Bugün, 28 Aralık 2024 Cumartesi

Abdulkadir DEMİR


KARDEŞLİK RUHU!

KARDEŞLİK RUHU!


 

“Kardeşlik Ruhumuz”, maalesef tüm dünyada fert, aile ve toplumsal ilişkilerde ciddi bir inanç ve iman zaaflarına sebep olmaya devam etmektedir.

Bu gerçeği görmeyen ve bilmeyen hiçbir Müslüman yoktur. Konuşma yetkisine  sahip her iman ehli bu hakikatin farkındadır.

-“Peki, öyleyse nedir halimizin hali” sorusu akla gelmektedir?

-“İyilerle kötülerin mücadelesi kıyamete kadar sürecektir. İyiler iyilerle, kötüler kötülerle birlikte yürür ve yaşarlar”.

Yüce kitabımızın da ısrarla üzerinde durduğu ve başka bir kapı aralamadığı hakikatin; “sonu, ortası başı”, tartışmasız ve tavizsiz, Mü’minlerin kardeş olması değil midir?

Öyle, öyle. Bal gibi her birimiz Kur’an ve Hadisler çerçevesinde pek âlâ hakikatin iç yüzünü bilmekteyiz.

“… bir zamanlar kardeş olan, aynı davanın peşinde koşan, aynı Kıble’ye yönelen, yoklukta paylaşmayı bilen, fedakârca çalışan, tek gayesi Allah’ın rızasını kazanmak ve ülkemiz, halkımız için mücadele etmek olan kardeşler arasında tartışmaların, nefis bağlamlı rekabetin ayrılık rüzgarlarına yol açması tehlikesidir.

İslam dünyası ve onun kalbi, omurgası olan Türkiye’de hepimiz büyük imtihandan geçtiğimizi unutmamalıyız.

Bu imtihandan geçmek de geçmemek de ülkemizin tarihine ve İslam tarihine kaydolacaktır. Gelecek nesiller bu gerçekleri okuyacaklardır.

Bu nedenle hepimizin “kardeşlik ruhunu” yeniden hatırlaması, ona sımsıkı sarılması, Cenab-ı Allah’a olan inancımızla Türkiye ve İslam dünyasının iyiliği, huzuru, maddi-manevi refahı için fedakârca çok çalışmamız gerektiğidir.

İnsanların kusurunu araştırmak haramdır.

Ayıpların araştırılıp ortaya dökülmesi, insanları birbirine düşürmekten, aralarında kin ve düşmanlık tohumları ekmekten başka bir işe yaramaz. İnsanların gizli kalmış kusurlarını açıklamak, sosyal kontrolün azalmasına ve böylece ahlâksızlığın yayılmasına da sebep olur.

Müminlerin birbirlerini sevmelerinin rahmet ve berekete vesile olacağı, aksinin ise felaketlere yol açacağı gerek Kuran-ı Kerim ve gerekse hadis-i şeriflerde çok açık bir şekilde bildirilmiştir. Bununla birlikte toplumda başkalarının ayıbını, günahını, hatasını, kusurunu araştırmak gibi hoş olmayan durumlarla karşılaşabiliyoruz. Bir kimsenin öğrenilmesini istemediği özel durumunu merak etmeye, araştırıp soruşturmaya tecessüs denir. Ayıpların araştırılıp ortaya dökülmesi, insanları birbirine düşürmekten, aralarında kin ve düşmanlık tohumları ekmekten, fenalıkların yayılmasından başka bir işe yaramaz. İnsanların gizli kalmış kusurlarını açıklamak, herkese duyurmak onların utanma duygularının yok olmasına, sosyal kontrolün azalmasına ve böylece ahlâksızlığın süratle yayılmasına da sebep olur.

‘Allah’tan sakının’

Müminler arasındaki ilişkilerin temellerini açıklayan Hucurat Sûresi’nde şöyle buyurulur: 

“Ey inananlar! Zannın çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizlisini-gizli hallerini-özel hayatlarını/suçunu-kusurunu araştırmayın); kimse kimseyi çekiştirmesin; hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? İşte bundan tiksinirsiniz. Bu konularda Allah’tan sakının, şüphesiz Allah tövbeleri daima kabul edendir ve acıyandır” (49/12).

Bir kimse günah işlediğinde felaketi kendinedir, zararını sadece günahkar kişi çeker. Ne zaman ki o günah gizlilikten çıkar, alenen işlenir veya duyulur, duyurulursa zararı kişiyi aşar; topluma da sıçrar. Çünkü günahlar nefislerin hoşuna gittiği için kolayca benimsenir ve örnek alınırlar. Tecessüsün ardından da, maalesef dedikodu ve gıybet seansları ile korkunç bir kul hakkı alanına girilmekte ve büyük vebâller yüklenilmektedir. Halbuki her türlü tövbe yapılsa bile, o kuldan helâllik alınmadığı takdirde, kul hakkı affedilmez.

Tecessüsün çirkini

İnsanın işlemiş olduğu hata ve günahlar kul ile Allah arasındadır. Bunu kimsenin araştırmaya hakkı yoktur. Allah her şeyi görür ve bilir. Bu hususu Kuran-ı Kerim şöyle açıklar: “Göklerdeki ve yerdeki her şeyi Allah’ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişi gizlice konuşmaz ki dördüncüleri O olmasın. Beş kişi gizlice konuşmaz ki altıncıları O olmasın. Bundan daha az yahut daha çok da olsalar, nerede olurlarsa olsunlar O mutlaka onlarla beraberdir. Sonra onlara yaptıklarını kıyamet günü haber verecektir. Allah, her şeyi hakkıyla bilir” (el-Mücadele 58/7).

“ Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı yapışın ve birbirinizden ayrılmayın! Ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman iken kalplerinizin arasını uzlaştırdı da, O'nun lutfu sayesinde kardeşler oldunuz; ve siz ateşten bir çukurun kenarındaydınız da, sizi oradan kurtardı! “İşte bu şekilde Allah size mesajlarını açıklar ki doğruyu bulasınız. (Ali-İmran-103)

“Müminler birbirini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler.”

İbn Hanbel, IV, 271; Buhârî, "Edeb27

Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun...

Yine Peygamberiz (s.a.s) “Kim Müslüman kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ da o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir” buyurarak Allah’ın dinine yardım kapsamında kardeşine yardım eden kişiye Allahu Teâlâ’nın yardım edeceğini müjdelemiştir.

BUYURUN CENAZE NAMAZINA

İmam Gazalî rahmetullahi aleyh, müslüman kardeşin ihtiyacına koşmanın önemi hakkında şunları nakleder:

İbn Şübrüme rahmetullahi aleyh kardeşlerinden birisinin önemli bir ihtiyacını giderdi. Sonra bu kişi kıymetli bir hediye ile kendisine geldi. İbn Şübrüme, “Bu nedir?” diye sordu. 

Adam, “Bana yaptığın iyiliğe karşılık bir hediye!” dedi. Bunu duyan İbn Şübrüme, adama, “Malını geri al, Allah sana afiyet versin. Sen kardeşinden bir ihtiyacını görmesini istediğinde eğer o bunu halletmek için kendini zorlamıyorsa, git abdest al, dört tekbir getirerek onun üzerine cenaze namazı kıl. 

Onu ölü say!” dedi.

HAYIRLI CUMALAR