Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Abdullah ALTAŞ


KADER MAHKUMU...

KADER MAHKUMU...


Kader:  Sözlükte “gücü yetmek; planlamak, ölçü ile yapmak, bir şeyin şeklini ve niteliğini, belirlemek, kıymetini bilmek, takdir etmek" anlamlarına gelmektedir.

Allahu Teala, insanı yaratmadan önce meleklerine "yeryüzünde bir insan yaratacağını" buyuruyor.  Meleklerde, Allah tarafından yaratılacak olan bu varlığı henüz tanımadıkları için önce şaşırıyorlar daha sonra Allahu Teala meleklere, yaratacağı varlığın, insanın özelliklerinden bahsedince melekler, insanın üstünlüğünü benimsiyorlar. Nihayet Allahu Teala, tüm insanlığın atası olan Hz. Adem'i, yaratılışını planlıyor. O'nu, ölçülü bir şekilde şeklini ve niteliğini belirleyerek, kıymetini belirleyerek topraktan yaratıyor. Bu takdir neticesinde Hz. Adem'e Allahu Teala kendi ruhundan üfürüyor ve Hz. Adem can buluyor.

Her şey Allahu Teala' nın takdiri ile meydana geliyor. Daha sonra Allahu Teala meleklere, Hz. Adem'e secde etme, saygıyla eğilme, emrini veriyor. Meleklerde kayıtsız şartsız hiç itiraz etmeden bu emre itaat ederek, Hz. Adem'in, dolayısıyla İnsanlığın üstünlüğünü kabul ediyor. Allahu Teala Hz. Adem'i ve yaratmış olduğu eşini cennete koyuyor. Hz. Adem ve eşinin mutluluğu buraya kadar, ta ki Şeytanla tanışana, o'nunla karşılaşana kadar sürüyor. Şeytan Hz. Adem'i, dolayısıyla İnsanlığın, Allahu Teala katındaki konumunu kıskanıyor. Kensinin Adem'den üstün olduğunu söylüyor. Şeytan, bu kıskançlığının neticesinde, Hz. Adem ve eşinin cennetten çıkmasına sebep oluyor.

İşte insanoğlunun ızdırabı bundan sonra başlıyor. Hem de kıyamete kadar sürecek bir ızdırap...  Şeytan, insanoğlunu bundan sonra artık zihni yorgunluğa mahkum ediyor. Hem de kıyamete kadar kadar sürecek olan bir yorulma...  Öyle zamanlar gelmiştir ki bu yorulmadan bazı peygamberler nasıbini almıştır.  Bu yorulmadan öyle zaman gelmiştir ki evliya yorulmuştur, mü'minler yorulmuştur.  Bu yorulmadan herkes nasibini almıştır, almaya da devam etmektedir...

İnsanoğlu, asli vatanından, cennetten ayrılışının feryadını, çığlığını değişik şekillerde dile getirmiş bu ızdırabı, bu yorgunluğunu rahatlatmak, için Kah şarkılara yansıtmış, (kader mahkumlarına af yokmu ya Rab!)  Kah türkülere yansıtmış (benim meselem derin meselem, ezelden ebede giden meselem)

Kah şiirlere yansıtmış

(Ya Rab! ne eksilirdi deryayı rahmetinden, peymaneri hayata zehrab dolmasaydı. Azadeser kalırdım asibü derdü gamdan, dünyaya gelmeseydim, ya aklım olmasaydı.)

İnsanoğlu, vatanı olan cennetten, sürgüne, dünyaya gönderilmiş, sürgün ve gurbet hayatına alışamamış ızdırap içinde kıvranan bir varlık olmuştur. İnsanoğlu dünya sürgün yerinde hayır ile de, şer ile de sınanan bir varlık olmuştur. İnsanoğlu, dünya gezegeninde şer mayınlarına basmamak için gayret ve stres gösteren bir varlık olmuştur.

İnsanoğlu, Hz. Hacer gibi  çölün ortasında su bulmak için, çaresizce bir o yana bir bu yana koşan varlık olmuştur.

Allahu Teala Kur'an- ı Kerim'de "Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz"   (Enbiya suresi 35. ayet)

Dünya hayatının bir deneme sınamadan ibaret olduğunu anlıyoruz. Tabi, deneme ve sınamanın doğal özelliği  " çetin" oluşudur.  İnsanoğlu, yaşadığı dünya hapishanesinden, "Allah kurtarsın" temenni ve tesellisinin gerçekleceği, tahliye olacağı günü bekleyen adeta bir kader  mahkumdur.

Sıkıntılar gecedir...  Dinlen, Kederlenme. Sabah elbet olacaktır...    (Mevlana)