Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Arzu ŞENEL


KIRMIZI ÇİZGİ

KIRMIZI ÇİZGİ


 

        Kıtaların, diyarların, kasaba ve köylerin hatta maliki olduğunuz bağın bahçenin belirlenmiş hudutları vardır.

Kağıt üzerinde inceden inceye yazılıp çizilmiş olsa da hudutları belirten işaretler, tabelalar koyarız ki kimse çizgiyi aşmasın.

 

Birey olarak bizim de şahsımıza karşı sınırların aşılmaması, bazı normların korunması ve sosyal hayat akışının sorunsuz akması için hududumuz ve kırmızı çizgilerimiz olmalı…

Oysa;

“Bir kereye mahsus bir şey olmaz.” diyerek başlayan tavizler,

“Hayır” diyememeler,

“Kaybederim” korkusu,

“İyi insan olmak” denen şeyin ödün vermekle karıştırılması,

“Kendini sevmenin ve korumanın” ego/kibir gibi yanlış anlamlarla daha çocukluğumuzda bize kodlanmış olması,

Ve en mühimi de kendi sınırlarını bilememek pek çok kez şahsımıza karşı çizgilerin aşılmasına ve ciddi anlamda kaybımıza sebep olur…

Vaktimizi kaybederiz,

Ruh ve beden sağlığımızı,

Huzurumuzu,

Aidiyetimizi,

Ve en sonunda kendimizi…

 

İnsan ilişkilerine gözle görülür sınırlar çizemeyeceğimize, tabelalar asamayacağımıza göre hudutlarımızı nasıl belirleyeceğiz peki?

Mesafe ve duruş…

Öncelikle bir duruşumuz olacak. Kimin karşısında dimdik duracağımızı, kimin karşısında eğileceğimizi öğreneceğiz.

Sevgi ve muhabbetin mesafeler korunduğunda mümkün olduğunu bileceğiz.

Konuşarak anlaşamadığımız insanlarla ancak geriye çekilip, susarak anlaşabileceğimizi de elbet tecrübe ettikçe göreceğiz…

 

        Hududun korunmasında mesafe ve duruş kadar, karşındaki insanı tanımak da çok mühim.

Eskiler “Bir insanı tanımak için yolculuk etmeli...” nasihatinde bulunmuş.

Bugün yollar da değişti yolculuklar da bu ne kadar mümkün olur bilemiyorum.

Tek bildiğim birbirimizi tanımadan arkadaşlık ve dostluk kurmaya kalktığımız ve yolda kaldığımız…

 

Yan yana sözcüğünün ayrı yazılması, arasındaki o mesafe de aslında bize çok şey anlatıyor.

Yan yana olabilmemiz için o mesafeye ihtiyacımız var.

Ve bu hayatı sürdürebilmek için de yan yana yürümeye…

 

        Bütün bunların en nihayetinde ölçümüz/kırmızı çizgimiz rızâ-i ilâhîyi korumak olmalı.

Hudut dediğimiz şey aşılmaz duvarlar olmadığı gibi mesafe de sıla-i rahimin terki değildir.

 

Yine eskilerin kılavuz bir sözü ile bitirelim; “ Sık/çok muhabbet tez ayrılık getirir.” diyerek insan ilişkilerindeki mesafeyi ne güzel özetlemişler…

Velhasıl hududunuzu koruyun.

Hudut aşıldıktan sonra haddin aşılması kaçınılmazdır!

 

Sürc-i lisan etti isek affola.

Kalın sağlıcakla…