Bugün, 21 Aralık 2024 Cumartesi

Abdulkadir DEMİR


KİMİ KİME ŞİKÂYET EDECEKSİN?..

KİMİ KİME ŞİKÂYET EDECEKSİN?..


 

 

 Sosyal medya fenomenlerinin birer birer dışarıya salınması ile ilgili bir kaç tane  çarpıcı tespit;

-Ekmek çalarsan hırsız olursun..

Büyük çalarsan, ortak olursun...

 -Savaşı zenginler çıkarır..Fakirler ölür... Büyük lokmayı zenginler çalar, fakirler cezasını çeker..

 -Adaletin küçüldüğü ülkelerde, büyük olan artık suçlulardır...

 -Ülkeler kılıçla alınır, ancak adaletle korunur...Adaletsizlikle çöker..

 -Zalime merhamet, mazluma zulümdür..

Vs. Vs. işte..

Son söz;

Artık bu çürümüşlüğü bir babayiğit dahi gelse, temizleyemez... Adalet, halkın gözünde zedelenmiştir.

 

Yazmayayım diyorum ama içime de sinmiyor.

Daha dün 40 yıl hapsi istenen bu fenomenler  tahliye ediliyor.

Madem suçları yoktu neden mal varlıklarına el konuldu, 40 yıl ile yargılandılar?

Madem suçları vardı neden tahliye edildiler?

Açıkça söylüyorum, bu gibi kararlar toplumun vicdanını yaralar ve  güvenini bitirir.

Ne yani, parası olanlar ceza almayacak mı?

Adaletsizlik ve hukuksuzluk herkesçe duyulup yayılmaya başladığında..

Koyunları kurtların değil de çobanların yemeye başladığında..

Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryâdı göklere çıkarcasına yükselmesine rağmen bunu da taşlardan başkası işitmediğinde; sıkça anlatılan bir hikâye: 

- “Ananı öpen ‘Kadı’ ise şikâyetini kime yapacaksın?”

Merhum Demirel fıkra anlatmasını sever ve genelde siyasî mesajlarını fıkra ile süsleyerek vermeyi tercih ederdi… 

Bir gün Demirel’e ülkenin durumu hakkında ne düşündüğü sorulur…

Demirel, soruyu yönelten kişiye  "Bak, sana bunu bir fıkrayla anlatayım da pazar neşesi olsun" der.

Demirel'in anlattığı hikâyenin Abdulmecit döneminde yaşanmış, Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir Kadı’ya ait olduğu rivayet edilir.

İşte günümüzde de ibret alınması gereken meşhur hikâye:

Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. 

Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş. Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var.. 

Karakuşi Kadı, fırıncıya: 

- "Ben bunu aldım" demiş. 

Kadıya itiraz edilir mi?.. Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. 

Az sonra ördeğin asıl sahibi gelmiş:

- "Hani bizim ördek?" 

Fırıncı boynunu büküp:

- "Uçtu" deyince iş kavgaya dönüşmüş. 

Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış... Gayrimüslim de peşinden kovalıyor.

Bir duvardan atlarken, bilmeden duvarın öteki tarafındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş... 

Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş. 

Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış. 

Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı'nın karşısına çıkarmışlar. 

Kadı sırayla sormuş:

Ördeğin sahibi, "Bu adam ördeğimi hiç etti" diye şikâyet etmiş.

Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş:

- "Ne yaptın bu adamın ördeğini?

Fırıncı: 

- "Uçtu" demiş.

Kadı, kara kaplı defterini açmış; "Ördeğin karşısında tayyar yazılı… Tayyar 'Uçar' anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil" diyerek, fırıncının ördek işinden beraatına karar vermiş. 

Kadı, gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş... 

Onun şikâyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş: 

"Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o Müslim’in tek gözü çıkarıla…”

Davacı:  "Benim tek gözüm çıktı. Şimdi ne olacak?" diye sorunca;

Karakuşi Kadı, "Şimdi" demiş, "Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız." 

Tabii gayrimüslim şikâyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.

Çocuğunu düşüren kadının kocasına da Karakuşi Kadı: 

"Tamam" demiş, 'Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak." 

Böyle olunca adam da şikâyetini anında geri almış, fırıncı bu davadan da kurtulmuş.

Kadı dönmüş Yahudi"ye: "Senin şikâyetin nedir bre?”

Yahudi bir süre düşündükten sonra ellerini açmış; "Ne diyeyim kadı efendi" demiş, "Adaletinle bin yaşa Sen, e mi!.."

 

Demirel bu fıkrayı anlattıktan sonra kendisini dinleyen topluluğa dönerek, bu kıssadan alınması gereken hisse, demiş: 

“Ananı "öpen" kadı ise, kimi kime şikayet edeceksin?.. Bugün ülkedeki durum bu! Agnadın mı?”

 

 “İstediğin kadar inançlıyım de namaz kıl, sadaka ver. Umut verip, güven aşılayıp da yarı yolda bıraktığın insanın gönül sadakasını her iki dünyada da veremezsin.”(Hz. Mevlana)

 

ATOM BOMBASI

 

Bir ülkeyi yok etmek için;

Atom bombası 

Atmanıza gerek yoktur!

Eğitim kalitesini düşür,

Ahlâkî değerleri yok et!

Atomdan daha tesirlidir.

 

Bu ikisi yok olursa;

O zaman hastalar;

Doktorların elinde ölür!

Adalet hâkimlerin 

Elinde yok olur!

Binalar mühendislerin

Elinde yıkılır!

Para ekonomistlerin 

Elinde erir!

İnsanlık ise,

Din adamların elinde

Dinini kaybeder!

Ahlâkın ve 

Eğitimin çöküşü;

Bir milletin 

Çöküşü demektir!