“İşte bütün mesele, her meselenin başı
Ben bir genç arıyorum, gençlikte köprübaşı.”
Gençlere havale edilemeyen hiç bir davanın başarı şansı yoktur. O nedenle İslam Peygamberi, çocuklar yolun başında, yaşlılar yolun sonunda olunca bütün planlarını gençler üzerine kurmuştur. Ne çocuğu ne yaşlıyı ihmal etmedi fakat gence bir başka değer verdi. Onu davasının temeline oturttu.
“Mekke de bir hane,
Binlerden bir tane
Güzel adı Muhammet
Odur aleme rahmet,”
İnanç, teslimiyet ve kahramanlığın genç hafızalarda en çarpıcı örneği Hz. Ali, Kur’an-ı toplama komisyonu başkanı Zeyd b. Sabit; Efendimiz tarafından Medineye öğretmen olarak gönderilen Musab b. Umeyr, Yemene Vali olarak gönderilen, içtihat müessesesinin alemi (sembolü)olan Muaz b. Cebel. Habeşistan’a İslamın mührünü vuran Cafer b. Ebu Talip; Bizans’a gönderilen ordunun komutanı 19 yaşındaki Useme B. Zeyd gençlerin önderiydi. Şöyle bir bakın tarihe her şeye mühürü, damgayı gençler vurmuştur.
İslam Peygamberine ilk gelenler içinde yaşları 30-50 arasında olan birkaç kişi, 10 ile 30 arasında olan onlarca isim sayabiliriz. Hz. Ali 10, Abdullah b. Ömer 13, Zeyd b. Harise 15, Abdullah b. Mesud 16, Talha, Abdurrahman b. Avf, Erkam b. Ebil Erkam, Said Ebi Vakkas, Esma 17, Muaz b. Cebel, Musab 18 yaşlarındaydılar.
Bizim inancımız dünyadan el etek çekmeyi gerektiren bir din değildir. Mekke’nin ahlaklı gençlerinden Osman b. Mazun, Havle b. Hakim ile evlendiler. Kısa bir müddet sonra Osman kendini ibadet ve uzlet hayatına verince, hanımı gelip durumu haber verdi, Efendimiz ona: “Ey Osman, Bizde ruhbanlık yoktur. Senin üzerinde, ailenin, misafirin ve nefsinin hakkı vardır.” Buyurdu.
Habeş Kralı Necaşi’nin karşısında Mekke’li müşriklere karşı Müslümanların sözcüsü olarak dikilen Cafer b. Tayyar otuz yaşında yoktur. Hicret esnasında kutlu yolculara erzak hazırlayan Esma ve kardeşi Aişe b. Ebu Bekir’in gencecik hanım kızlarıydı.
Lokman Suresinde,”Ey yavrucuğum“ diye yapılan nasihatler İslami Türk edebiyatının ilk örneklerinde de metod olarak işlenmiştir.
Dede Korkut’un Oğuzname;
Kaşgarlı Mahmud’un Divani Lügati Türk; Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig;
Edip Ahmet Yükneki’nin Atabetül Hakayık;
Feridüddin Attarın Pendnamesi;
Şeyh Sadinin Bostan ve Gülistanı mühim örneklerdir.
Ayrıca Piri Türkantan Hoca Ahmet YESEVİ’nin Divanı Hikmeti, Mevlana’nın Mesnevisi, Hacı Bektaşı Velinin Makalatı, Yunusun Divanı başucu kitaplarımızdır.
“Aşksızlara verme öğüt
Öğüdünden alır değil
Aşksız kişi hayvan olur,
Hayvan öğüt bilir değil” derdi Yunus.
Zalim idareye karşı yedi imanlı genç tarihte “Ashab-ı Kehf “olarak yerini almış. Hayberde Ali, Uhudda Hamza ve Mus’ab aynı ülküleri paylaşmışlar. Genç, genci daha çok eğitir. Habbab b. Eret demirci ustasıdır. İslamla tanışmıştır. Musab’ı yakan ateşle, demiri kızdıran ateşi birleştirir ve Erkam ‘ın evinde En Sevgiliyle buluşturur.
