Hz. Peygamber Efendimiz (SAV) bir gün arkadaşlarıyla yürürken, yolun kenarında bir köpek iskeleti görürler. Arkadaşlarından bazıları
köpek iskeletini görünce; derler ki: -
-Çok çirkin bir görüntü.
-Fena kokuyor..
-Geleni geçeni tiksindiren bir leş..
Allah'ın Elçisi der ki:
-Ne güzel dişleri var..
Algı meselesi.
Nasıl baktığınız değil, ne düşündüğünüz önemlidir.
Öylesine bakmak, görmek değildir.
En çirkin şeyin bile bir güzel yanı olabilir.
Maksat, ilk anda görülmeyeni veya fark edilmeyeni algılamaktır.
Hayatta her yaratığın bir zıddı vardır. Kuru-yaş, karanlık-aydınlık- beyaz-siyah- melek-şeytan, iyi-kötü, çirkin-güzel, uzun-kısa, diri-ölü
, sıcak-soğuk vs.
Zıddı ve aynısı olmayan bir tek ve sadece Allah'tır. Şöyle diyelim: Allah'ın ne aynısı vardır, ne gayrısı vardır.
Şu şaşı sorulardan uzak durmak, selim aklın işareti sayılmalıdır:
"Allah'ın zatı acaba nasıldır? Neye benzer? Nerededir? Ne iş yapar ?" gibi soruların cevabı, insanın idrakinin çok ötesindedir. Sağlam ve hakiki bilgi sadedinde insana faydası olmayan her şeyden uzak durmak, aklın ve aynı zamanda mantıklı düşünmenin gereğidir aynı zamanda. Anlamadığımız hususları ehline sormalıyız; kendi kendimize yettiğimizi sakın ola ki sanmayalım. İnsan, her şeyi ile sınırlı olan ve fakat Allah'a muhatap olması sebebiyle üstün bir varlıktır.
Öyle se Allah tasavvurumuz nasıl olmalı ? Kısaca izaha çalışalım:
Dört ayetten ibaret İhlas Suresi, Allah'ı şöyle tanımlar:
1-"(Ey insan) De ki: O Allah'tır. Eşsiz, benzersiz, bir tektir.
2-Allah Sameddir. (O, yemez, içmez, doyurur, doyurulmaz)
3-O, doğurtmamıştır ve doğrulmamıştır.
4- Ve hiç bir şey O'na asla denk ve benzer olmamıştır.
Kaynaklara göre, Samed, sadece Allah'a mahsustur. Yani Allah, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan, fakat her şeyin kendisine muhtaç olduğu sonsuz ve sınırsız olandır. :" O yemez, içmez, doyurur, doyurulmaz. Allah, bütün ihtiyaçlar konusunda kendisine zorunlu olarak yönelinilen, başvurulan, efendi, büyük" demektir.
Varlıkların bir kısmı, sadece göründüğü gibi değildir. İnsanın bazı şeyleri görememesi , bazı şeyleri görebilmesi kadar tabiidir. Neticede insan bir mahluktur yani yaratıktır ve zorunlu olarak eksiktir.
Güzellik sadece zahiri olandan mı ibarettir? Şüphesiz ki, hayır. Nice gönlü güzel, iç dünyası ışıltılı insan vardır ki, sayısını ancak Allah bilir.
Güzellik, evet Allah'ın bir nimetidir. "Allah güzeldir, güzel olanı sever.". Çirkinlik de bir sıfattır ve güzelliğin zıddını ifade eder. Tekrar edelim bir kere daha: Allah dışında her şey zıddı ile kâimdir.
Bu ontolojik bir gerçekliktir. Başka türlü düşünmek, insanı itikadi olarak da çıkmaza götürür.
Dikensiz gül kokmaz derler. Doğru elbette. Bizim künhünü idrakten aciz kaldığımız nice varlıklar olduğunu ifade etmeye gerek dahi olmadığı izahtan vârestedir.
Güzellik, insanı Allah'a hayran bırakır. Bir Allah dostunun şu duası, bizim de muhtaç olduğumuz duadır. Şöyle ki: "Allah'ım, sana olan hayranlığımı arttırdıkça arttır."
Allah dostlarından biri, arkadaşlarıyla bir sokaktan geçerken, kendi hallerinde oynayan çocuklara bakakalır. Çocukların yüzlerine teksif etmiştir hem dış, hem iç gözünü.
Arkadaşlarından biri, dayanamayıp şöyle demiş:
" Mübarek adam, deminden beri çocukların oyunlarına değil, yüzlerine bakmaktasın. Kusura bakma ama sen hiç çocuk görmedin mi?"
Allah dostu şöyle karşılık vermiş:
-Ben çocukların oyunlarına bakmıyorum... Yüzlerine bakıyorum..
Zatın arkadaşları:
-Sübhanallah.. Yine bilmece gibi laf ettin, yorma bizi, diye söylenirler.
Allah dostu, kendince bir eda ile:
-Ben, çocukların yüzünü değil, Allah'ın cemalini temaşa ediyorum. İnsanın (hele çocuk) yüzü, Allah'in cemalinin yansısıdır. Hala anlamadıysanız, size söyleyecek bir sözüm yok gayri.
Evet, neye baktığından ziyade, nasıl baktığın daha değerli olmuş oluyor, hasıl-ı kelam.
Mesele, köpeğin leşini değil, inci gibi dişlerini
görebilmektir, velhasıl.