Bugün, 9 Mayıs 2025 Cuma

Abdulkadir DEMİR


İYİ İNSANLAR KAYBETMEZ!

İYİ İNSANLAR KAYBETMEZ!


 

"İyi insanlar kaybetmez,

Kaybedilir"

demiştir. Peyami safa…

Yeter ki, 

Niyetimiz iyi, 

Kalbimiz temiz, 

Sözümüz doğru, 

Özümüz dürüst olsun. 

Hak yerini bulmadan, 

Göçmeyiz bu dünyadan.!

Fizik boşluk kabul etmediği gibi gönüller de boşluk kabul etmez. İmâm Şâfiî Hazretleri’nin buyurduğu gibi; 

“Sen nefsini hak ile meşgul etmezsen, bâtıl seni işgâl eder.”

Günümüzde de insanlar, ekseriyet itibârıyla selde sürüklenen âvâre kütükler misâli dehşetli bir gaflet ve şuursuzluk içinde, karanlık meçhullere doğru akıp gitmektedirler.

Çoğu insanın hayalidir; Emekli olayım, bir kıyı kasabasına yerleşeyim, balık tutayım, uzun yürüyüşlere çıkayım… Düşünürken çok güzel! Ama atladığımız bir şey var. Harcadığımız ömür içimize sinmiyorsa, emeklilik de sıkıntılı geçer. Demini almayan çay gibi, emeksiz geçen bir ömrün son demlerinin de tadı olmaz.

Şirket başvurularında öz geçmişe yazılan referansların, ihtiyarlıkta bir hükmü yoktur. Emeklilik kariyerinde işe yarayan tek referans, insanın kendisidir.

Kalbi sükûn bulmayan bir insan, dünyanın en huzurlu yerinde bile sükûneti bulamaz. Ama yaşadığı hayatı içine sindiren bir insan, penceresiz bir kulübede bile huzura kavuşur.

Biz kendi insanımızı bu akıntılardan kurtaramazsak, onlara başkaları istedikleri şekli ve hâli vereceklerdir. Zira fizik boşluk kabul etmediği gibi gönüller de boşluk kabul etmez. İyi veya kötü birileri tarafından muhakkak doldurulur. Bardak boş olursa kimi asit doldurur, kimi içki. Biz o bardağı İslâm’ın âb-ı hayâtıyla, cennet kevserleriyle, rahmet zemzemleriyle doldurursak ona başkası müdâhale edemez.

Günümüzde maalesef kitleler israf ediliyor. Dışta ve içte, bilinen ve bilinmeyen pek çok düşmanın tesiriyle iffetsizlik, ahlâksızlık, kısa yoldan köşe dönmecilik yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Toplum olarak uçuruma doğru sürükleniyoruz.

Bulunduğumuz devir, çok nâzik bir devir… Allah muhâfaza buyursun, “Uydum kalabalığa!” deyip İslâmî duruşumuzdan tâviz verirsek, Kur’ân-ı Kerîm’de ilâhî azâba dûçâr oldukları haber verilen kavimlerden ne farkımız kalır?

Yeri gelmişken şu anektodu hatırlayalım;

56 yaşında 

hayata gözlerini yuman 

Apple'ın kurucusu 

Steve Jobs’un yazdığı son yazı

Çok ama çok manidardır.

Çok manidar.

Birkaç kez okumak bir köşeye çekilip düşünmek gerek bence.

İş hayatında, büyük başarılara ulaştım.

Kimilerinin gözünde;

Hayatım, başarının timsali;

Fakat işim dışında;

Çok az neşem oldu benim. 

İşin sonunda;

Zenginliğim ve alışmış olduğum hayatın,

Bana getirdiği tek gerçeklik;

Ölümle yüzleştiğim şu anda,

Yatağımda uzanıp, 

hayatımı gözlerimde canlandırırken;

Fark ettim ki; gururlandığım şöhretim ve servetim ölüm karşısında ne kadar da manasızmış. 

