Muzaffer GÜNAY (ÇOCUK MASALLARI)

Tarih: 02.11.2022 07:10

KELOĞLAN İLE SİNCAP

Facebook Twitter Linked-in

Keloğlan ile anası, yoksulluk içinde yaşıyorlarmış. Zavallı keloğlan, her gün ormana gider, küçük sepeti ile mantar toplayıp dönermiş. Bütün yiyecekleri bu mantarlarmış. Keloğlan, bir gün yine mantar toplamak için sepetini eline almış. Doğruca ormana gitmiş. Bir ağacın dalında, uslu uslu oturan bir sincap görmüş. Sincap, kafası ayna gibi parlayan bu çocuktan korkmamış. Hemen ağaçtan inmiş, Keloğlan’ın yanına gelmiş. Keloğlan, üzüntülü üzüntülü kendine bakan sincapa acımış. Onu eline alarak okşamış. Buna çok sevinen sincap, keloğlanı buralarda ne aradığını sormuş. Keloğlan da mantar toplamaya geldiğini söylemiş. Sincap, üzüntüyle:

-Keloğlan, mantar toplamakla nasıl geçiniyorsun?

Keloğlanın gözleri yaşarmış.

-Yoksulluk, demiş, başka ne yapabilirim ki. Bir anacığım var. Ona bakmaya mecburum.

Sincap:

-Sen, iyi bir çocuksun. Bana çok iyi davrandın. Bende sana bir iyilik yapmak istiyorum, demiş.

Keloğlan, pek inanamamış ama yine de sormuş:

-Sen, bana nasıl yardım edebilirsin ki?

Sincap:

Kolay, demiş. Haydi, düş peşime!

Keloğlan ile sincap bir derenin kıyısına gelmişler ama su derin olduğu için sincap, karşıya geçememiş.

Keloğlan, sincapı sırtına alarak dereden geçirmiş. Saatlerce dağ, taş, dere, tepe gitmişler. Çok derin, çok korkunç bir uçurumun kenarına varmışlar.

Sincap:

Keloğlan, demiş, ben buradan öteye gidemem. Sen, bu uçurumu geçeceksin. Karşına tehlikeli kayalıklar çıkacak. O kayalıkları tırmanacaksın. Orada bir keklik sürüsü göreceksin. Kekliklerin kraliçesi sana üç soru soracak. Soruların hepsini bilirsen, büyük bir servetin sahibi olacaksın. Haydi, sana kolay gelsin!

Keloğlan, sincapa teşekkür ederek vedalaşmış ve hemen yola koyulmuş. Tehlikeli bir yolculuktan sonra keklik sürüsünü bulmuş. Kraliçe keklik, tüm keklikler adına, misafirini karşılamış. Keloğlana ilk soruyu sormuş:

-Şu kiraz ağacında kaç kiraz var?

Keloğlan başı kelmiş ama içi zekâ doluymuş. Cevap vermiş:

-Senin tüylerinin sayısı kadar.

-Benim tüylerim kaç tane?

-Sayda bak, kraliçem, demiş keloğlan.

Kraliçe keklik:

-Aferin keloğlan, demiş. Şimdi ikinci sorumu soruyorum.

-Sor bakalım.

-Yeryüzünün ortası neresidir?

Keloğlan, gülümsemiş.

-Bulunduğunuz yer kraliçem.

-Nereden biliyorsun?

-İnanmazsan, ölç, demiş, keloğlan.

Kraliçe keklik:

-Buna da pekala demiş. Son sorusunu sormuş:

-Elimde ki iki cevizden hangisi daha ağır?

Keloğlan, cevizleri almış, suya bırakmış, sonra cevabını vermiş:

-Daha ağır olan ceviz, suya daha fazla batandır.

Kraliçe keklik, bütün sorulara doğru cevap veren keloğlana iki torba altın vermiş. Buna çok sevinen keloğlan, Kraliçe kekliğe sevgilerini ve teşekkürlerini sunup anasının yanına dönmüş. Altınları gören anası çok duygulanmış. Oğlunun gözlerinden defalarca öpmüş.

Keloğlan ise sincabı asla unutmamış. O da sincapa bir iyilik yapmak istemiş. Gidip sincapı bulmuş ve:

-Bana büyük bir iyilik yaptın ben de sana iyilik yapmak istiyorum. Bir derdin var mı? Demiş.

Sincap yaşlı gözlerle:

-Ben, aslında bir padişah kızıydım, fakat düşmanımız olan biri bana büyü yapınca sincap oldum, karşılığını vermiş. Keloğlan:

-vah, vah! Bunun bir çaresi yok mu? Diye sormuş.

-Var, varda çok zor.

-Söyle sen. Ben, elimden geleni, yapacağım.

Sincap:

-Öyleyse Kaf Dağı’na gideceksin. Orada büyük ve karanlık bir mağara var. O mağaranın içinde zümrüt suyu var. Zümrüt suyundan bana getirebilirsen ne mutlu sana!

Keloğlan, “tamam, hemen yola çıkıyorum.” Demiş.

Sincap, Keloğlanı uyarmış:

-Aman, çok dikkatli ol. Çünkü mağaranın ağzında bekçi yılanlar var, içindeyse bir ejderha var.

Kılıcını eline alan keloğlan yola düşmüş. Uzun bir yolculuktan sonra Kaf Dağına varmış. Mağarayı bulmuş. Bekçi yılanları, bir olanla mağaranın kapısından uzaklaştırmış. Bu kez, “içeride ki ejderhayı nasıl etkisiz hale getiririm?” diye düşünmeye başlamış. O bunları düşünürken, ejderha, yavaş yavaş mağaranın kapısına yaklaşmış. Çünkü bekçi yılanların uzaklardan gelen seslerini duymuş. Mağaradan çıkan ejderha, seslerin geldiği tarafa yönelmiş. Bunu fırsat bilen keloğlan, gizlice mağaraya girmiş. Şişesini zümrüt suyundan doldurmuş ve hızla mağaradan uzaklaşmış. Suyu içen sincap, yeniden güzeller güzeli bir kız oluvermiş. Birlikte saraya gitmişler. Padişah, çok memnun olmuş ve keloğlana bir deve yükü altın ve çeşitli hediyeler vermiş, köyüne yolcu etmiş.

Keloğlan ile anası, o günde sonra varlık içinde yaşamışlar.

(Anadolu Masalı)

İyilik yapan iyilik bulur. Akıllı kişi, hayatta önüne çıkan fırsatları kaçırmaz. İyi değerlendirir.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —