Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Muzaffer GÜNAY (GİZEMLİ HİKAYELER)


KÜÇÜK BİLL -3-

GİZEMLİ HİKAYELER


Yarım saat içinde üç tane ambulans, bir kaç doktor ve bir kaç hemşire yardıma geldiler. Yaralı çocuklar ve ölmüş olan şoför ambulanslara bindirildi ve hemen konvoy hareket etti. Doktor Paul tabii konvoyun en arkasmdaydı. Kendi çocuklarıymış gibi üzülmüştü kazazedelere. Bu bir öğrenci servisiydi ve çocukları bir başka okula ziyaret amacı ile götürmekteydi araç.

Hastanenin önü mahşer yeri gibiydi. Kazayı duyan anneler, babalar doluşmuştu buraya. Doktor Paul, kimliğini gösterdi hastane yetkilisine ve çocuklarının tedavi etmeye koyuldu öteki doktorlarla birlikte.

Çocuklardan üç tanesi kurtarılamadı ve minicik çağlarında trafik terörünün kurbanı oldular.

 

Yirmi üç öğrenciden dördü ölmüş ve on dokuz tanesi sağ olarak kurtarılmıştı. Bu çocuklardan beş tanesi eğer kısa bir süre daha gecikilseydi, kesinlikle hayata veda etmiş olacaktı.

 

Başhekim, Doktor Paul’un ismini duymuş, ama tanışmamıştı. Bu kaza vesilesiyle tanıştılar. Bir süre sohbet ettiler.

Kaza yerinde ölenler ve daha sonra hayatım kaybedenler yavaş yavaş morgdan çıkarılırken, Doktor Paul, çocukların yüzlerini tek tek açarak öpüyordu. Bir çocuk düşkünü idi O. Fıtratı itibarı ile çocuklara karşı, o kadar büyük ve bitimsiz bir sevgisi vardı ki, kendi evladı ölseydi ancak bu kadar üzülürdü.

Tekerlekli sedyeler içinde ailelerine teslim edilmek üzere morgdan çıkarılan çocuklardan üçüncü-sünün yüzünü açtığında Doktor Paul, bir hayret nidası atmamak için ağzını kapattı kendi kendisinin. Sade “Aman Allahım, aman Allahım!..” dedi.

Bir hemşire:

- Doktor bey. Hayrola? Yakınınız filan mıydı yoksa?

Doktor, hala gözleri çocuğun solmuş yüzünde iken:

-              Yooo, dedi.

-              Ya neden bu kadar üzülüyorsunuz öyleyse?

Doktor:

-              Olamaz, olamaz bu, bu kadan olamaz, diye söylenip durdu.

Hemşire, bir ara Paul’ün üzüntüden aklını karıştırdığını düşünerek bir süre sustu. Doktor Paul, ağlıyordu artık.

Bir Doktor daha geldi yanlarına..

Koluna girip kenara çekti Paul’ü gelen doktor:

-              Başınız sağ olsun, dedi, yeğeniniz filan mıydı?

Paul:

-              Hayır.. Hiç bir şeyim değil.

-              Peki, nedir bunca kederiniz Doktor Paul?

Tekerlekli sandalyeyi götüren hizmetli, olduğu yerde çakılı kalmış, yavaş olduğu için duyamadığı iki doktorun konuşmasının sonucunu bekliyordu; hemşire gibi.

Doktor Paul, yüzünü tırmaladı. Kafası gerçekten karışıktı. Öteki doktor’un epey sakinleştirici sözlerinden sonra, biraz kendine geldi;  gelir gelmez kendisine, tekrar ölü çocuğun baş ucuna geldi ve tamamen yüreğinden kopup gelen bir sevgi ve merhametle, çocuğun alnını öptü. Sonra mırıldandı:

-              Bu çocuğun adı Bili mi? Diye sordu hemşireye. Kayıtlara baktınız mı?

Hemşire:

-              Bir saniye, diyerek, kimlik tespit kağıdını aldı ve tarife uygun olarak çocuğun ismine baktı:

-              Evet, dedi geri döndüğünde, adı Bili, bu çocuğun.

Paul, anlayamadığı düşünceleri arasında çıkarsamalar yaparken bunalmıştı. Nihayet, oradakileri de şoke edecek olan düşüncelerini açıkladı:

-              Bu çocuk, bu güzel yavrucaktı benim arabama binen ve beni kaza yerine götüren. Eğer, bu çocuk çıkmasaydı karşıma, bütün öğrenciler ölebilirdi.

Öteki Doktor:

-              Fakat bu nasıl iş? Zira, bu çocuk, kaza yerinde zaten ölmüş.

Doktor Paul:

-              Bilemiyorum, ama size gerçeği,  gözlerimle gördüğüm, hislerimle yaşadığım bir gerçeği söylüyorum.

Hemşire şaşkındı:

-              İnanılacak gibi değil.

Çocuk götürülürken, Dr. Paul, hastane Başhekiminin yanına çıktı ve ısmarlaşarak arabasına bindi ve uzaklaştı. Çocuk gözlerinin önünden gitmiyordu: zeki, duygusal ve son derece güzel Bili..

Evine döndü, Paul.

Kansı, kocasının neşesiz olduğunu görünce:

-              Tatilin hiç de iyi geçmemiş, zaten erken dönüşünden belli, dedi.

Dr. Paul eve girmedi. Küçük bir malikaneyi andıran evinin bahçesinde bir kaktüs ağacının dibine oturdu. Karısı, bir kahve yaptı.

Düşünceliydi hala.

Karısı:

-              Yoksa kötü şeyler mi oldu? Dedi.

-              Evet ama, iyi şeyler de oldu.

Doktor bütün olup bitenleri hanımına anlattı.

Bayan Jennifer, dalıp gitmişken duydukları karşısında, ikindi rüzgarı ağaçların yapraklarına nazlı nazlı dokunuyor, gizemli bir müzik halinde kulaklarını dolduruyordu...