Taner ÇELENK

Tarih: 20.06.2023 08:57

KENDİLİĞİNDEN DÜŞMESİN, BİZ ATALIM SIRTIMIZDAN

Facebook Twitter Linked-in

İki kapılı bir handır bu yalan dünya,

İnsanın doğumu ile açılır ve içeriye girilir birinci kapıdan.

İnsanın ölümü ile ikinci kapı açılır ve çıkar gider insan.

Bir daha dönmemek üzere bu dünya hayatına veda eder.

Bu arada geçen süreye de ömür deriz.

Kişi ne kadar yaşarsa yaşasın kısadır ömür.

Dünya hayatına başlamak bizim isteğimiz dâhilinde olmadığı gibi;

Sona ereceği zaman da yine isteğimiz dâhilinde değildir.

Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun da dediği gibi bir saniyesine bile hükmetme imkânımız yoktur.

Bunca olumsuz duruma rağmen ne çok seviyoruz dünyayı maalesef.

Dünya sevgisi, rahat yaşama arzusu öyle esir almış ki bizi,

Bu uğurda her şeyi yapabilir, herkesi karşımıza alabilir, kırabilir olmuşuz.

Bizi durduracak hiçbir değerimiz neredeyse kalmamış.

Din, sosyal hayat, komşuluk, akrabalık, dostluk, ölüm, mahşer, mizan, cennet, cehennem…

Oysaki bir misafirdik bu handa, bir yolcuyduk.

 

“Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hasır üzerinde yatıp uyumuştu. Uykudan uyandığında, hasır vücudunun yan tarafında iz bırakmıştı. Biz:

–Yâ Resûlallah! Sizin için bir döşek edinsek, dedik. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav)

“Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp giden binitli bir yolcu gibiyim” buyurdular.  (Tirmizî, Zühd 44 )”

 

Habibullah (Allah’ın Sevgili Kulu), Devlet Başkanı, Komutan, Dini lider,

Her anlamda önder olan Peygamber Efendimiz (sav)’in dünyaya olan meyli bu kadarken,

Ona ümmet olma iddiasındaki bizlere ne oluyor!

Ağaç gölgesinde dinlenen ve az sonra kalkıp gidecek olan bir adam, dinlendiği ve az sonra kalkacağı yere yatırım yapsa ne deriz o adama?

Muhtemelen deli, aptal, zekâ özürlü… Falan deriz değil mi?

İşte o adamdan hiçbir farkımız yok.

Ne yaparsak yapalım, ne kadar yaşarsak yaşayalım bırakıp gideceğimiz yere deli gibi yatırım yapıyoruz.

Hem de ihtiyaç için falan değil,

Direk yatırım.

Ne olur ne olmaz diye.

Ne olacaksa, sanki ölümsüzlüğü bulacak birisi de iyi ki bu kadar yatırım yapmışız diyeceğiz.

Azgın nefsimiz bizi bir ata çevirmiş, binmiş sırtımıza almış dizginlerimizi eline, hem kamçıyla hem çivili çizmesiyle bağrımıza bağrımıza vurdukça daha hızlı koşuyoruz.

Daha hızlı koşunca vurmayacak zannediyoruz.

Bu acı bitecek zannediyoruz.

(Tıpkı, bir evim, bir arabam olsun tamam diyerek çıktığımız yolda hiç bitmeyen isteklerimiz gibi.)

Bir an sırtımızdan atmayı düşünsek belki ebedi saadete kavuşacağız ancak o alternatifi hiç düşünmüyor oyalanıp, debelenip duruyoruz.

Ne demiş Yunus Emre:

“Mal sahibi, mülk sahibi, Hani bunun ilk sahibi. 

Mal da yalan, mülk de yalan, Var biraz da sen oyalan.”

Şuan bizim elimizdeki topraklarla kimler vakit geçirdi,

Oturduğumuz ya da hayalini kurduğumuz makamlardan kimler geldi geçti,

Hepsi oyalandılar, vakit geçirdiler ve gittiler.

Şimdi oyalanma sırası bizde, vakti gelince bizden sonraki kurbana teslim edip gideceğiz.

Uyanalım dostlar uyuduğumuz gaflet uykusundan!

Kölesi olduğumuz, ihtiyacımız olmayan eşya, makam, mevki, şan, şöhret, mal, mülk, hayal… ne varsa atalım üzerimizden.

Yaşarken attığımız her şey lehimize ve bizim kârımıza.

Öldüğümüzde kendiliğinden üzerimizden düşen hiçbir dünyalığın bize bir faydası yok zira…

Selam ve dua ile kalın sağlıcakla…

 

 

 

     

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —