Çocukluğumda izlediğim ve uzun yıllar etkisinde kaldığım bir film vardı.
Yok edici (Terminatör).
Filme göre; yıl 1984, gelecekten geçmişe açılan bir kapı yüzünden zaman içinde kesintiye uğrar.
2029 yılından beri acımasız bir katil olan Terminatör gelir.
Makinelere karşı insanların savaştığı gelecek dünya savaşında Terminatör’ün görevi, henüz doğmamışken gelecekte insanların lideri olacak kişiyi yok etmek.
Yani doğmamış John Conner’ın annesi Sarah Connor’ı yok etme görevidir.
Ayrıca Sarah Connor’ı korumak için aynı kapıdan (gelecekten) gelen bir kişİ vardır.
Netice de Sarah Connor kurtulmuş, Terminatör durdurulmuştu.
Bir robotu durdurmak için verilen insani hiçbir mücadele, müdahale yeterli değildi.
Günümüzde insan görünümlü robotlar ve yapay zekâ üzerine ne denli çalışmalar olduğunu her gün değişik haber kanallarında görüyor ve takip ediyoruz.
Henüz insanla mücadele etme ya da insanın yerine fiilen geçme çabalarına şahit olmasak da yapay zekâ ürünü robotların verdiği tepkiler insanların kafasında soru işaretleri bırakmıyor değil.
Dünyada şuan ki İnsan nüfusunun çok fazla olduğunu ve dünya kaynaklarının hızla tükendiğini, bu yüzden insan nüfusunun en fazla 500 milyon olması gerektiğine inanan ve bu uğurda mücadele eden bir grup olduğunu duyuyoruz.
Bu grubun, dünyayı yöneten, ülkelerdeki savaşlara karar veren, değişik virüsler üretip dünyaya salan ardından aşısını bulduk diye insanlara aşı yaptırarak hem paralarını hem de virüsle ve aşılarla insan vücuduna zarar veren ve nihayetinde ölümlerine yol açan bir çabaları olduğuna inanan önemli bir kitle de yok değil.
Dünyaya demokrasi, huzur getireceğini vadeden ve insan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, hayvan hakları… Gibi kavramlarla dünyayı daha yaşanılabilir bir hale getirmek için mücadele ettiğini iddia eden sözüm ona büyük devletler dünyanın başına her türlü musibeti, pisliği, fitneyi fesadı yayanlara da ne hikmetse ses çıkarmadıkları gibi her türlü desteği de vermektedirler.
Geçtiğimiz günlerde adına onur yürüyüşü dedikleri binlerce sapığın ne insanlıkla, ne insani değerlerle uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan ve tamamen aileyi, insanlığın devamını yok etmeyi hedef alan tavır, davranış ve düşünce yapılarıyla sokaklarda iğrenç gösterilerine başta ABD olmak üzere dünyanın değişik yerlerinde gösterilerine şahit olduk.
Ülkemizde de OTDÜ gibi ülkemizin en güzide üniversitelerinden birinde aynı gösteri yapılmak istendi Allah emniyet güçlerimizden ve onlara talimat verenlerden razı olsun ki bu onursuz yürüyüş engellendi.
Dünya nüfusunun çok fazla olduğuna ve azaltılması gerektiğine inanan ve dünyayı yönetme iddiasından bulunan bu grup, insan nüfusunun çoğalmaması adına LGBT ve benzeri tüm sapkın akımları destekleyerek aile olma, yuva kurma, aile olmanın doğal özelliği Allah nasip ettiği sürece evlat sahibi olma duygusunu yok ederken, bir taraftan da değişik yöntemlerle (savaş, virüs, aile planlaması, çocuk sevgisinin yerine geçebilecek evcil hayvan edinme, kadınların hayatın her alanında çalışması, oyun ve ilginç içeriklerle ve ekran başında para kazan(dır)ma yöntemleri ile ekran bağımlılığı ve gerçek hayattan koparma…) insanlığı doğal akışından çıkarmayı amaçlamaktadır.
