Bugün, 11 Mayıs 2025 Pazar

Olgun YÜKSEL


KIRK KATIR MI, KIRK SATIR MI?

KIRK KATIR MI, KIRK SATIR MI?


 

       Değerli  okurlar, artık biraz tarih ve kültür yazmak istiyor olsam da, gündemin yoğunluğundan kendimi kurtaramıyorum. Maalesef çok iyi şeyler söylemek, yazmak mümkün değil. Dün akşam biraz sohbet ettim. Gündemi konuştuk. Bir arkadaşım, batının özellikle ABD’nin 50 yıllık 100 yıllık planları olabileceğinden bahsediyordu. Hoş zaten,  bize buna hep inandırmışlardı. Ben de Batının değil 50-100 yıllık planları olabileceğini, 50 günlük dahi planları olduğuna ihtimal vermiyorum, diyerek cevap verdim çok şaşırdılar. Düşünün, tüm enerji ihtiyaçlarına yönelik alternatiflerini tamamen Rusya’ya bağlayan bir yönetimin 50-100 yıllık planları olabilir mi? Devam.

       ABD gerçekten Dünya’nın en büyük süper gücü olarak varlığını devam ettirmek istiyor olsalar bunun yolunun Türkiye’den geçtiğini ve Türk devletler teşkilatıyla yakın işbirliği yaparak, Türkiye ve Orta Asya’ya yatırımlarla devam edebileceğini görüyor olmaları gerekirdi. Avrupa, gerçekten caydırıcı bir güç olmayı hedefliyor olsalardı, Türkiye’yi çoktan AB’ye almış olmaları gerekirdi. Eğer biraz vizyon sahibi olsalar 21. Yüzyılın Türk yüzyılı olacağını görürler ve bunu engellemek üzerine kurgular yapmak yerine, ortaklık yapmak üzerine kurgular ve teoriler üretirlerdi.  Gördüğüm küresel akıl,  Atlantik tayfasının başlarına teolojik manyaklardan  oluşan aptallar sürüsü siyasileri ve yöneticileri işbaşına getirdiler. ABD Başkanına bakın, Fransa Cumhurbaşkanına bakın, Almanya şansölyesine bakın ve diğerlerini tanımıyorum bile,  hristiyan, katolik  engizisyon üyelerini aratmayan yobaz ve ırkçı tipler işbaşındalar. Bunların hangi medeniyetinden söz edilebilir ve hatta bunların arasında olmak için özellikle çaba sarf edilebilir? Eğer bu yazılarım çok uzun yıllar buralarda kalacak olursa buradan gelecek nesillerin göreceği şekilde tarihe not düşüyorum. Bunları kalkındıracak ve 21. Yüzyıla adaptasyonlarını yapacak olanlar yine oralara göç eden bizim çocuklardır. Maalesef zeki, eğitimli becerikli, liyakatli çocuklarımızın büyük bir kısmını partizanlıklara, beyinlere değer vermeyen iş dünyasının sömüren sistemine karşı isyan ve başkaldırması suretiyle batı ülkelerine kaptırdık. Bu durum onların, Bumer diye adlandırdığı benim  ve benim üzerimdeki ki yada hemen altımdaki kuşağın umurunda mı?  Elbette değil.  Buna rağmen bu çocuklarımızın tek hayali yeniden ülkelerine dönmektir. Neyse devam.

       Öyle şeyler oluyor ki, yukarıda bahsettiğim Atlantik kuşağının geri zekalı yönetici takımı, Dünya’yı savaşa götürmeye çalışıyor. Zaten oraya getirilirken, görevleri o olduğunu bildiğimizden pek iyimser olamıyoruz. Yazdıklarımızda da pek yanılmadık. Olacak olanlar oluyor ve sanki hayatın normaliymiş gibi tepki görüyor. Hristiyan inancında ve dahi Musevilikte armageddon denilen teolojik olarak inandıkları, Dünya’nın sonunu getirecek savaşlar, karışıklıklar ve kaos ortamı yaratılarak Tanrı’yı müdahale etmeye zorlamak denilen bir kavrama inanıyorlar. Sonrasında Mesih gelecek ve ortalığa çeki düzen verecek. Bizim İslam inancımızın bazı mezheplerine göre de Mehdi gelecek ve yine aynı şeyi yapacak. Neyse çokta bu konulara girmeyeyim, binlerce yıldır nesiller değişse de bilim ve medeniyetler gelişmiş olsa da teolojik olarak inanç sistemlerinde yer alan kavramlar, halen dahi dinamikliğini korumaya devam ediyor ve tapınak şövalyelerinin ruh hali aynen yaşanıyor. Buradan hareketle son 3 gün içinde Dünya’da duyduklarımı aktarayım.

       İsrail’de seçim oldu ve yeniden seçilen eski başbakan Netanyahu denilen şahsın ilk konuşmasında yer alan cümle, “ Dünya büyük bir savaşa doğru gidiyor.” Yunanistan’ ise her gün Türkiye ile çıkacak olan savaşı konuşuyor, hatta ABD’yi ve AB’yi yanlarına aldıklarını söyleyerek sürekli karşıyakadan tehditler savuruyorlar. Bu ara dikkatle takip etmenizi önereceğim ülke “İRAN” da devrim muhafızları, hem bizim tarafa hem de Azebaycan’a tehditler savuruyor. Ermenistan ile ilginç ittifaklar yapıyor. Kendi içindeki rejime karşı halkın ayaklanmasını bastırabilmek için savaş arıyor. Ya Azerbaycan’a toslayacak, ki Türkiye’siz Azerbaycan’ı düşünmek mümkün değil. Karabağ Savaşında Rusya’nın müdahale etmesi halinde, Rusya ile Savaşı göze alan Türkiye, İran’ı pas mı geçecek? Ya da Suud-i’leri gözlerine kestiriyorlar. Muhtemelen Türk Ordusunun eğitip donattığı Azerbaycan Ordusu, İran Ordu’su karşısında, Türkiye’ye ihtiyaç ta duymayabilir. Fakat İRAN’da ki molla kafasının bunu görebileceğini de sanmıyorum. Bugün yani 8 Kasım günü İlham Aliyev çok güzel şekilde gerekeni söyledi.  İsrail dahi bunları vurmayı gözüne kestiriyor ancak ne kadar farkındalar bilemem. “ İran” daha çok su götürür. Göreceğiz.

      Ukrayna-Rusya savaşı artık bizim basının gündeminde yer almıyor. Netice de  bizler rahatız. Fakat bu savaşın cephelerinde HER GÜN yüzlerce belki binleri bulan genç insanlar can veriyor ve daha fazlası kalıcı şekilde yaralanıyor. Savaşlara ilk karşı çıkanlar daima askerlerdir. Bende, savaşı yaşamış eski bir askerim ve empati yaptığımda dehşeti yaşıyorum ve üzülüyorum.  Başka da yapacağımız bir şey yok. Türkiye daha ne yapsın? Bu arada Polonya’yı radarıma aldım. Daha önceki bir yazımda yine Polonya’yı zikretmiştim.  Uzak doğu da küçücük ülke, Kuzey Kore ABD’ye meydan okuyor. Eee Nükleer güç olunca öyle oluyor.  Çin’i yazmadık. Yazmaya da gerek yok.  Zamanını bekliyor. Kırk katır mı?, Kırk satır mı?  Bizde bekleyebilsek?

    Kalın sağlıcakla.