Abdulkadir Geylani hazretlerinin naklettiği bir kıssadan hissemiz ne kadardır, onu değerlendirip, eksiklerimiz nedir, ne değildir bakmamız gerekir diye düşünüyorum. Bunu söylerken de önce kendime, sonra da hisse almak isteyenlere söylüyorum.
“Adamın biri, bir köle satın almıştı. Köle, takva sahibi, salih bir mü’min idi. Efendisi onu alıp evine götürünce, aralarında şöyle bir konuşma geçti:
Adam:
-Benim evimde neler yemek istersin?
Köle:
-Ne verirsen onu.
-Nasıl elbiseler giymek istersin?
-Ne giydirirsen onu.
-Evimin hangi odasında kalmak istersin?
-Hangi odada kalmamı istersen orada.
-Evimin hangi işlerini yapmak istersin?
-Hangi işleri yapmamı istersen onları.
Bu son cevabın ardından, efendi bir müddet tefekküre daldı ve gözlerinden süzülen yaşları silerek şöyle dedi:
-Keşke ben de kulu olduğum Rabbime böyle teslim olabilseydim.
O zaman ne mutlu olurdum!..
Bu arada köle dedi ki:
-Ey benim efemdim! Efendisinin yanında, kölenin irade ve ihtiyarı olur mu?
Bunun üzerine efendi:
-Seni azad ediyorum0. Allah için hürsün. Fakat benim yanımda kalmanı da arzu ediyorum. Ta ki canım ve malımla sana hizmet edeyim. Zira sen bana kulluk adabına dair büyük bir ders verdin. Dedi.
Abdülkadir Geylani Hazretleri bu kıssanın ardından buyurur ki:
“Kim ki Allah’ı hakkıyla tanır, O’na gerçek bir muhabbetle teslim olur, O’nun kendisi için takdir ettiği hale rıza gösterirse, onda ne irade kalır ne de İhtiyar. O artık yalnız şöyle der:
-Allah’tan, O’nun muradı dışında bir istekte bulunmak benim neyime.”
Aslında dünya hayatında yaşadığımız her şey, acı-tatlı, bizim için bir imtihan vesilesi değil mi? Yaşadıklarımızla iman ve kulluktaki samimiyetimiz, sadakatimiz, teslimiyetimiz ve tevekkülümüz test ediliyor.
Hayat aslında bizim içim imtihan ve sonuçlarını biz öbür dünyada göreceğiz. Allah ve Resulü ile olan muhabbet ve münasebetimizin derecesinin ve dünya da yaptıklarımızın, yapmamız gerekirken yapmadıklarımızın karşılığını öbür tarafta önümüze konacak.
Dünyanın gelip geçici hevesleri uğruna verdiğimiz mücadeleyi, Allah ve Resulü ’nün rızası için verdik mi?
Bunu düşünmeliyiz. Gerisi, gerisi mi? Orası artık bana ve size kalmış.