Medeni Kanunlar,memleketlerin sosyal yaşamlarının omurgasıdır. Temel hak ve özgürlükleri teğet geçmeyen bir Medeni Kanun, her daim toplumsal ihtiyaçları karşılamaya yetecektir. Medeni Kanunlar özellikle toplumsal eşitliği sağlamak konusunda, bazı bireylere önemli ödevler yüklediği gibi, bazı bireylere de ‘’haklar’ ’tesis eder.
Türk kadını, 2001 yılında Türk Medeni Kanunu’unda fazlasıyla gecikmiş bir düzenleme ile toplumsal hayatta ‘’olması gereken yere’’ sahip olmuştur.Eski kanun aslı itibariyle toplumsal ihtiyaçlardan uzak kalan bir kanundur. Bir Medeni kanunun asla ‘’salt ‘’örf ve adet üzre düzenlenmemesi gerekir.Örf ve adet ,toplumda doğmuş ve yerleşmiş kurallar bütünü olarak kabul edilse de, düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirildiğinde ‘’yaptırım gücü’’ olmaması gereken kurallardandır. Çağdaş toplumlarda ,bu ayrımın iyi yapılması gerekir.
Eski yasa genel itibariyle birçok noktasıyla,kadını ikinci sınıf vatandaş olarak ilan etmiş, kadının esas görevini ise ‘’kocaya itaat ‘’olarak yansıtmıştır. Bu bizzat yazılan bir kural olmasa da kanunun lafzi yorumudur. Bu yorum üzre kanunun ,kadına sosyal bir görev yüklendiğinden bahsedilebilir. İşin özü ,kadına ve erkeğe, toplumdaki gizli kurallarla ağır görevler ve davranış biçimleri yüklenmesinin, yasalara dahi yansıtmış olmanın ne kadar acı olduğu gerçeğidir. Ki toplumumuz çağdaş değişimi ancak 2001 yılında yaşayabilmiştir.Bu değişim, tarihte, Türk kadınının Orta Asya devletlerinde söz sahibi olduğu dönemlerde, Ortaçağ Avrupasında cadı avına çıkan Avrupalılara karşı çok geç kazanılmış bir zaferdir.
Tabi eleştiri yapılırken, kanunun o dönem şartlarında toplum ihtiyaçlarını karşıladığı düşünülebilir. Fakat zaten burada asıl eleştirilen toplumsal şartların çoktan değişmiş olmasına rağmen, Kanuni Medeninin milenyum çağında değiştirilmesidir.
Eski Yasa’da ‘’kocanın ikametgahı karının ikametgahı addolunur’’ hükmü ile kadının bağımsız bir yerleşim yeri edinmek hakkı ihlal edilmiştir. Toplumun gizli kurallarını hatırlayın... çok komiktir ki bu madde ‘’kadının yeri kocasının yanıdır.’’ cümlesinin ‘’Medeni Kanun’a’’ yansıtılmış halidir. Kadınların sosyal yaşamda eşlerinden bağımsızlığı hoş karşılanmayacak,bir eşe sahip olan kadınlar aslında bir statüye de sahip olacaklardır. Böyle bir yaklaşım örf ve adet olarak kabul görülebilse de hukuken böyle bir düzenleme yapılması mantık dışıdır.
Toplumuzda ‘’kız almak, kız vermek’’ şeklinde söyleyişler vardır. Eski yasada tamda bu söyleyişin karşıladığı üzre kadının evlenmeden önceki soyadını kullanma imkanı yoktur. Yani evlilik birliği kuran kadın, tamamen eşine ve eşinin ailesine aidiyetini koruyacaktır. Eski Medeni Kanun burada da toplumsal bir kuralı, kanun haline getirmiştir.
Tabi evin yönetimi,ortak konut seçimi, ev giderleri şeklindeki konularda da yüz güldüren değişimler yapılmış, ataerkil yetkiler erkeklerin elinden alınarak ‘’ortak yetki’’ olarak tesis edilmiştir.
Yeni kanunumuz üzre eşlerden her biri iş veya meslek seçiminde serbesttir. Bu toplumsal yaşamda ‘’birey olmak üzre’’atılan önemli bir adımdır.Bunlar dışında eski kanunda kadının vasi atanması, 3. kişilerle hukuki işlem yapması yetkileri de kısıtlanmıştır. Genel olarak bakıldığında kadın eski medeni kanunumuzda ‘’eksik etek‘’ olarak görülmektedir. 2001 yılında yapılan değişimler kadını birey yapan en önemli girişimlerdir.
Kanunların zaman içerisinde,toplumlara sirayet ettiği kanaatindeyim. Dolayısıyla bu değişiklikler toplumumuzda önemli gelişmeler meydana getirmiştir. Kadın artık ,koca olgusu altında ezilmeyen bir ‘’bireydir’’. Bu değişim ‘’zaman’’ içerisinde yavaş yavaş meydana gelmiş ,şimdiki halini almıştır. Türk kadını en azından kanunlar bazında toplumda hakkettiği sosyal statüye kavuşmuştur.
Gelecek nesilleri biz kadınlar inşa edeceğiz.Eğer başarılı olursak belki o zaman ‘’erkek olmak ‘’kavramının yetkilerin sınırsızlığı olmadığını anlayacak çocuklarımız; belki o zaman ‘’koca olmak’’ kavramının bir kadının sahibi olmak olmadığını anlayacak eşimiz, abimiz, dostumuz… Değişimle gelen bu Haklarını muhafaza etmek, toplumsal baskılara boyun eğmemek, yetiştirdiği nesillere bu bilinci aşılamak, Türk Kadını’nın Cumhuriyete bir borcudur. Özgür kalın…
Toplumsal şiddet kurbanı Ayşe PAŞALI anısına…