İnsanoğlunun geçmişte hem melek ile hem de şeytan ile karşılaşmışlığı vardır, hatta birlikteliği söz konusudur. Bu birliktelik kıyamete kadar da devam edecektir.
Melek ve şeytan insan vücudunda, insan bedenin de devamlı mücadele halindedir. Melek, insanoğluna iyi ve güzel dürtüler ve telkinler verir, şeytan ise kötü, zarar ve ziyana uğratacak dürtüler verir.
İnsanoğlu, şeytan ve meleğin mücadele alanıdır. Bu mücadele alanında insanoğlu ev sahibidir. Ev sahibi evini kime kiraya vereceğine dikkat etmelidir. Ev sahibi evini iyi birisine verirse mutlu olur.
Ama, ev sahibi evini kötü ve zararlı birine kiraya verirse çilesi başlar, ev sahibi kötü kiracıyı evinden kovmak için kendisi ile ilgili çileli bir süreç başlar..
Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhisselam "içinizde, iyiye güzele çağıran bir ses, telkin duyarsanız bundan dolayı Allah 'a şükredin! Çünkü bu meleğin sesidir!
"Eğer içinizde, sizi kötülüğe çağıran bir ses duyarsanız bilin ki bu şeytanın sesidir, bundan dolayı Allah 'a sığının!" buyurmuştur Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhisselam Birgün ordusuyla savaştan dönerken ashabına, "Küçük savaştan büyük savaşa dönüyoruz!" dedi.
Peygamberimizin bu sözü üzerine ashab :"Ya rasülellah! Böyle bir savaştan daha büyük hangi savaş olabilir ki?" dedi. Ashabının bu şaşkınlığı üzerine peygamberimiz "Nefsimizle olan savaş!". buyurdu.
Yapılan fiziki savaş 3-5 saatlik veya 3-5 günlük idi. Ama, zihni ve ruhi savaş bir ömür boyu!...
Eskilerden hikmet sahibi bir insan, insanın içindeki nefs mücadelesini iyi köpek ile kötü köpeğin mücadelesine benzetmiştir. Bu zatın çevresinde bulunanlar :"Üstadım! Bu mücadele de hangisi galip gelir?" diye sormuşlar. O zatta şöyle cevap verir. "Hangisini beslersen o galip gelir!" demiştir.
Geçmişten günümüze özellikle dini tarihimizde fiziksel olarak varlıklı olanların beslenenlerin üzerinde "kötü köpeğin" galip geldiğini görmüşüzdür.
Nefisle mücadele çetindir. Fiziksel imkan ne kadar çok ise, buna paralel olarak nefisle mücadele o kadar artmaktadır. Ne kadar çok varlık, o kadar çok imtihan!
Dünya hayatı günah ve nefis mayınları ve tuzakları ile doludur. Bu mayın ve tuzaklardan kurtulmak böyle bir imtihanı başarabilmek yüksek bir manevi eğitime ve yüksek bir ruh'a ihtiyaç vardır.
Aksi takdirde dünya hayatının süreci içinde, sahip olduğumuz imkanlar bize düşman olabilir.
Eskilerden bir zat şöyle söylemiştir. "Fakirlikle imtihan olduk kazandık, zenginlikle imtihanı kazanamadık!"
İnsanoğlu genelde fakir iken, fiziki imkanları kısıtlı iken Allah'a güveniyor, fiziki imkanları arttıkça malına ve parasına güvenmeye başlıyor. O mal ve kişinin kendisine böyle bir duygu durumu verdiği için doğru yoldan sapabiliyor.
Para ve fiziksel imkanların çoğalması kişideki ideallerin erozyona uğramasına, çevresini değiştirmesine, yaşam biçimi ve felsefesini değiştirmesine neden oluyor.
Peygamberimiz Aleyhisselam 'ın sahabelerinden biri olan "Salebe" adındaki bir zatın peygamberimiz ile olan diyaloğu buna güzel bir örnektir.
Tasavvufta şöyle bir felsefe vardır. Parayı eline alabilirsin, cebine koyabilirsin, bu sana zarar vermez. Fakat, parayı gönlüne koyarsan, işte bu sana zarar verir. Çağımızda maalesef para kalbe konulmuş değer yargısı haline gelmiştir. Herkes parası kadar konuşmaya başlamıştır. Kriter para olmuştur. Daha çok parası olan nefsine yenik düşmüş, nefsi emmaresi cuşu huruşa gelmiştir. Daha çok parası olan nefsinin isteklerini yerine getirmede, fazla parası sayesinde sıkıntı çekmemiştir (!) Para, bazı insanları bozmuştur.
Çağımızda, hatta gündemimizde gerek yurt dışında gerek yurt içinde, birtakım konum sahibi ve bu konumun haddinden fazla para imkanı sağladığı bazı insanların nefsine uyduklarını görmekteyiz.
Bu tarz insanlar ne ünlü olmayı, ne de paralı olmayı kaldırabilmiştir.
"Nefstir seni yolda koyan, yolda kalır nefse uyan" (Yunus Emre)
Hep nefs çıkar karşıma ölüp ölüp dirilsem, İnsandan kaçmak kolay, kendimden kaçabilsem" (Necip Fazıl Kısakürek)
"Bir gün nefsime, " Gel seninle Rabbim'e gidelim!" dedim, gelmedi. Ben de tek başıma yürüdüm, gittim. (Beyazıt Bestami)
"Kul ile Rabbi arasında ilk perde kulun nefsidir." (İmam Gazzali)
" İyilikte her düşmanı dost edinebilirsin, oysa nefsin, ona iyilik ettikçe düşmanlığını arttırır." (Sadi)
"Ey nefsim! Seni sen yapan benim! Beni de ben yapan sensin! Ya yola gel beraber gidelim! Ya da yoldan çekil! Ben, Hakk'a gideyim!" (Mevlana)
"Rabbim! Beni sakla! Nefsim izimi bulamasın!"
Sonuç olarak ; İnsanoğlu hata işleyebilecek kabiliyette yaratılmıştır. Hatasız kul olmaz. Ancak, önemli olan yapılan hatadan ders almak, bunun sonucunda kendisini faziletli ve erdemli bir insana dönüştürmektir.
