Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Muzaffer GÜNAY


MAKAM-MEVKİİ  DÜŞKÜNLÜĞÜ

MAKAM-MEVKİİ  DÜŞKÜNLÜĞÜ


            Kimileri vardır ki;                                                  

            Hiç beklemedikleri bir günde;

           Büyük büyük makamlara oturabilirler..

          Hayallerinden bile geçirmedikleri  kocaman kocaman mevkilere sahip olabilirler. 

            Karun gibi servetlere malik olabilirler.

            Bunun bir İlahi sınav olduğunu bilenler, yüklendikleri ağır sorumluluğun bilinciyle kılı kırk yararlar; şımarmazlar, bütün dikkatleriyle dürüst ve başarılı olmaya odaklanırlar.

            Kimileri de vardır ki;

            Asla ummadıkları bir vakitte;

            Milletvekili, bakan, başbakan, genel müdür, müsteşar vb.;

            Belediye başkanı, vali, kaymakam, general, paşa, holding patronu vb. olabilirler.

            Bu adamlar, iri iri makam ve mevkilerin kendilerinin alınteri olduğundan yola çıkarak, Yüce Allah’ın hikmetince sınanmak için nasip edilmiş nimetler olduğunu akıllarına bile getirmezler. 

            Kibirden ayakları yere basmaz bu gibi makam mevkii düşkünlerinin.

            Böyleleri, Kader’in cilvesince eriştikleri yüksek makam ve mevkileri, ömür boyu mülkleri olarak kabul ederler.

            Oysa, Allah hariç hiçbir şey kalıcı değildir.

            Değildir de, bu azıtıp sapıtanların habis gururları, gerçeği fark etmelerini önler.

            Hele, dindarların böyle girdaplara düşmeleri daha bir fecidir.

            Çünkü, bile bile Sırat-ı Müstakîm’den sapmışlardır.

            Nefis ve Kovulmuş Şeytan ikilisi, ayaklarını kaydırmıştır.

             Allah bana neyi layık görürse, “hamd olsun!” idrakinin fersah fersah uzağına düşmüşlerdir.

            Bütün makamlar, bütün servetler, bütün nimetler gelip geçicidir, oysa.

            Yeryüzünün gelip geçici yolcuları olduklarını unutanlar, Ahiret yolculuğuna çıktıklarında, kahredici pişmanlığın pençesinden kurtulamayacaklardır Allah korusun!

             Servet, makam-mevkii bedelsiz olabilir mi?

            Her nimetin bir külfeti olduğu unutulmamalı.

            Hz. Ömer’e:

            “Sen’den sonra oğlun Halife olsun!” denildiğinde, verdiği karşılık, hepimiz için ibretlik bir uyarıdır. Demiştir ki:

            “ Bir evden bir kurban yeter!”

             Allah tarafından bahşedilen ömrün saniye saniye hesabının sorulacağı şuurunu daima uyanık tutanlar, son kertede sınıfı geçenler olacaktır.

            Makam ve mevkii düşkünlüğü, büyük bir afettir.

            Yüce Allah, hepimizi bu afetten korusun, şuurlu kullarından eylesin!