Birkaç aydır zamanımın çoğunu köydeki evimde geçirmekteyim. Bir yandan, "KÖTÜ" üzerine yazdığım/ üzerinde yıllardır çalışmakta oĺduğum kitabın son dört kaynak eserini okuyup notlar almaktayım; diğer yandan da köy hayatının dinlendirici, insanı hem dış tabiatla, hem de kendi insanî doğasıyla bütünleştirici özelliklerinin tadını çıkarmaktayım.
*
Yazımın başlığına döneyim:
Bu yazımda niyetim, - daha öncekilerden birinde sözünü ettiğim - "İnsandaki Bozulma"yı biraz daha açmaya çalışmaktır: İnsanların doğal köy ortamından koparak/ koparılarak kentlere yerleş(tril)meleri, insan tabiatının İMHÂsında nasıl da mahvedici bir rol oynamıştır!
*
"İnsandaki Bozulma"dan söz ederķen, bunun belirleyici nedenlerinden birinin, içinde yaşadığımız hızlandırılmış kapitalizm (dolayısıyla yeni teknolojiler) olduğunu belirtmiştim. Burada, o tezimi açıcı mahiyette, şu hususlara (da) dikkat çekmek istiyorum:
1. Teknolojinin yaklaşık son iki yüzyıldır pervasız bir hızla ilerlemesi, insan tabatının tahribatında büyük rol oynamıştır. Bu "tahribat"ın en bâriz şekilde gözlemlenebileceği örnek, (sâkin) tarım hayatından koparılarak endüstri makinalarının basit bir dişlisi haline getirilen ve sonuçta kendi doğasına yabancılaşan endüstri işçisidir.
2. Teknolojinin gelişmesi ve yaygınlaştırılması ve dolayısıyla daha fazla para kazanma ve en son (teknolojik) tüketim mallarını satın alabilme adına, insanlar, tıpkı bir kobay çarkında olduğu gibi sonu gelmez bir hızlanmaya zorlanmışlardır. Sonuçta insan, sadece doğal hayattan değil, aynı zamanda "insan" olmaktan da uzaklaşmıştır.
3. Yukarıda özetlemeye çalıştığım iki durumun bugünkü son hâli, - ne yazık ki köylere/ köylülere de derinlemesine sirayet etmiş olan - "akıllı telefon" olgusudur. İnsanın bu teknolojiyle sürekli haşırneşir olması, görünüşte onu (insanı) etkin bir ÖZNEymiş gibi gösterse de, gerçekte durum tamamen tersinedir: Bu "gelişme", insanın, teknolojinin tamamen EDİLGEN bir kölesi olmasıyla sonuçlanmıştır. Teşbihte hata olmaz: Çocuğundan yaşlısına, insanların ellerine verilen telefonlar, onların boyunlarına asılmış; her an takip ve kontrol edilmelerini sağlayan (ki bunu pandemi diktatörlüğü sürecinde iliklerimize kadar hissettik!) ÇAN işlevini görmektedir. Bu, insanın tamamen bir NESNE'ye dönüşmesi durumudur. (Adı üstünde: O, "akıllı"dır; peki ya biz?!).
*
Gördünüz mü! Yazının kendine özgü mantık silsilesi beni başlangıç tezimle çelişkiye düşürdü! Köy hayatının; hızlandırılmış, (kentsel) kapitalizmin/ teknolojinin dışında kalan erdemlerini anlatmak isterken, köyde de "akıllı telefon"un cenderesine teslim olunduğunu ima ettim, iyi mi!
Yazıyı, burada bitireyim!
Telefonu evde bırakayım; muhteşem doğaya haşır neşir olayım...
Yapılacak çok iş var:
- Yerden topladığım elmalarla armutlarıdan pekmez yapacağım. (Ateş teknolojisini Zeus'tan çalan Prometheus'a selam göndererek!).
- Töngel, elma, armut ve ayva karışımı sirkeyi de bugün kurayım.
- Gülk tavuğu ve dört sevimli civcivini kümesten çıkarıp gezmelerini sağlayayım.
- Lahana fidelerini artık toprakla buluşturayım...
KÖR NOKTA KÖŞESİ
1. Bana, "Bu Hükümet'in en büyük KÖTÜlüğü nedir?" diye sorulsa, vereceğim cevap şu olacaktır: "Köyleri boşaltmak, insanları şehirlere istif etmek ve böylece onların doğal yaşamdan kopmalarına neden olmak... Sonuçta, milyonlarca insanın, bir yandan sağlıksız/ölümcül gıdalara mahkum olmalarına; diğer yandan da her çeşit pervasız teknolojinin maddi ve manevi köleleri/ NESNEleri durumuna gelmelerine yol açmak!"
2. Hükümet'e bu KÖTÜlüğü yaptıran GÜÇ'e ne ad vereceğiz? Emperyalizm? Tüm dünyayı/ insanlığı arka planda yeni teknolojilerle topyekün ele geçirme; tarım ve hayvancılığı öldürerek dünya nüfusunu azaltma peşindeki "küreselci firavunlar"?