Milli, manevi duyguların yok edildiği ve ben merkezli bir hayatın empoze edildiği insanlarda daha iyi giyineyim, daha iyi yiyeyim, tatil planı yapmalıyım, olmuşken en iyisi olsun, modeli yükseltmeliyim, lüks bir sitede oturayım, en modern eşyalarla donatayım, yazlığımız olsun, kariyer yapmalıyım, çocuklarım için iyi bir okulda okumalı, en iyi eğitimi almalı, donanımlı olmalılar… Duygularıyla kapitalizmin köleleştirdiği, ihtiyaçlarına yetişmekte zorlandığı ve neticede dünyaya bir kez geliyorum ben de hayatımı yaşamalıyım duygusunu verdiği insanlar ya çocuk sahibi olmaktan imtina ediyor ya da bir çocukla yetinmek durumunda kalıyorlar.
Tüm bu çabalar, insanoğlunun sayısını azaltmak ve insanlardan boşalan yerlere yemeyen, içmeyen, tüketmeyen, her türlü hizmeti yerine getiren robotlar üretmek suretiyle rahat bir dünya hayal eden grubun çabalarıdır.
Bu acımasız grubun hedef kitlesindeki insanlar olarak bizlerde bunlara bilmeden hizmet ediyoruz.
Kullandıkları argümanlar kadın hakları, çocuk hakları, insan hakları, hayvan hakları, özgürlük, hak, hukuk, adalet, eşitlik… Olunca bizler de maalesef gerçek olan ve bize gösterilmeyen büyük resmi göremiyoruz.
Hepimizin malumu olan “Karanlıkta Fil” hikâyesinde olduğu gibi biz sadece gördüğümüzden ibaret zannediyoruz dünyayı.
Oysaki bu karanlık ruhlu insanlar bizim elimizden IŞIĞIMIZ olan ve içinde insanlığı, paylaşmayı, kardeşliği, hakkı, hukuku, adaleti, ölüye ve diriye saygıyı, anne baba hakkını, helal lokmanın değerini, aza kanaati, olanla yetinmeyi, yaptığımız her şeyin bir karşılığı olacağı… İnanç ve duygularını bizden aldığı günden beri biz o karanlık odadaki FİL’i her şeye benzetir olduk da fil olduğunu bilemedik.
Hiçbir şey için geç kalınmış değil!!!
Gelin, bu ruhları kararmış, dünyadan başka bir dünya olmadığına inanan, bizi onlara hizmet eden köleden başka bir şey olarak görmeyen “insanlara” karşı uyanık olalım, onlara ve destekledikleri iğrenç ötesi insanlıkla alakası olmayana tüm yapılarla mücadele edelim.
Kendi iğrenç yapılarına özgürlük isterken bizleri yok sayan ve tüm değerlerimize düşmanlık edenlerin taktıkları maskelerinin arkasındaki gerçek yüzlerini görelim.
Zira, geçek yüzlerini gördüğümüzde bizler ve gözlerinin içine bakmaya kıyamadığımız evlatlarımız ve sevdiklerimiz için iş işten geçmiş, her şey için çok geç olmuş olabilir.
Selam ve dua ile kalın sağlıcakla…
KARANLIKTA FİL
(Hintliler karanlık bir ahıra bir fil getirip halka göstermek istediler. Hayvanı görmek için o kapkaranlık yere bir hayli adam toplandı. Fakat ahır o kadar karanlıktı ki gözle görmenin imkânı yoktu. O göz gözü görmeyecek kadar karanlık yerde file ellerini sürmeye başladılar. Birisinin eline kulağı geçti, “ Fil bir oluğa benzer” dedi.
Başka birisinin eline ayağı geçmişti, dedi ki: “Fil bir direğe benzer.” Bir başkası da sırtını ellemişti. “ Fil bir taht gibidir” dedi. Herkes neresini elledi, nasıl sandıysa fili ona göre anlatmaya koyuldu. Onların sözleri, görüşleri yüzünden birbirine aykırı oldu. Birisi dal dedi, öbürü elif. Herkesin elinde bir mum olsaydı sözlerindeki aykırılık kalmazdı.)