Arabanızı kullanması için;

Size para kazandırması için;

Birilerini işe alabilirsiniz.

Ancak;

Hastalığınızı taşıması için,

Kimseyi işe alamıyorsunuz.

Kaybedilen maddi şeyler bulunabilir veya yerine başkası yerine konur; 

Fakat;

Kaybedildiğinde bulunamayacak veya

Yeri dolmayacak tek şey var;

O da “Hayat.”

Şu an;

Hayatınızın hangi sahnesinde olursanız olun;

Zaman ile;

O sahne perdesinin kapanması ile yüzleşeceksiniz. 

Tavsiyem;

Ailenize, eşinize, arkadaşlarınıza;

Çok kıymet verin ve sevin.

Kendinize iyi davranın ve insanlara değer verin.

Yaşlandıkça ve ümit ediyorum akıllandıkça; 

Fark ediyorsunuz ki;

300 dolarlık saat de,

30 dolarlık saat de;

Aynı zamanı gösteriyor.

Ve zaman herkes için bir gün bitiyor.

BÖYLE GEÇİYOR HAYAT

Böyle geçiyor hayat; tasalar, endişeler, elemler, 

Yiyip içmeler, gezip tozmalar, gülüp eğlenmeler,

Almalar, vermeler, kızmalar, sevinmeler, nefretler, 

Hasretler, kasvetler, özlemler ve daha neler neler...

Halbuki:

Bir tevekkül, bir şükür denizleri yarıyor,

Bir secde yeri alnında güneş gibi parlıyor,

Bozulmuyor, kokmuyor,azalmıyor, bitmiyor,

Sana yoldaş, sana sırdaş, sana merhem oluyor...

Ya da:

Okşanmış bir yetim başı, öpülmüş anne eli, babandan dualar,

Bir fakirin eline, bir garibin gönlüne sıkıştırılmış sadakalar,

İhlasla edilmiş tövbeler, yakarışlar, yürekten gelen sedalar,

Mümince gülüşler, bal tadında sözler, bunlar geriye kalanlar…

Ya sağa yazılıyor ya da sola, söylenen söz kalmıyor muallakta bilesin,

Ölüm yanıbaşımda, kaç dost bulunur acep musalla taşımda diyesin,

Takvan kadar varsın, sordun mu kendine, takvanda ne kadarsın?

Kurtarmıyor ne mal, ne şöhret ne kadar takvalıysan o kadar insansın,

O halde:

Arada bir arkana dön ve geriye neler bıraktığına bak,

Harcanmış yıllarını seyret tefekkürle, usulca yalvararak,

Bak nasıl dökülüyor ömür dediğin hayat yaprak yaprak,

Sığınak olsun bir ‘’Estağfirullah’’ Rabbine bağlanarak...

HERŞEY GEÇER

Yaşanan sevinçler, en karanlık geceler, 

En derin üzüntüler, herşey gelir geçer,

Bazen geride bir oh, bazen bir ah kalır,

Bazen güler geçer, bazen de deler geçer,

İyi veya kötü sonunda herkes göçer.

Geçer, mevsimlerin geçtiği gibi,

Göçmen kuşların uçtuğu gibi,

Yalnız hasretlikler unutulmuyor,

Gönlündeki dostun göçtüğü gibi,

Çöllerin yağmuru içtiği gibi.

Sevdalar bulut olup gökyüzünde uçsada,

Muhabbetler kalpte derin yara açsada,

Üç gün sürer yine hüzünler yaslar,

Göçüp giden sana yaran olsada,

Alnına yazılmış kader olsada.

Sonunda herşey gelip geçiyor,

Ezanla gelen selayla gidiyor,

Geldi geçti çare yok deyip,

Hayat kaldığı yerden devam ediyor,

Ve herşey aslına rucu ediyor.

GÖNLÜNÜZ SEVGİ VE ŞEFKATLE DOLSUN CUMANIZ MÜBAREK OLSUN…