Bir varmış, bir yokmuş. Büyük ormanların birinde, bir kaplan, iki yavrusu ile beraber yaşarmış. Bu iki yavru, anneleri gibi avlanabilmek için bir an önce büyümek istermiş.
Fakat bunun öyle kolay olmadığını görmüşler. Küçük yaşlarına ve minik bedenlerine aldırmadan, avlanma teknikleri öğrenmeye başlamışlar.
Bir gün, küçük bir dalın üzerine çıkarak avın üzerine atlama çalışmasına başlamışlar. Yavaş yavaş bir şeyler öğreniyorlarmış. Ama henüz işin başında olduklarının farkında değillermiş. Anneleri de gün boyu, av peşinde olduğu için yavrularının böyle gereksiz yere yorulduklarını görmezmiş.
Bir sabah, anne kaplan yine ava çıkmış.
İki yavru kaplan, yuvalarından çıkarak avlanma denemesi yapmaya karar vermiş. Bir süre sonra, bir kirpi görmüşler. İkisi de çok sevinmiş. Çünkü, kirpiyi bir tavşan sanmışlar.
İki yavru, heyecanlı gözlerle birbirlerine bakınmışlar. Kirpinin ise hiçbir şeyden haberi yokmuş. Zavallı hayvan, kendi hâlinde ağır ağır gidiyormuş.
İki yavru kaplan, bu kirpinin üzerine atlamışlar. Ama atlamaları ile beraber, bütün vücutlarına dikenler batmaya başlamış. Acılar içinde bağırmaya başlamışlar. Kirpiden güç bela kurtulan yavrular, akşam anneleri gelince başlarından geçenleri anlatmış. Anne kaplan, acı acı gülmüş ve öfkeyle:
- Boyunuzdan büyük bir işe kalkışmışsınız. Ama karşılığını çok kötü ödemişsiniz. Siz, daha tavşanla kirpiyi ayırt edemiyorsunuz. Bir daha boyunuzu aşan işlere girişmeyiniz. Her şeyin bir zamanı vardır!
Yavru kaplanlar, o günden sonra, anneleri izin verinceye kadar avlanmaya gitmemiş...
(Avrupa Masalı)