Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Abdullah ALTAŞ


KAFETERYA KÜLTÜRÜ VE PSİKOLOJİSİ

KAFETERYA KÜLTÜRÜ VE PSİKOLOJİSİ


Kafe, kafeterya çağımızda bir ihtiyaç üzerine var olmuş müesseselerdir. Hemen herbirimizin çeşitli zamanlarda ihtiyaç duyduğumuz, yemeğimizi yediğimiz, çayımızı, kahvemizi  içtiğimiz bu açıdan ihtiyacımızı giderdiğimiz mekanlardır. Bir çok kerede işimizin yoğunluğundan, iş yerimize, öğrenci isek okulumuza yakın olduğu için uğradığımız yerlerdir. Bir arkadaşla buluşup bir konuda konuşacaksak, bir iş görüşmesi yapacaksak olmazsa olmaz mekanlardandır.

Sadece bu kadar mı?    Daha fazlası mı? Gideceğimiz kafe mekanının yazlık bahçesi varsa bahçesinde gölgeleyecek ağaç, kuş cıvıltıları etrafa yayılıyorsa, gideceğimiz kafe mekanı denize nazırsa, ferah bir havası, güzel bir manzarası varsa, mekan temizse masalar temiz ve göze güzel görünüyorsa, o mekanın yiyeceklerinin lezzetli ve sağlığa uygun olduğu çevrenizde şöhret bulmuşsa, oturacağımız koltuklar rahat ve huzur veriyorsa, o koltuğa rahat bir şekilde yaslanınca, yemeği hazırlama gibi bir meşguliyet ve zahmeti olmadan,   hemen garsonlar gelip "gülümseyen bir yüzle"  "hoş geldiniz efendim!" "ne arzu ederseniz?" diyorsa. Siz de rahat koltuğunuza yaslanmış bir şekilde siparişinizi veriyor, hizmet verecek olan garson " hay hay efendim"  diyor, size getireceği siparişin telaşesine düşüyorsa, sizde bu durumdan mutluluk duyuyorsanız ki duyuyorsunuz, işte işin fazlası belki esası budur. Önem ve değer görmek...

Biraz sonra yiyecek ve içecekleriniz masanıza hizmet veren garsonlar tarafından getiriliyor. Siz de aileniz veya dostunuzla birlikte bir taraftan yiyecek ve içeceklerinizi tadıyor diğer taraftan yüzünüz neşeli bir şekilde birbirinize sohbet ediyorsunuz. Biraz sonra hizmet veren garsonlar yanınıza arada bir uğruyor "arzu ettiğiniz bir şey varmı efendim?" diye soruyor. İşte işin yemek yemekten ihtiyacı gidermekten daha fazla, manevi hazzı olan kısmı bu. Hepimizin, hiç bitmesini istemediğimiz manzara işte budur.

Aslında bu durum, bu manzara bize hiç yabancı değil...  Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler. 55﴿ (yasin suresi), Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar 56﴿ (yasin suresi),  Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır. 57﴿ (yasin suresi) , Çok merhametli olan Rab'den bir söz olarak (kendilerine) "Selam" (vardır). 58﴿  (yasin suresi),  Çevrelerinde sürekli hizmetçiler dolaşacaktır. Onları gördüğünde, saçılmış inciler sanırsın.  (insan suresi 19.a yet) Karşılıklı olarak mücevherlerle işlenmiş tahtlar üstüne oturup kurulmuşlardır. (vakıa sure 15, 16), Çevrelerinde kaynaktan doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle sonsuza dek hizmet sunacak gençler dolaşır. (vakıa suresi 17. Ayet).

   Dünya yaşamında, aslında hiç farkında olmadan cennete ait genlerimiz tezahür etmektedir.    Ruh ve bedenimiz cennet yaşamına uygun olarak Allahu teala tarafından yaratılmıştır.   Asıl vatanımız olan cennetten uzak kaldığımız için, hala oranın rahatlığını mutluluğunu farkında olmadan hatıralarımızda yaşatıyoruz. Sanki en yüksek yıldızlı bir otelden, tek yıldızlı otele sürgün edilmiş gibi.

  İnsan asıl vatanı olan cenneti, mutluluğu yeniden elde edebilir, tek şartla! O da "Allah'a yakın olmak"