Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Abdullah ALTAŞ


KILI KIRK YARMAK

KILI KIRK YARMAK


 

Toplumsal hayat hemen hepimiz için vazgeçilmez bir yaşam tarzıdır. Toplumsal yaşantı içinde gerek bireyin bireyle gerek bireyin

toplumla gerek toplumun bireyle iletişimi kaçınılmazdır. İhtiyaçlarımızı karşılamamız için bu gerekli bir eylemdir.

Birbirimizle iletişimi sağlayan aracımız malum olduğu üzere dilimizdir.

Asıl mesele bundan sonra başlamaktadır. Dilimizi

nasıl kullanacağız?

İnsanoğlu mantıksal bir yaratık olmaktan ziyade

duygusal bir yaratıktır. Allahu teala insanı

özenle yaratmış, ona kendi ruhundan üflemiştir.

İnsanın fiziksel yapısına da anlam kazandıran bu

özelliktir. İnsanı üzmek, dolaylı olarak Allah ı üzmek, insanı sevindirmek Allah ı memnun etmektir.

Gündelik yaşantımızda insan kendisine ne söylendiğinden ziyade, nasıl söylendiğine bakar.

"Emir verme" şeklinde mi söyleniyor, yoksa "rica"

şeklinde mi? Yetmiyor! Gerek bireysel gerek toplumsal iletişimde konuşulan cümleler ve içinde geçen kelimeler  muhatabımız tarafından dikkate alınıyor. Seçilen kelimeler iğneleyici mi, argo mu? Yanlış anlaşılmaya müsait her kelime yanlış anlaşılır. Yine yetmiyor. İletişim kurulurken "ses tonu" haklı olarak önemseniyor. Yine yetmiyor. Muhatabımız ile iletişim kurarken beden dilimiz ne söylüyor? Sert bir bakış bile iletişimi zedeleyebiliyor.

Tüm bu inceliklere dikkat edilirse karşımızdaki muhatabımızın dostluğunu kazanır, arzu ettiğimiz davranışın gerçekleşmesini sağlarız. Toplumsal barış ve hoşgörüyü sağlamış oluruz. Bu davranış şekli bizden sonraki gelen nesillere de güzel bir miras olarak kalır . Nesillere her zaman maddi miras bırakılmaz.

Eğer bu kılı kırk yaran inceliklere dikkat edilmezse bireyle birey arasında, bireyle toplum arasında çatışma ve kavga kaçınılmaz olacaktır. Örneğin görevli bir kişi muhatabına "Uyulması gereken kuralı söylüyorum." derken ses tonunu yükseltip azarlayıcı konuşursa bu durum hiç kabul görmez. Bu ifade tarzı karşılık verme ihtimalini doğurur.

Bir kimse karşısındaki muhatabına bir konuyu anlatırken "ses tonunu" yükseltiyorsa bu durum

"Sana elimle vuramıyorum." ama "Sesimle dövüyorum." anlamı verecektir. Şöyle sabahleyin kalkıp günümüzü geçirdikten sonra, yatağımıza yatıncaya kadar insanın canını sıkan, insanı üzen iletişimi bilmeyen konumlu konumsuz kaç magandayla karşılaşmışızdır.

Bu misaller günümüz yaşantısında maalesef çok. Bundan dolayı iletişimi zedelememek gerekir. İletişim zedelenirse ilişkiler zedelenir, güven zedelenir, toplum ve sosyal hayat zedelenir. Konunun öneminden dolayı adeta kılı kırk yarmak gerekmektedir. Bu hepimiz için, tüm insanlık için geçerlidir. Muhataplarımızla güzel iletişime engel olabilecek tavırlardan kaçınmalıyız. Bunun için de bolca kişisel gelişim kitapları okumalıyız.

Bu çok önemli konuda kendimizi yetiştirmeliyiz.

Peygamberimiz "Müslüman kardeşine sert bir bakış göstermek kişiye günah olarak yeter." buyurmuştur.

Mevlana bir sözünde "Bir karıncayı bile incitmem deme. 'Bile' kelimesini duyan karınca üzülür." diyor.