Ankara’da Goerdion olarak bilinen tarihi bir ören yeri vardır. Eskiden masallardan öğrendiğimiz Uzun kulaklı Midas’ın hikayelerini duyanınız vardır. Frig Kralı Midas’ın kulakları o kadar uzunmuş ki kulakları görünmesin diye halk arasına sürekli kulaklarını da kapatan bir şapka giyerek çıkarmış. Onun kulaklarını sadece berberi görebiliyormuş. Fakat Berberini tembihleyerek kulaklarının eşek kulakları gibi olduğunu halktan gizlemesini sağlamış. Yoksa kelle gidermiş. Berber efendi bu sırrı içinde tuttukça sıkıntı basmaya başlamış ve dağın tepesine çıkarak avazı çıktığı kadar bağırmaya başlamış “Midas’ın kulakları eşekkulakları!” Bir süre sonra rüzgâr esmeye başlamış ve bütün ağaçlar, bitkiler rüzgârdan sallanmaya başladıkça hepsi bir ağızdan Midas’ın Kulakları eşekkulakları diyerek söylemeye başlamışlar böylece Kral Midas’ın kulaklarının eşekkulakları gibi büyük olduğunu öğrenmeyen kalmamış. İşte Ankara'daki Goerdion denilen yer Midas’ın mezarının olduğu, iskeletlerinin bulunduğu ve zamanında yaşadığı şehirdir. Kafatasına bilgisayarla yapılan etlendirme yöntemiyle yüzünü gördük. Kulaklarının çok hafif büyük olduğu ancak şapka ile kapanmasını gerektiren bir görünümün olmadığı tespit edildi. Mitoloji eğlendiricidir.
Kördüğüme gelecek olursak, aslı Gordion Düğümü olarak bilinen bir efsaneye dayanır. M.Ö: 7. Yüzyıllarda liderleri ölen Frig halkı yeni bir Lider arayışına girerler fakat bir türlü kendi aralarından bir lider seçemezler. En sonunda bir kâhin onlara şehrin tüm girişlerinin tutulmasını ve şehre ilk giren adamı kral seçmelerini önerir. Bekleyiş sürerken oğluyla birlikte öküz arabasında yoksul bir çiftçi girer. Bu yoksul çiftçi ürettiklerini satmak için şehre gelmektedir. Bu adamın adı Gordios, oğlunun adı ise Midas’tır. Gordios, kral ilan edildikten sonra öküz arabasını Frig Tanrısı Sabazios tapınağına adar. Araba kızılcık dallarından bir düğümle tapınağa bağlanmıştır ve bu düğümü çözecek kişinin Asya'nın hâkimi olacağı söylentisi yayılır. 300 yıl boyunca bu düğümü hiç kimse çözemez. M.Ö:334’te Büyük İskender, Goerdion'a geldiğinde düğümü çözmeye çalışır fakat başaramayınca öfkeyle kılıcını çekip düğümü keser. İskender, gerçekten de Pers İmparatorluğu'nun fatihi ve Asya'nın hâkimi olmak üzereyken, 33 yaşında ateşli bir hastalıktan zamansızca ölür. Bilgelerce, zamansız ölüm, İskender'in Gordion düğümünü çözmek yerine sabırsızca davranmasının cezası olarak yorumlanır.
Nato’da beklenmeyen manevralar.
Uluslar ve insan hayatındaki kördüğümler bitmez. 28 Haziran 2022 tarihinde başlayan NATO toplantılarını merakla takip ettim. Ulusal yandaş basının abarttığı gibi güçlü bir ekonomiye sahip değiliz. Sayın Cumhurbaşkanı’nın her söylediğinin hemen kolaylıkla hayata geçmediğini de tecrübe ediyoruz. Kırılgan bir ekonomiye sahip olup uluslararası areneda çok rahat top çeviremezsiniz. Cumhurbaşkanımızın iç politikadaki inadını ve bu inattan kaynaklanan kararlılığını biliyoruz. Sonuçlarını da yaşıyoruz. Ancak NATO gibi bir askeri örgütün içinde iken bu örgütü karşımıza almanın henüz zamanının gelmediğini değerlendiriyordum. Nitekim öyle de oldu. İleri de bir tarihte Türkiye bu ittifaktan mutlaka ayrılmak zorunda kalacaktır. Fakat şimdi değil. Açıkçası bir şekilde uzlaşma ile sonuçlanmasını günümüz koşullarında doğru bir karar olarak değerlendiriyorum. Sürecin iyi yönetildiği kanaatindeyim. Aksi takdirde yeniden kurulan Dünya düzenine geçiş sürecinde halkımızın üst üste cereyan eden krizlere dayanacak mecali kaldığını düşünmüyorum. Temmuz da yapılacak maaş zamlarıyla insanlarımızın biraz olsun nefes almasına fırsat verilmesi gerekir. Geçim sıkıntısı yetmezmiş gibi politikaların yarattığı içeriden ve dışarıdan sürekli pompalanan gerilimlerden usandık.
“İçeride sıkıntı çeken halka, her ülkede olduğu gibi bilhassa iki dudak arası rejimlerin sürekli gösterdiği fragman içeride hain, dışarıda düşmandır. Hiç değişmez.” (Ben söyledim.) Hain ve Düşmanlara gelirsek bizdeki bolluk malumunuzdur. Gerek etnik yapımızdan, gerek doğalımızdan gerekse coğrafyamızdan eksikliklerini hiç görmüyoruz.
Seçimlere bir yıl kaldı.
Ülkemizin seçimlerinin, demokrasisini ön plana çıkaran ülkelere göre çok daha sağlam temeller üzerinden yürütüldüğünü gördük. En son ABD seçimlerinde ki garabeti gördükten sonra bizdeki seçimlerin çok iyi yürütüldüğüne kanaat getirdik. Bizde eksik olan parti içi demokrasidir. Türkiye’deki tüm partiler de Lider sultası hâkimdir. Partilerin içi diktatoryal yapıya sahiptir. Dolayısıyla iktidarı geçtim, muhalefetide farklı bir görüntü vermiyor. Demokrasimizdeki kördüğüm, milletvekillerinin Parti Liderlerince değil halkın doğrudan isimlere vereceği oylarla seçilmesi halinde sağlam zemine oturması mümkündür. Bu bağlamda her seçimde hangi partiye oy verirsek verelim gerçekte vekâleti verdiğimiz kişi asla bizden biri değildir. Parti liderinin seçtiğine noterlik yapıyoruz. Dolayısıyla bana göre bu sistemde parti liderlerinin ya da parti içindeki erklerin talimatlarına, menfaatlerine göre elini indirip kaldırması için görevlendirilmiş bir memurdan öte bir şey değildir. Eğer Parti içi demokrasi getirilebilirse Dünya’da hiçbir ülke de olmayan demokrasiye sahip olabiliriz. Örnekte olabiliriz. Kalın sağlıcakla…