Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Olgun YÜKSEL


LİBYA’DA NE İŞİMİZ VAR?

LİBYA’DA NE İŞİMİZ VAR?


Sadullah KOLOĞLU, (1884-1952) Osmanlı İmparatorluğu’nda Kaymakam, Cumhuriyet döneminin ise Kaymakam ve Valisidir. Akademisyen tarihçi Orhan KOLOĞLU ile spor yazarı Doğan KOLOĞLU'nun babasıdır. Libya’nın 1950 yılında kuruluşunda ki ilk başbakanıdır. Aslen Karaman kökenlidir. Büyük dedesi Konya-Karaman'dan o dönemde Osmanlı'nın bir vilayeti olan Libya'daki Derne vilayetine gelerek evlenip burada yerleşmiş bir yeniçeridir. 1912 yılındaki İtalyan işgalini kendine yediremeyen Babası Mebruk Efendi, Hicaz'a gidip ömrünü Mekke'de tamamlar. Annesi Zeynep Hanım da Girit göçmenlerindendir. Koloğlu (Kuloğlu) ismi Osmanlı askerî teşkilâtında genellikle, yeniçeri, kapıkulu askerlerinin oğulları anlamına gelen kuloğlu tabiri Kuzey Afrika’da da Garp ocakları denilen Trablusgarp, Tunus ve Cezayir’de yerleşen Türkler’in Arap, Berberi, Endülüs asıllı Müslüman kadınlarla evliliklerinden doğan çocukları için de kullanılmıştır.

      Sadullah KOLOĞLU 1902 yılında Mekteb-i Mülkiye-i Şahane'yi, Sınıf-ı Mahsusa'dan (Özel Sınıftan) aliyyülala (pekiyi) derece ile bitirdikten sonra ilk görevi Bingazi Vilayeti Derne Kaymakamlığı nezdinde maiyet memurluğu, daha sonra Hassa ve Berka Nahiyeleri Müdürlüğüne, müteakiben Buldan, Pınarhisar kaymakamlığına atanır. Ayrıca Trakya bölgesinde Vize ve Saray, Trabzon'da ise Maçka kaymakamlığı yapar. Cumhuriyet'in ilanından sonra ise Of, Sürmene, Konya-Kadınhanı, 1929'da yine Trabzon-Of, sonra İznik, Karacabey, Çatalca Kaymakamlığı görevinde bulunur. Konya Muvazzaf İdare Heyeti Üyeliğinden sonra mesleğe başlamasının 36'ıncı yılında 1938'de Hakkâri, 1940'ta ise Bingöl Valiliği'ne atanır.

      Maçka'da bulunduğu dönem, Kurtuluş Savaşının da devam ettiği dönemdir. Gerek Türk gerekse azınlık çetelerin faaliyetleri yüzünden son derece kötü durumda olan asayiş konusunda gözü karalığıyla bilinirdi. Bu eşkıyalara karşı kora kor mücadele etmiştir. Halkın kendine güvenini öğrenmesi ve yobazların etkisinden kurtulması için çalışırdı. Konya/Kadınhanı’nda başında sarığıyla, elinde Kur’an olan, halkın duygularını istismar eden birinin yanına yaklaşır. Okuduğu ayetleri açıklamasını ister. Halkın önünde ayetlere açıklama getiremeyen hoca kisvesindeki bu kişiye herkesin önünde bir tokat vurur. Halk şaşkındır. Sadullah Bey, yüce kitabı eline alır, ilgili ayetleri akıcı bir dille okuyup, izahını tercümesini yapar. “O sarığa layık değilsen, bu halkı bu yolla kandırma” diyen adamdır.

      Eşkıya korkusundan halkı emin tutmak gerekmektedir. 1929 yılında Of kaymakamı iken Bölgenin en azılısı diye bilinen, eşkıya Laz Hüseyin’in gece dağdan köydeki bir eve indiğini haber alır ve beraberinde sadece jandarmadan birkaç askerle evin kapısını çalar. Kapıyı çalanın kendi adamı olduğunu zanneden Laz Hüseyin kapıyı açar açmaz, kendini kaymakamın altında bulur. Kaymakam o akşam Laz Hüseyin’i don-paça Of sokaklarında gezdirerek eşkıyaların halk üzerindeki etkisini kırar. İşte bu devlet adamını 23.01.1950 tarihli bakanlar kurulu kararıyla 3 yıl süreyle Libya'daki Bingazi Hükümeti’ne Başbakanlık yapmak üzere gönderen Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Cumhurbaşkanı ise İsmet İNÖNÜ'dür. Libya'nın yaklaşık 5,7 Milyon nüfusunun 1,5 milyonu Koloğlu (kuloğlu)'dur. Yani kendini Türk olarak tanımlayan insanlardır. Bugün bizim Libya'da ne işimiz var denilebilir mi? Tarihten kaçamayız. Osmanlı bakiyesi olan tüm ülkelerde ki Müslüman-Türk halkın hayalinin Türkiye olduğunu gittiğim birçok ülkede bizzat müşahede ettim. Hatta bu arzulara ve sevgiye karşı bu kadar kayıtsız ve ilgisiz kalan Türkiye'deki yöneticilere de çok söylendiğim olmuştur. Araplar için değil, gerilerde bıraktığımız soydaşlarımızı olsun ihmal etmeseydik, bulundukları ülkenin ileri gelenleri olmalarını sağlamış olsaydık, Balkanlar nasıl olurdu, Arap ülkeleri nasıl olurdu, Libya nasıl olurdu?

Libya'da ne işimiz var diyemeyiz, bunu söyleyene ben senin bu ülkede ne işin var derim. Doğu Akdeniz'de ne işimiz var diyemeyiz. Yine aynısını söylerim. Yüzyıllarca vatan bilinen, 110 yıl öncesine kadar herhangi bir ilimizden farkı olmayan bu topraklar İmparatorluğu kaybedişimizin buruk hatıralarından, tarihsel çaresizliğimizin, güçsüzlüğümüzün, zavallılığımızın utancını yaşadığımız yaradır. Bugün herhangi bir vilayetimizi düşman işgali karşısında yapayalnız bırakıp kendi kaderlerine terk ettiğimizi ve o ilimizdeki halkın on yıllarca bu işgale karşı direndiğini hayal edin. Libya tüm bunları yaşadı. Libya’yı herhangi bir Arap ülkesiyle karıştırmayalım. Libya da tarih gerçekten bizi çağırıyor ve bunu başarmaktan başka çaremiz yok. Ok yaydan fırlayalı çok oldu. İktidar olmaya namzet tüm partilerde iktidara dış politikanın bu gerçekliği üzerinden hazırlanmalılar. Kalın sağlıcakla.