Hz. Yusuf iffet sınavını başarıyla veren bir gençtir.
Hz. İbrahim Yıldız, Ay, Güneş derken Allah’ı bulan bir gençtir.
Hz. İsmail; “Emr olunduğun işi yap, beni sabredenlerden bulacaksın” diyordu babası İbrahim’e. Ne acıdır ki yüce davalar peşinde değil de fani dünyalıklar peşinde koşmaya başlayan insanlık aradığı huzuru bir türlü bulamıyor.
Asalet bir altın idi, pul oldu,
Çoğu farklı bedenlerde çul oldu
İmanın yolu keseden geçeli,
Kimi pula, kimi kula kul oldu.
Üç erkek kardeşin en küçüğü olan ve Mekke’nin en yakışıklı delikanlısı Mus’ab Müslüman olunca annesi Hünas oğluna şiddetle karşı çıkar. Kölelerine kamçılatır, aç ve susuz bırakır. İşkencelere dayanamayan Mus’ab önce Habeşistana, 621 yılında da Medine’ye hicret eder.
Hazreç Kabilesinden Esad b. Zürare’nin evine yerleşir. “İnanmak lafla olmaz baş koymak gerekir” diyerek çağlara ve bahanelerin ardına saklananlara meydan okur. Evs kabilesinden Useyd b. Hudeyr ve daha sonra Sa’d b. Muaz, Musab’ın faaliyetlerine karşı çıktılar ama kavimlerinin İslam’a girişine de vesile oldular.
Efendimiz ona Mus’abul hayr diyordu. 625 yılında Uhud da şehit olurken 30 lu yaşlarındaydı. Kefen bulamadılar; “Elbiseyi baş tarafına, izhir otunu ayaklarına örtün” buyurdu Âlemler Sultanı.
Vakit; hiçbir bahaneye sığınmadan köyümüze, mahallemize, şehrimize, ülkemize, insanlığa Musab b. Umeyr ufkunu taşıma vaktidir. Vakit “Musablaşma” vaktidir.
“Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik
Zaman bendedir, mekan bana emanettir.” şuurunda olan bir gençlik.
Gencin sınırları yoktur, hayalleri vardır. Bir genç için gelecek daima geçmişten büyüktür. Hayali büyük olan gençlerin hedefleri de büyük olur. Gerçeğin izinde, yanlışın karşısında olan bir gençtir Hz. İbrahim. Yıldız, ay ve güneşte tanrısallığı arayan;” Onlardan iyi mi bileceğim, babam puta taptığına göre vardır bir bildiği” demeyen bir genç. Batan, giden, terkeden ilahı sevmem deyip ateşe atılırken,” Allah bana yeter” diyen İbrahim.
Allahımın “en güzel kıssa” diye tarif ettiği Yusuf’un olayı. Kadına, makama, zenginliğe ve güzelliğe mağlup olmayan Yusuf. En güzel ortamı hazırlayıp “gel buyur” diyen kadına, “Ben Allahtan korkarım” diyen bir Yusuf. Kadının gönlüne girmektense arşın gölgesine sığınmayı tercih eden bir genç.
“Ashabı Kehf”, İmanları uğruna hayatlarından vazgeçen gençler. Onlar kula kulluk etmeyi ölümden beter gördükleri için köpekleriyle birlikte mağarada ölüme yattılar. Gençtiler ama efelik yapacak kadar ucuz değildi davaları, canları. (Kehf 13) Genç gönülleri hakka adanmış, ömürleri böylece bereketlenmiş, onları hiç tanımayan nesiller boyunca anlatılan bir destana dönüşmüştür.
Ne demiş Merhum Akif:
Ey dipdiri meyyit, iki el bir baş içindir!
Davransana, eller de senin, baş da senindir.
His yok, hareket yok, acı yok; leş mi kesildin,
Hayret veriyorsun bana, sen böyle değildin!