytini korurduk.
Bunun ispatı olarak da;
Asırlar geçmesine rağmen
Sünnetine sahip çıkıyoruz.
Çocuklarımızın ismini;
Ahmed Tahir, Fatma, Hatice
Hasan, Hüseyin koyuyoruz.
Allah bizi Senin sünnetinden,
Ayırmasın! Âmin…