Bugün, 12 Aralık 2024 Perşembe

Tevrat İŞLEYEN


İNANDIM DEMEK YETMEZ

İNANDIM DEMEK YETMEZ


 

Elhamdülillah Müslümanız. Bizler hiç şüphe duymadan Allah'a inanıp iman ediyor, O’nun bir ve tek olduğuna şahadet ediyoruz. Ayrıca Hazreti Muhammed Mustafa Sâllâllahü Aleyhi Vesellem Efendimizin Peygamberimiz olduğuna da cani gönülden iman ediyoruz. Ve yine biz kitabımız Kur'an-ı Kerim’in bir harfinin bile değiştirilemeyeceğine inanıyoruz. İman etme konusunda her Müslüman tam anlamıyla inancını ikrar ediyor. Peki! Sadece inandım demekle ve inanmakla iş bitiyor mu?

Allah'a tam anlamıyla inanmadan, inancımızı hayatımıza yansıtmadan ve bizatihi inancımız doğrultusunda yaşamadan kuru kuruya iman olmaz. Kaldı ki sadece inandım demekle de iman tamam olmaz. Şanı Yüce Allah insanlık âleminin içinden Peygamberimizi seçmiş ve görevlendirmiş, İslam dinini yani son dinini bizlere O’nun vasıtasıyla öğretmiştir. Peygamberimiz bizlere ne öğretmiş ise bizlerde onu uygulayarak ibadet etmeliyiz.

Allah'ın çokça önem verdiği, Kitabımız Kur’an’ın kırk civarındaki ayet mealleriyle sabit, ama biz Müslümanların en çok ötelediği ibadetlerin başında olan namazı yerine getiremediğimiz ve dahası olmazsa olmazımız namaz ibadetini umursamadığımız bir gerçek.

Namaz günde beş kez belli vakitlerin içinde yerine getirebileceğimiz bir ibadet. Bazıları vaktim yok diyor iş güç yüzünden diyor. Sebepler ve mazeretler. Hatırlayalım isterseniz. Gün bizim sandığımız kadar kısa değil çok uzun aslında da bize kısa geliyor. Dünya işlerine o kadar çok öncelik vermişiz ki, biz onlarla uğraşırken günün nasıl geçtiğini anlamıyoruz. Namaz aslında bizi işlerimizden alıkoyup işlerimizi aksatacak kadar vakit gerektiren bir ibadet değildir. Topu topu abdest almak iki üç dakika,  bir rekat namaz bir dakika. İster çarpın, ister toplayın en uzun olan yatsı bile on üç rekat yani abdest ile birlikte on beş dakika.

Bu anlamda kimse namaz kılmıyor herkes kaçıyor gibi bir tespitimiz de yok aslında. Sözümüz inanıp iman eden ama kuralları yerine getirmeyenler içindir. İnanmak ve imam etmek kavramını açıklamak için namazdan örnek vermek istedim. Farz olan diğer ibadetlerde var. Farz demek yerine kesinlikle getirmeniz gereken ibadetler demektir. Özrümüz yoksa kaçışımız yok demektir. Bir tarafta farzlar ve kurallar, bir tarafta da biz.

Yüce Allah Kitabımız Kur'an da dememiş ki, ya da Peygambere buyurmamış ki, kulum senin canın nasıl isterse öyle yap canının istemediğini yapma. Böyle bir durumda olmadığına göre, biz inandım demekle iman etmiş olamayız o kesin, ama tam iman etmiş olmak o başkadır. Tam iman Allah'a tam teslimiyetle mümkündür.

Başka bir ifadeyle iman, insanın kalben Allah’a bağlanması, konuştuğu kelimelere oruç tutturmasıdır. Üzerimizde son model giysilerimiz olsa da aslında insan çıplaktır. Onu maddi ve manevi tehlikelerden koruyan ve kollayan kale imandır. İnsan bir tek iman kalesinde korunur başka yerde korunamaz. İnsan imanı korursa iman da insanı korur.

 İman, şu kısacık dünya hayatımızda bize hem arkadaş, hem de sırdaştır. Bu anlamda önce iman demenin alâmeti, cesarettir. İmandan kaynaklanan cesaretin en faziletli olanı da hakkı haykırmak, sır saklamak, hatamızı itiraf etmek, adil olmak ve sinirlendiğimiz zaman dilimlerinde dahi öfkemize hâkim olmaktır.

İman doğruluğun ölçüsüdür. Kimin doğru olduğunu tartışmayanlar, neyin doğru olduğuna karar verenlerdir. İmanın olmadığı yerde doğruluk da olmaz. İman kuvvetten yana değil, doğruluktan yanadır. Doğru olandan daha kuvvetli kim olabilir ki? Bu anlamda aslolan: İman üzere olmanın doğrulukla, doğru olmanın da kuvvetli olmakla bağlantılı olduğunun bilinciyle yaşamaktır.